bugün

çayın yanında ısırılarak alınan şekerdir.
bazı yörelerimizde adettir çayı böyle içmek.
kendini at gibi hissetmene sebep olan ,çayı tadlandırma yöntemi
(bkz: kars)
doğu karadeniz'de kullanılıyor bu şeker çeşidi..
kesme şekerin daha bi yoğunlaştırılmış versiyonu olan, adını "kıtlamak" fiilinden alan,daha çok doğu insanının kullandığı şeker türü.
gıtlamamı ıcersin gıtlamamamı içersin cayını gardaş?

sorunu sorabılmemizi saglayan şeker turudur ...
şekerlerin belli bir şekli ve boyutu olmamakla beraber sert şeker topları halındedir kesme şekerden 2 kat buyuklerdir genelde

kars ,ardahan ve dogukaradenizin bir bolumunde * yaşanan bir çay içme tarzıdır *

içim şekli once şeker ler alınır avuc içine sonra sekerlerden biri itina ile secilir * kıtlanır kucuk bi parca dilin altına yada alt dudaga sıkıstırılır ... çay höpürdeterek cekilir bir saniye kadar agızda beklenir (çalkalamak falan yok ama )* busekilde tekrar edilir bir kıtlamayala 5 6 höpürdetme gerçekleştirilebilir
kitlama seker

erzurum yoresine has cay icme sekli. eger cay kitlama degilde toz seker ile icilirse beklemis cay gelir, kitlama ile icilirse taze cay gelir di devri zamanında
(bkz: şeker)
(bkz: pamuk şeker)
(bkz: peynir şekeri)
kesme sekerler gibi agizda hemen dagilmayan bu sekerin sekli de, kesme sekerler gibi degildir. daha cok konya sekerini andirir. cay icimi sirasinda, sekeri agizda kolayca tutabilmek icin, kucuk parcalara ayirmak gerekir. bunun icin de ozel makaslari vardir.

hey gidi, babacim geldi aklima.

adamcagiz serer sofra bezini kucagina, bir tepsi sekeri alir onune, sabirla kirar da kirar. sonra kirdiklarini kavanoza koyup saklar. bir de kucuk fincani vardir, ici her daim kitlama sekeriyle dolu olur. cay tepsisini hazirlarken bardaginin yanina koyariz.

sozluk sen ani defteri olmayi hic dusundun mu?
kullanım alanının merkez noktasını erzurumun oluşturduğu bir şeker türüdür.
kıtlamayı bilmeyenlerin çaydan soğumasına sebep olan şekerdir. kıtlama şeker öyle çayın içine atılıp içilirse pek hoş bir tat vermez.
hikayesi ilginçtir:

Eskiden iran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu.
ingilizler iran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar.
Sonra iranlı mollalarla irtibat kurdular. ingilizler, mollaların vereceği
fetva karşılığında kazancın % 10'unu teklif ettiler.

Nitekim bir Cuma Namazı'nda, Cuma Hutbesi'nde mollalar şu vaazı verdi:

'Siz Allah'ın nimeti olan hurma ve üzümü nasıl olur da çaya katarsınız!
Bundan böyle çaya şeker katacaksınız!'

Bu vaazdan sonra iran'lılar çaya şeker katmaya başladılar. işler yoluna
girince, ingilizler mollalara verdiği % 10 payı satışların iyi gitmediği
gerekçesiyle vermemeye başladı. Bunun üzerine mollalar ikinci bir fetva
verdi Cuma Hutbesi'nde:

'Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir!.'

Bu fetva üzerine iranlılar evlerindeki şekerleri sokaklara döktüler...
ingiliz firmaları bunun üzerine baktılar olacağı yok, mollalarla yeniden
masaya oturdular.

Fakat mollalar bu sefer % 20 pay istedi. ingilizler çaresiz kabul etti.
Mollalar Cuma Hutbesi'nde bu sefer şöyle fetva verdiler:

'Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik, şekeri
sokağa dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere
boy abdesti aldırıp öyle içeceksiniz.'