bugün

''bilmemkim bey'' ve ''bişey hanım''ların arkadaşlığı.aynı işyerinde çalışan bireylerin oluşturduğu,okul arkadaşlığı gibi özel olmayan durum.
samimi olmamak gerekir zira içlerinden %95i psikopattır veya ruh hastasıdır.
fiziksel olduğu kadar düşünsel olarakta işte kalması gereken arkadaşların içinde bulunduğu güruhtur zira, ki özellikle kadınların içinde çalışan tek erkek sensen, sürekli onların çekişmelerine, birbirlerinin kuyularını nasıl eştiklerine şahit olur ağzın beş karış açık kalır. Hepsi aynımıdır değildir ama istisnalar kaideyi bozmaz sadece alternatif yaratır.
birde özel hayatini ise yansitanlar vardir. onlardan katiyen uzakdurulmalidir . uzak durmadiginiz taktirde bütün gün isyerinde calismak yerine size dertlerini anlatip beyninizin icine edebilir.
günün 3 te 1 ini aynı ortamda geçirmek zorunda kalınılan insan/insanlar. ya saçma sapan muhabbetleri ile dikkatinizi dağıtırlar ya da sessiz sessiz çalışarak canınızı sıkarlar. güvenmek istesen güvenemezsin, yardım istesen isteyemezsin. ulan dersin ben, neyse yaa. muhakkak istisnalar vardır, onlar ayrı.
Nerdeyse ailenizden bile daha fazla vakit geçirdiğiniz insanlar.
"give me love" larla yumruk toslatılan kişi olmuştur. hayret bişeydir. Herşey bu kadar arabesk ilerlerken bu ne entel dantel arkadastır.
yukardaki entry sahibi gözümden kaçtı sanma; hep ingilizce hep ingilizce.
zaten zevzeklik yapmaktan baska bir işe yaramayan bu güzide yabancı dilimizi, bu iş arkadası denilen boyu devrilesi kişi ile sonuna kadar esnetmek tek hedefim. kralı gelse kurdugum cümleyi toparlayamayacak.
dü$ünüp duruyorum. 'ne i$im var benim burda' ve 'kafama sıçayım' diyorum. cumartesi gecesini evde geçirmemek konusunda bu kadar kasmanın gerzeklik olduğuna kanaat getiriyorum. muhabbet açmaya çalı$manın bana ve insanlığa ne gibi faideleri olacağına dair kafa yordukça bir süreden sonra loop'a sarıp, anlamsızlığımın acınası gerçekliğine geri dönerek irkiliyorum. en nihayetinde 'amaağn! tecavüz kaçınılmazsa zevk al' diyorum. tecavüz sınırları a$ılıp zevksizliğin diplerinde gezinileceğine dair tüyo almı$ olsam bu ata asla oynamam, bir tek bunu biliyorum..

genelde arkada$ gruplarının i$gal ettiği dört ki$ilik bir masada kar$ılıklı oturuyoruz. herkesler dı$arıda. mekana sürekli birileri geliyor. masanın dibinden geçip duran insanlara bakıyorum. çoğunlukla iki sap olmaktan rahatsız olarak. kimileri ayakta, yer sıkıntısından dolayı bizim masanın ba$ında dikilenler var. az daha kıllatırsak, barda çalı$an eleman servis yapmaktan kafasını kaldırıp yanımıza gelecek ve bizi bu konforlu koltuklardan alıp kuytu kö$edeki masaya, kofti sandalyelere atacak.

'hadi kalkıp biraz dola$alım' diyorum. birasına uzanıyor. bilahare sigarasından derin bir nefes alıyor. öyle bir somuruyor ki sigaranın filtresi büzü$üyor. birasından bir yudum daha alıyor. $i$eyi masaya koyarken bana bakıp 'neden ?' diyor. 'nedenimi var, kalabalığa baksana, eleman gelip kaldıracak zaten' diyorum. kendine güvenme limitlerini zorlayarak 'hadi kaldırsın da görelim' diyor.

pöfflüyorum. etrafa bakınıyorum. millet arkada$larıyla eğleniyor. kızlar falan.. bense burada karadenizde gemileri batmı$ umarsız bir adamla geceme tecavüz ediyorum. biramdan bir yudum daha alıp cesaretlenerek 'ben kalkıyorum madem..' diyorum. 'ne ?', 'kalkıyosun ha ?'. 'abi iki saattir burdayız, tek kelime etmedin, n'apayım yani ?' diyorum. biraz 'gidiyorum' ayağı yapıp amacıma ula$ıyorum. bu rehavetle bir de ağzına sıçtıktan sonra ikimizde kalkıyoruz..

ne kadar diretsemde hesabı o ödüyor. ama ödemesine anlam veremiyorum ve ödemekte çok ısrar ediyorum. 'ya asabımı bozma..' diyor. gecenin ilerleyi$ine bakarak, yava$ yava$ kendimi onun kız arkada$ıymı$ gibi hissetmeye ba$lıyorum.

kıbrıs $ehitlerinde biraz yürüyoruz. 'kumpir yiyelim' diyor. canım istemese de 'iyi, yiyelim..' diyorum. oturuyoruz. kumpiri yerken kumpirle bütünle$iyor. omurgası resmen yeniden evriliyor. kar$ımda transa geçmi$ bir kumpiradam var. niye bu geceyi birlikte geçirdiğimize cidden anlam veremiyorum. bunu o istediğinden, yaptığı tek ki$ilik aktivitelere benim salça ve meze olmamın ona ne gibi bir getirisi olduğunu bir türlü bulamıyorum. masada yine ağzını bıçak açmıyor. onu izlemekten kumpirimi bitiremiyorum. 'aa yiyemedin mi sen ?' deyip benimkini de yiyor. (yuh!) kalkıyoruz. hesabı yine o ödüyor. birazdan mağazaların vitrinlerini gösterip, 'hanım sana $unlardan alayım mı ?' falan diyecek diye korkmaya ba$lıyorum.

ortak bir fikrin eseri olarak kordon'a çıkıyoruz. denize doğru ayakları sallandırmak suretiyle oturuyoruz. ortamdaki ambiansa rağmen içim sıkılıyor. bu gece bir an önce bitsin istiyorum fakat sanki gitgide uzuyor.. siyah po$etten biraları çıkarıyorum. çakmakla açmaya çalı$ıyor, beceremiyor. 'ver' diyorum. di$imle açıp geri veriyorum. bir süre bu hareketime anlamsızca bakıyor. sonra birasını kafasına dikip 'djarum versene' diyor. veriyorum. bu 'djarum versene'nin ardından kalkana dek hiçbir dialog kurmuyoruz. biraları bitirip, bu iğfal ettiğimiz cumartesi gecesini artık rahat bırakıyoruz..

ertesi gün ofiste herkesin yiyip sindirdiği öğle yemeğimi rötarlı olarak yemek üzere mutfağın yolunu tutuyorum. mutfaktan bizimkilerin sesleri ve yoğun bir sigara dumanı geliyor. seslere kulak kabartıyorum, bizim esas oğlan diğerlerine 'ya resmen insan kullanıyor ibne, bu kadar olur..' diyor. fotokopi odasının önünde buz kesiliyorum. 'bildiğin üstümden geçindi adam, lafa gelince cömertlikten dem vurur, ebemi sikti yav$ak' diyor. ben bir 'yav$ak' olarak artık iyice kalıp haline dönü$üyorum. daha ne konu$ulduysa artık arkamdan, kulaklarım duyma yetisini yitirdiğinden ancak derin bir uğultu i$itiyorum. birbirine geçmi$ ses dalgaları silsilesinden en sinsisi kıskıs gülmek suretiyle yava$ça bana doğru yakla$ıyor. mutfaktan çıkıp koridora doğru döndüğünde gözgöze geliyoruz. suratındaki ifade yerini '$imdi sapı tuttuk'a bırakıyor. ba$ından a$ağı kaynar sular dökülüyor. 'sen !?' diyor. ba$ımı a$ağı eğiyorum. ağzından belli belirsiz, gökmen ödenakvari bir tümce dökülüyor. hiçbir $ey değil de bu en sonuncusu beni öldürüyor: '$ey.. ya abi.. ben.. biz ta$ak yapıyoduk yaa..' diyor. çözünüyorum.

4 ay sonra:

eleman fazlasından dolayı $irketten bir çok ki$i çıkarılıyor. bizim çakal $imdiden i$ini ayarlamı$ bile, benimle konu$amadığından sürekli ba$kalarına hesabının ne zaman görüleceğini sordurtuyor. uzun bir bekleyi$in ardından 121'den patron arıyor. 'bitirdin mi ?' diyor. 'evet' diyorum. 'iyi o zaman çağır gelsin, gönder' diyor. vee finish him yapma komutunu aldıktan sonra 128'i arıyorum. 'müdüriyete..' diyorum. biraz sonra kapı çalıyor. 'gel' diyorum. çalı$maları için te$ekkür edip zarf içinde alacağını uzatıyorum. zarfı açıyor. dökümle kar$ıla$tırıyor. 'e 50 lira fazla var ?' diyor. 'aa öyle mi ? hangi 'yav$ak' koymu$ acaba ?' diyorum. kıskıs gülüyorum..
eger benim gibi acik ofis kurbanlarindansaniz, "is arkadasi" kavrami birden hayatiniza girer. hele hele ofisteki tek bayansaniz allah yardimciniz olsundur.

yine bu sabah vaktinde geldim. baktim ki ofisteki mallardan biri cikarmis ustunu, acmis klimayi, bogrunu yellendiriyor. hasbinallah ve akabinde gunaydin diyerek yerime oturdum. garul gurul bisi mirildanip kusura bakma diyerek tisortunu giydi.

len o gelen ben degil de patron olaydi senin ebeni operdi, hanzo!
iş arkadaşı demek, pislik demektir.
şirinlik olsun diye anam yerine enam, allah allah yerine ellah ellah (l'ler yumuşatılarak telaffuz edilecek) ve antalya yerine entalya diyeninden var bende. çok dertliyim be sözlük.
dizi oyuncularının magazine yakalandıklarında yakınlıklarını tanımlama biçimi.
bir kafede barda yada restaurantta yakalndığınızda iş arkadaşım diye uydurabildiğiniz sevgilinizdir...
sadece iş arkadaşıdır. bunun ötesine bir adım geçtiğinizde iyi niyetinizi anında suistimal edip kendilerine avantaj sağlarlar. %90 böyledir.
işinizi doğru yapıp, onu doğru bir şekilde hayatınıza yansıtıyorsanız ve iş hayatının da aslında gerçekten keyifli bir ortam olabileceğini düşünüyorsanız, makaranın ve taşşağın her türlüsünü yapabileceğiniz insan. her iki cins için de karşılıklı olarak geçerlidir. tabi konuma, duruma ve hem sizin hem de karşıdakinin konumuna zeval getirmeyecek şekilde ince ayarlı bir durumda yapmak ve uygulamak kaydıyla.
edit notu babında: dikkat ediyorum bir çok kişi sevmedikleri/sevimsiz olanlardan bahsetmiş. bende de var onlardan merak etmeyin. yukarıda dediğim gibi işinizi en doğru şekilde yaparak kimseye bir "göt kaldırma" operasyonu yaşatmayın. kendi adıma konum olarak benden aşağıda olanlara değil de eşit seviye de müdürlük pozisyonunda olanlara gerektiğinde ayarı vermekten çekinmeyin. ve yine tekrarlıyorum sizin sorumluluğunuzdaki işleri 4/4 lük yapın, olsun bitsin.
günün en geçmek bilmez saatlerini paylaştıgınız, karşılıklı geldiğinizde birbirinize yalandan gülümsediğiniz ama içten içe zerre kadar hazetmediğiniz zat-ı muhterem.
kesinlikle kişisel ilişki seviyesine girse bile belirli bir seviyeden öteye geçmesi icraatlara bakarak ilerletilmesi gereken arkadaş ilişkisidir.

genellikle insana zarar getiren bir ilişki türüdür. şahsi sırlarınızı ifşa ettiğiniz anda bu, sizin aleyhinize kullanılabilir. bunu size dostluk eden adam kullanmaz da onun çevresinden sizin tanımadığınız ama onun tanıdığı birisi yapabilir (bak illa da o iş arkadaşının suçlu olması gerekmez)...insanlık halidir "ihsan´ın da bizim şefin karısını çok seksi buluyormuş" diyiverir. sizin hiçbir haberiniz olmadan gelişen bu olay, sizin işten çıkarılmanıza yol açan bir prozedürün işlemeye başladığı an olabilir.

sorun, iş arkadaşınıza sırlarınızı ifşa edemezsiniz, edemeyince de doğru dürüsüt arkadaş olamazsınız. işin düğüpmlendiği nokta orasıdır.
tuvalete girdikten sonra sifonu çekmeyen kişidir de aynı zamanda.
evi işyerine 15 dk uzaklıkta olmasına ve altında arabası olmasına rağmen her zaman yarım saat geçiken kişidir. sen 2 vesait gelirsin tam vaktinde, o geç gelir. bu beyinsiz sifonu çeken ama tuvalet fırçası kullanmayı bilmeyen kişidir aynı zamanda.
çok karaktersiz olabilirler. aynı iş yerinde çalışıp, farklı pozisyonlarda dahi olsanız, kurcuklar kuyunuzu.

evrakları geç teslim ettiği için güzel bir dille, yıl sonu geliyor evrakları "bugün" halledelim, cezaya kalmasın diye dürtüp iş yaptırdığınız pezevenk evladı, sizin 3 günlük işi 2.5 saatte yapıp, onaya gönderdiğiniz evrağı müdüre götürüp, sekreter tirnaginda 15 gün takıldı, yoksa ceza yeme gibi bir tehlikemiz olmazdı diyebilir.

müdür de toplantı da hız isteyince, yine aynı kibarlıkla o iş arkadaşının adını vermeden uyarı yaparken birden lafın size söylendiğini farkedersiniz.

göttür, iş arkadaşı.
iyi anlaşıyorsanız, kontrol mekanizmanız da zayıfsa işinizde epey rahat edersiniz.
iş arkadaşı ile çıkmak gün gelir insanı ikilemde bırakır. şöyle ki;

Bahsi geçen eski iş ve aşk arkadaşım doğal olarak benim düğünüme gelmedi ancak arkadaş olarak görüşürüz hala.
Benim düğünüme gelen şimdiki erkek arkadaşı ile de görüşürüz.O da aynı ortamdan iş arkadaşımdı. Ancak aramızdaki geçmiş mevzuyu bilmiyor.
Kırk yıl düşünsem bunların bir araya geleceğine inanmazdım. Durup dururken çıkmaya başladılar.

Şimdi bu yaz sonu olan düğünlerine gitsem, hangi tarafa takacağım ben o takıyı?
rakiptir. ayağı ilk kaydırılacaklar listesinde birinci sıradadır.
pimi çekilmiş el bombası'dır.
açıklarınızı ve sırlarınızı paylaşırsanız ebenizin damını görme ihtimali yüksektir.
hafta içi ailenden çok iş arkadaşını görürsün, eğer iyi biriyse güzel olur, yoksa sakat.