bugün

fazlaca uzatılmış ayrıntı kitabı. boğulursunuz kalırsınız. tek sevimli yanı kemal'in sevgisilinin elini değidiği her şeyi aşırması ama bir zaman sonra da onu da o kadar abartıyor ki mutlu ama boş bir hayat yaşamış olduğunu belli ediyor.
tipik bir yeşilçam öyküsünü içeren orhan pamuk romanı. yazarın diğer romanlarıyla karşılaştırıldığında -misal; benim adım kırmızı- dili çok daha sadedir ve okumayı kolaylaştırır; ancak yazar benimsediği tarz sebebiyle betimlemelerde fazlaca ayrıntıya girmiş ve bazı bölümlerde aynı şeyleri defalarca tekrar etmiştir ki bu kitabı bir parça sıkıcı yapar. yine de sırf kemal ve füsun' un akıbetini öğrenmek için kitaba devam edilebilir. aşk hikayesini doğrudan anlattığı için de herkes az veya çok başından geçmiş olayları, kendi acılarını, sevinçlerini kitapta bulabilir.
sade anlatımlı fakat fazla edebi bir romandır, yer yer insanı bayabilir. ama bir şekilde bitirme isteğiniz oluyor yine de.
kemal'in füsun'a olan o muhteşem aşkını anlatan, derinlerde çok güzel, fakat her bölümün mutlaka bir paragrafında sıkan, bir kitap.
anlatımı sade, akıcı ve ortalama bir roman *. kitap bazı yerlerde o kadar sıkmıştı ki artık aralarda başka kitaplar bitirip tekrar döndüm ve bitti. şöyle bir dönüp baktığımda ne füsunmuş be demek geçiyor içimden. onca yıl, yaşananlar... belki bu kadar düşünmezdim ama kitabın hikayesinin gerçek oluşu olayları daha derin düşünmeye sevk ediyor.
son 100 sayfası eziyete dönen romandır.ayrıca bazen kelimesini bazan yazarak eröl diye konuşan insanlara prim mi veriliyor ne.
(bkz: bazı nahoş antropolojik gerçekler)
bittikten sonra okuyucunun damağında şekerli bir tat bırakan başarılı bir kitap.
Kemal karekterine bol bol küfür ettiren kitap olmuştur. Tamam aşktır bu ne desek boş ama bir delik için bu kadar zahmet çekilmez ama...
bir türlü başlanılamayandır.baş ucun'da durur zamanın kendisine gelmesini bekler masum masum.
orhan pamuk'un iletişim yayınları tarafından çıkarılan, kızı rüya'ya ithaf ettiği romanıdır.
ilk başlarken güzel erotik akıcı aşk sahneleriyle romantikti. ortalarda inanılmaz bunalttı kemal ve 8 yıl süren aşk acısı abartılı...sonu iste tipik hüsran türk filmi.. çok ama ok şaşarttı beni
çöp evlerin nasıl ortaya çıktığı hakkında bize fikir veren, aynı zamanda 70 lerdeki türk filmlerine göz kırpan bunun yanında bir obsesyona dönüşen aşk hikayesi anlatan güzel bir orhan pamuk kitabı. ayrıca okuması da gayet kolaydır. orhan pamuk bu kitapta yer yer okuyucusuyla dalga geçmektedir. o yerlerin neler olduğunu da bir zahmet okuyunca anlarsın.
kitabın ilk yapraklarından başlayan sevişme tasviri yaklaşık 150. sayfaya kadar devam etmekte. yazarın nobel ödüllü olması ve bir bakış açısıyla kapağındaki asortik istanbul panoramasinin önünde, gıcır chevrolet araba içersinde poz veren insanların o zaman ki kameraya poz verişleri, onlara ait hayat hikayelerine cazibeli bir merak uyandırmakta. bir ara sıkıcı ve artık bitse de gitsek dediğimiz sinema filmi havasına bürünse de yazar son satırlarda tekrar o gizemli havayı kitabına geri getirmeyi başarmış, böyle bir müzeyi gezmek harika olur diye düşündürmüştür, velhasıl kemal bey'i füsun'u ve sibel'i ete kemiğe bürünüp sinema filminde izlemek fena olmaz deyip, kitap bir daha kapağını açmamak üzre kapatılıp kitaplığa konmuştur..
(bkz: başladı zenci pipisi bitti zenci pipisi)*
bayik, siradan ve agir temposu ile insani aldigina alacagina pisman eden orhan pamuk romani.
su gibidir. hemencecik okunabilen bir kitaptır, tek takıldığım noktası nikah bölümünün aşırı uzun olmasıdır. son cümlesiyle de insanın gözlerinden yaşları akıtan kitap olma özelliğini de kazanmıştır.
insanı kanser eden orhan pamuk romanı. tamam aşk falan iyidir de ne o öyle kızın içtiği sigara izmaritlerini falan biriktirmek hemde 4000 küsür tane...
daha ikinci cümlesinde anlatım bozukluğu yapmasıyla açtığım gibi kapağını kapatıp okumaktan vazgeçtiğim kitap. *
insanı aşktan, ismi füsun olan kadın, kemal olan erkeklerden nefret ettiren kitap.günlerdir okuyorum ama hala kemal füsunlarda akşam yemeği yiyor. meğer 8 yıl boyunca da yiyecekmiş.öldüm bittim.
başlandıktan bir süre sonra elden düşen, kişiyi sıkıntıya sürükleyen, daha sonra devam etme dürtüsüne yenik düşüp okuyucunun son bölümlerin akıcılığına kapıldığı, saçma sapan yerlerinde insanın içine koyup gözleri dolduran, klişe yeşilçam filmi tadında ilerleyip sonuca ulaşmış kitaptır. duygusal bünyeleri sarsması muhtemel, aşk hastalığının vurgulandığı, acı hikayedir.
hayatın tüm gerçekleri nişantaşı, ışıltılar ve aşk olsaydı her bakımdan mükemmel bir kitap diyebileceğim orhan pamuk romanı... kullanılan dil gerçekten çok güzel, her kitabını kutsal kitap gibi okuyan sadık bir orhan pamuk okuyucusu olmamama rağmen kurgu ve dil bakımından gerçekten çok etkilendim. işlenen konunun saplantılı bir aşk olması nedeniyle bu aşkın gözümüze sokulması gerekiyordu, evet. ancak yine de dönemin siyasi ortamı bu kadar basite indirgenerek anlatılmamalıydı, o yıllarda ödenenen bedellerin ''heyecanlı gençlerin birbirini öldürüp nişantaşı halkının huzurunu kaçırması'' seviyesinde anlatılması bir eksiydi benim için.

ayrıca bekaret ve kadının bastırılmış cinselliği ekseninde, cumhuriyet sonrası moderlenşme ve batılılaşmada yaşanılan, tepeden inmeliğin oluşturduğu aksiliklerin ortaya çok güzel konduğunu da söylemeliyim. erkek egemen toplum yapısının iki yüzlülüğü, bu iki yüzlülüğün sözde batılı olmuş bir kesim tarafından aşılmış gibi davranılması... tüm bunlar çok güzel vurgulanıyor.

eksik bulduğum yönlerine rağmen okunulası...
ilk başlarda severek okuduğum sonraları erotik hikayeye dönüşen kalın bir kitaptır.
--spoiler--
mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır sadece.
--spoiler--
--spoiler--
hayatımızı aristo'nun zaman'ı gibi bir çizgi olarak değil de, böyle yoğun anların tek tek her biri olarak düşünmeyi öğrenirsek, sevgilimizin sofrasında sekiz yıl beklemek bize alay edilebilecek bir tuhaflık, bir saplantı gibi değil, şimdi yıllar sonra düşündüğüm gibi füsunların sofrasında geçirilmiş 1593 mutlu gece gibi gözükür.
--spoiler--