bugün

Haşhaşiler (Arapça: حشیشیة Hashīshīya ya da حشاشون Hashīshūn), Haşişin ya da Haşhaşiyyin de denir. ingilizcesi Assassin türkçesi ise Suikastçidir.. Assassin's Creed Video oyunu Haşhaşilerden (Suikastçilerden) esinlenerek yapılmıştır.

8. yüzyılda ismaililiğin Nizarî kolundan çıkan bu topluluğun 15. yüzyıla dek faaliyetlerini sürdürdükleri sanılmaktadır[kaynak belirtilmeli]. Kapalı bir topluluk olan haşhaşiler (suikastçiler) radikal bir din akımının takipçileri olarak ortaya çıktılar. Suikasti, Eyyubilere, Selçuklulara ve Abbasilere Tapınak Şövalyelerine Haçlılara karşı siyasi yaptırım aracı olarak kullandılar ayrıca üçüncü haçlı seferi sırasında haçlılara ve tapınak şövalyelerinede suikast yapmışlardır. Avrupa dillerine Haçlı Frankları tarafından taşınan assassin sözcüğünün kökeni haşhaşindir[kaynak belirtilmeli].

Kendilerine ed-da’va-t-ul-cedide (yeni dava, yeni öğreti) ya da fedaayiin (Arapça fedailer –bir amaç uğruna kendini feda etmeye hazır olan) derlerdi.

Konu başlıkları
1 Tanım
2 Assassin sözcüğünün kökeni
3 Kaynakça
4 Ayrıca bakınız


Tanım [değiştir]Haşhaşiler, Hasan Sabbah'ın 1090 yılında Alamut Kalesi'ni almasıyla kurulmuştur. Hasan Sabbah'ın amacı Selçuklu Devleti'nden intikam almaktı. Bunun için Nizamülmülk ve Sultan Melikşah'ı öldürmek istiyordu(Devlet sarayında kovulma mevzusundan dolayı). Hasan Sabbah, Alamut kalesini aldıktan sonra kalede bazı düzenlemeler yaptı; kalenin asma bahçelerini yeniledi, surlarını güçlendirdi. Hasan’ın gençlik yıllarında bir şeyhin ona haşhaş içirmesiyle haşhaşın büyük etkisinde kalmıştı. Haşhaşla birçok kişiyi kandırabileceğini o zaman anlamıştı. Alamut Kalesi’ni aldıktan sonra Hindistan'dan haşhaş meyvesini getirdi. Dünyanın dört bir yanından köle pazarlarında satılan güzel kadınları aldı. Başlarına bir hanım ağası koyarak onların yetişmesini sağladı. Hasan Sabbah çok geçmeden Alamut'a yakın küçük kaleleri de ele geçirdi. Hazar Denizi’ne yakın büyük bir kale almıştır. Hasan Sabbah’ın bu başarılarına duyan diğer ismaili tarikatına mensup erkekler, Alamut kalesine akın etmeye başladı. Haşhaşiler kısa sürede güçlenirken Melikşah Nizamülmülk’ü büyük vezirlikten almış, sıradan bir vezir yapmıştır. Melikşah varis kim olacağına karar verirken, tarih 1092 yılına gelmiştir. O zamana kadar eğitilen fedailerden birisi olan ibn-i(Ebu) Tahir, Nizamülmülk savaş hazırlığı yaparken çadırına öğrenci kılığında girip onu öldürmüştür. Haşhaşiler’e (suikastçiler'e) yapılacak büyük sefer böylece başlamadan bitmiş olacaktır. Çok geçmeden yine Haşhaşiler tarafından Melikşah da öldürülmüş,Selçuklular’ın çöküşü hızlanmıştır. Daha sonra Sultan Sencer, Haşhaşiler’e (suikastçiler'e) bir saldırı yapmayı planladıysa da uyandığında yastığına saplanmış hançeri ve mektubu görünce vazgeçmiştir. Mektupta "ister bizimle ilgili planlarını gerçekleştir, ister bizi rahat bırak, yatak odana kendi evimmiş gibi girebiliyorsam arkanı sağlam tut. ibn-i(Ebu) Tahir". Selçuklular çöküşe geçtikten sonra Haşhaşiler iran’ın kuzeyi, Güney Asya, Orta Asya, Doğu Anadolu, Güney Anadolu ve Irak’ın kuzey bölgelerinde hakimiyet kurmuştur. iran kökenli bu örgüt, bölgeyi hakimiyetlerinde bulunduran ve ismailileri baskı altına almaya çalışan Selçuklular’a karşı mücadele etmek amacıyla cinayeti sistemli bir saldırı aracı olarak kullanılmaya başladılar. Hedef aldıkları kişiyi öldürme konusunda çok titiz ve başarılıydılar. Eylemlerinin başka kayıplara yol açmama, masum olarak gördükleri diğer bireylere zarar vermemesi konusunda çok dikkatli davranırken, etrafa saldıkları korkuyla elde ettikleri etkin nüfuzu koruyabilmek için cinayetleri genelde halka açık mekanlarda, bilhassa camilerde işlemeyi tercih ediyorlardı. Hedeflerine kılık değiştirerek yaklaşan Haşhaşiler, kurbanlarına kurtulma olasılığı tanımamak için zehir, ok ve yay gibi araçlardan kaçınıp, hançer kullanmayı tercih ediyorlardı. Hiçbir koşul altında intihara girişmeyip hep yakalandıkları kişiler tarafından öldürülmeyi yeğlediler.

Hasan Sabbah müritlerine “Biz sadece bir kişiyi öldürmekle kalmayıp, bin kişinin kalbine de korku tohumları ekeceğiz” demiş ve Haşhaşiler’e kurbanı öldürdükten sonra kaçmamalarını, durup beklemelerini tembihlemiştir. Cinayeti de hemen işlememelerini söyleyip kurbanı en iyi biçimde tanıyıp alışkanlıklarını en ince şekilde öğreninceye kadar beklemelerini de söylemiştir. Bir rivayete göre bir Haşhaşin kurbanını öldürmek için birkaç sene kilisenin birinde keşişlik yapmıştır. [[Selçuklular, Haşhaşiler’in Alamut Dağı’ndaki kalesini defalarca kuşatmış fakat alamamışlardır. Haşhaşiler; Moğol istilasından nasiplerini almış, 1256 yılında Alamut Kalesi’ni, 1260 yılında Masyaf Kalesi’ni kaybetmiştir ama Haşhaşiler yine de durdurulamamıştır. 1277 yılında bir çok komutana suikast yapmışlar, yine aynı yıl Alamut Kalesi’ni kuşatmışlar fakat alamamışlardır. Ardından 1281, 1292 ve en son 1389 yıllarında Alamut tekrar kuşatılmış ama alınamamıştır.

Assassin Sözcüğünün Kökeni
ingilizcedeki "assassin" sözcüğünün Arapça haşhaşin (afyonkeş) sözcüğünden türediği varsayılır. Hasan Sabbah'ın müritleri, kendilerini "esaslarına bağlı olan" anlamındaki 'Esasiyun' şeklinde adlandırıyorlardı. Bununla birlikte bazılarına göre sözcüğün kökeni Marko Polo'nun 1273'teki Alamut ziyaretini anlattığı anılarında bahsettiği, haşhaştan çok alkollü içecekleri andıran bir uyuşturucudur.

Bazı yazarlara göre de sözcük "Hasan'ın takipçileri" cümlesinden geliyordu. Bazıları ise, o çağlarda uyuşturucu kullanımı toplumda kabul görmeyen bir alışkanlık olduğundan "haşhaşin"i, yani toplum dışı ve serseri sözcükleriyle bağdaştırdı. Bir başka deyişle, Hasan Sabbah'ın ismaili örgütünün bu sözcükle anılması uyuşturucu kullandıklarının ispatı olmayabilir. Bir başka rivayete göre, göreve çıkmadan önce sakinleşmek için haşhaş kullandıklarıydı. Bazıları kullandıkları maddenin bir uyarıcı olduğunu ve savaşta onları çılgına çevirdiğini iddia ederler. Bu maddenin erginleme törenlerinde yeni üyeye ölümden sonra kendisini bekleyen ödülleri göstermek için kullanıldığı da söylenir.

KAYNAK:http://tr.wikipedia.org/wiki/Ha%C5%9Fha%C5%9Fin
21. yüzyılda küllerinden tekrardan doğması beklentileri olan kitle. belki de var ama haberimiz yok.
(bkz: yusuf the kitap siken)
(bkz: esrar perdesi)
(bkz: magic mushroom)
(bkz: adnan oktar)
(bkz: assassin)
geçmişte aklı yıkanarak köle haline getirilen kişiler.
ismailiye mezhebine mensup adını haşhaştan alan kendi adalet anlayışlarıyla Müslümanlara, ayrıca da Hristiyanlara da dehşet veren tarikat.
adlarını haşhaştan almaları, ilk etapta akla geldiği gibi Hasan bin Sabbah'ın (nam-ı diğer dağdaki ihtiyar, aslında bu ad yalnız ona değil tarikatın liderlerine verilen genel bir addır.) (bkz: şeyh el cebel) afyon bağımlısı olması değildir; bulundukları zamanda kimsenin cesaret edemeyeceği işler yaptıkları içindir. bu cesaret de iliklerine kadar afyon çekmiş bir insandan başkasında bulunamaz.
konu hakkında batılı anlamda ilk açıklama Marco Polo'dan gelir:
" ihtiyar, Alamut dağlarındaki kalesinde... yaşları 12 ila 20 arasında değişen, savaşçılığa hevesli delikanlılar tutardı ve onlara daha önceleri peygamber'in de yaptığı gibi, cennet öyküleri anlatırdı... Ne zaman bir yöneticinin öldürülmesini istese bir gence şöyle derdi: 'git ve filancayı öldür, eğer dönersen meleklerim seni doğruca cennete götürecekler. Eğer ölürsen meleklerim seni yine dünyevi zevklerin ötesindeki aleme götürecekler... "
Korkusuz oldukları bilinsede gerçek hiçte öyle değildir.
Haşaşi kralı ordusunu kurarken orduyu oluşturken ordusuna başvuran gençlere şöyle bir sistem uygulamaktaydı;
gece olunca askere haşhaş içirirdi sonrada gizli tuttuğu bir hareme götürüp orada güzel vakit geçirmesini sağlardı sabah uynamadan öncede askeri alır açık bir çayıra götürür bırakırdı asker uyanınca krala ne olduğunu sorar vede kral onun öldüğünü ve kendisinin tanrı ile ölen askerlerini cennete göndermek için daha önceden sözleşme yaptıklarını söylerdi.böylece asker nasıl olsa cennete giceceğim rahatlığı ile savaşa korkusuzca çıkardı.
bir savaşta karşı tarafa nekadar güçlü olduğunu göstermek için haşhaşin kralı yukarıda menzilenen okçusuna aşağı atlamasını söyler asker cennete gideceğini düşünere aşağı atlar vede karşı taraf bundan etkilenerek kendi eliyle toprağını verir.
Haşhaşileri -yanlış hatırlamıyorsam- persler büyük bir vurgunla hakimiyetlerine son vermişlerdi.
Sanırım savaştan önce savaşta acı çekmeyerek ölmek için askerler toplu intahar tarzı bişey yapmışlardı.
yıllar sonra ingilizceye assasin (suikastçi) olarak geçen, kurucusu hasan sabbah ın efsanevi örgütü. örgüte üye alımı da birhayli ilginçtir.
türk-moğol serdarı hülagu han tarafından bir üyesi bile sağ bırakılmamış hepsi kılıçtan geçirilmiş, kaleleri de altına petrol döşenerek havaya uçurulmuştur.
(bkz: prince of persia the sands of time/@la paz)
Feda savaşçıları, canlı bombalar, intihar saldırıları... Ölmeye ve öldürmeye koşullanmış insanların yarattığı terör fırtınası kısaca haşhaşiler.
assasins kelimesi haşhaşi kelimesinden türemiştir.
(bkz: assasins creed)

haşhaşiler tarihte haşhaş kullanmalarının yanı sıra suikatçı olarak bilinmişlerdir ve assasins kelimesi haşhaşiden gelmiştir.
fatimiler adlı arap devletinin bilerek yetiştirdiği insanımsılar. yani arkalarında bir devlet vardı.
(bkz: alamut)
(bkz: fedai)
başbakana körü körüne bağlı olanlar,
her yaptığını onaylayanlar,
adam karılarına tecavüz etse
"yaşasın başbakanla akraba oldum" diyecek olanlar...
Tarihteki ilk suikastçiler olarak kabul edilirler. Yaşadıkları bölge iranın Elburz dağlarıdır. Şii bir etnik gruptur. Uyuşturucu ile muridlerini kandırıp kanlı eylemler gerçekleştirmişlerdir. Nizam - ül Mülk' ün oğlunu öldürmüşlerdir. Daha sonra kendisinide öldürmüşlerdir. Kurucuları olan Hasan Sabbah aynı zamanda Dar-ül Himaye'yi yani dairesel yönetim anlayışını planlayandır. '' Hiç bir şey gerçek değildir. Her şey meşrudur''
en büyük silahın, insanların zaaflarından
yararlanmak olduğunu keşfeden hasan sabbah'ın,
o dönemdeki en büyük zaaf olan "haşhaş"ı
kullanarak insanları uyutması, uyuşturması
sonucunda mürit yaratmasıyla ortaya çıkan
topluluktur. sonraki dönemlerde "haşhaş'ın
yerini başka başka şeyler almıştır. bunların
en önemlileri din istismarı ve milliyetçilik
istismarıdır. dünya var oldukça "haşhaş"lar
eksik olmayacak ve her defasında yeni
"haşhaşiler" olacaktır.
(#14184311)
Hasan Sabbah XI. yüzyılda bugün iran’nın sınırları içinde bulunan Kum şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaşta babasıyla birlikte, öğrenim görmek üzere yine iran’ın sınırları içinde bulunan Rey şehrine göç etti. Burada çocukluğundan beri süre gelen öğrenme arzusu çok daha arttı ve bir din alimi olmaya karar verdi. Bu sıralarda akıl hocası ‘’Emire Zerrab’’ ile tanışmıştı. Emire Zerrab, ona dinin uç sınırlarını ve uçurumlarını göstermişti. Hasan‘ın bir din alimi olması için bu sınırları geçmemesi ve bu uçurumlardan uzak durması gerekiyordu ama o tam tersine sınırları geçmeyi ve uçsuz bucaksız uçurumlardan atlamayı tercih etti. Bunun sonucunda da kendi öğretileri olan Batıniliği ve Haşhaşiliği oluşturmuştu. O dönemde, her liderin olduğu gibi onunda bir kalesi olmalıydı ve bu amaçla; Hasan Sabbah terk edilmiş Alamut Kalesi’ni ele geçirmiş o günden sonra da kendi öğretisi olan Batıniliği ve Haşhaşiliği örgütlemeye başlamıştı.
Hasan Sabbah Batınilik öğretisinde Kuran-ı Kerim ayetlerinin görünen manalarının dışında gizli manalarının da olduğunu ileri sürerek ayetleri çarpıtarak yorumlamaya başlamıştı.
Haşhaşilik ise Alamut’un efendisinin (Hasan Sabbah) çevresindeki tehditleri savuşturabilmek için geliştirdiği bir savunma mekanizmasıydı. Fakat Alamut’un çevresi kontrol altına alınınca Haşhaşilik bir tehdit unsuru olarak kullanılmaya başlanmıştır. Alamut’un efendisi ordular yönetmek yerine kendi öğretilerini daha iyi empoze edebileceği bir suikastçi grubu oluşturmuştu. Çünkü ordularla savaşmak yerine başlarındaki liderleri öldürmek hem daha masrafsız hem de daha etkili bir yoldur. Yeri gelmişken söylemekte yarar var haşhaşilerin kendilerine verdikleri herhangi bir isim yoktur. Haşhaşi kelimesi onlara sonradan verilen isimdir.
Haşhaşi olacak çocuklar çok küçük yaştan itibaren dünyadan soyutlaştırılarak zorlu bir eğitimden geçirilirdi. Haşhaşilik öğretisi beyinlerine empoze edilirdi. Eğitimini tamamlayan haşhaşiler efendilerinin(Hasan Sabbah)karşısına çıkırılırdı. Efendileri onlara etkili bir konuşma yaptıktan sonra eğitimlerinin karşılığı olan cennete onları yollamak için onlara o dönemde alkolden daha etkili olan ve insanların bir süre şuursuz kalmasını sağlayan haşhaşı veriyor ve bunun onları cennete götüreceğini söylüyordu. Gerçekten de öyleydi fedailer (haşhaşiler) ayıldıklarında cennet bahçelerinden gelen güzel kokuları, çevrelerine toplanan hurileri, kendilerine sunulan türlü türlü meyveleri, ayağa kalktıklarında daha da uzaklarda bal ve süt akan ırmakları, daha önceden oraya gelen fedailerin mutluluğunu gördüklerinde ister istemez buranın cennetin ta kendisi olduğuna inanıyorlardı. Halbuki bu büyük bir oyunun ta kendisiydi. Hasan Sabbah Alamut’u ele geçirdikten sonra arkasına Kurandaki tasvirine birebir uyan bir cennet kurdurmuştu. Fedailer Haşhaş ile kendilerinden geçirildikten sonra buraya taşınıyorlardı. Dolayısıyla nasıl geldikleri hakkında hiçbir fikirleri olmuyordu. Bu durum da fedailerin efendilerine bağlılıklarını perçinliyordu.

‘’Cennette huriler varmış kara gözlü,
içkinin de oradaymış en güzeli.
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz,
Bak, bir yanda şarap bir yanda sevgili.’’
‘’Ömer HAYYAM(Rubailer)’’

Bir fedainin görev zamanı geldiğinde haşhaşla tekrar bayıltılarak cennet bahçelerinden alınıp efendisinin karşısına çıkarılıyordu. Efendisi suikasti layıkıyla gerçekleştirdiği taktirde yine cennete gideceğini vaat ediyordu. Bu durumda fedai büyük bir isteklilikle suikasti gerçekleştirmek için yola koyulurdu.
Haşhaşilerde verilen görevden canlı dönmek en büyük utanç kaynağı olarak görülürdü. Bu nedenle hiçbir fedai suikasti gerçekleştirdikten sonra kaçma teşebbüsünde bulunmamıştır.
Elbette her öykünün bir sonu olduğu gibi Haşhaşi öyküsünün de bir sonu olmuştu.
XIII. yüzyılda Asya’nın yükselen imparatoru Cengiz Han, büyük bir hızla islam topraklarını fethetmeye başlamıştı. Cengiz Han döneminde Moğollar doğu iran’a kadar bütün Asya’yı hakimiyetleri altına almışlardı. Cengiz Han Haşhaşilerle fazla ilgilenmemişti. Çünkü Haşhaşiler iran’ın batı kesiminde yerleşmişlerdi.
Cengiz Han’ın 1227 deki ölümü akınları yavaşlatsa da durdurmamıştır. Nihai saldırı 1240 yılında Büyük Han’ın Batı iran dahil bütün islam topraklarının fethedilmesi emriyle başlamıştı. Bu akınların başına Cengiz Han’ın torunu ünlü Moğol komutanı Hülagü geçmişti. Hülagü’nün 1240 da Batı iran’ın fethine başlaması Haşhaşileri çok zor durumda bırakmıştı. Zaten Hasan Sabbah’ın 1124 yılında ölümüyle Haşhaşilik öğretisi bozulmaya yüz tutmuş, Haşhaşiler’in başlarına geçen Hasan Sabbah halefleri(soyundan gelenler) din konusunda kendi öğretilerini oluşturma ve kabul ettirme çabasına girişmişler fakat bu konuda başarısız olmuşlardı. Bunun sonucu olarak Haşhaşiler’in din görüşlerinde sallantılar başlamış ve kurulan sağlam bağlar kopmaya yüz tutmuştu.
Hülagü’nün uzun saçlı Moğol atlıları Batı iran’ı aylar içinde talan etmişlerdi. Haşhaşiler son direnişlerde bukunmuşlardı. Fakat Hülagü’nün 1256 yılında Batı iran’a bizzat gelerek Haşhaşi kalelerini tek tek fethetmesi, Haşhaşiler’i çaresiz bırakmıştı. Gelişmeler karşısında daha fazla dayanamayan Alamut teslim olmuş ve bütün Haşhaşiler keskin Moğol kılıcının kurbanı olmuşlardı. Böylece tarihin bu güne kadar gördüğü en cani ve militarist toplumlardan biri Hülagü tarafından tarih sahnesinden indirilmiş oldu.
Son Söz;
Din ile dinsizlik arasında kalmış Haşhaşilere; Ömer Hayyam,

‘’Bir elde kadeh, bir elde Kur’an,
Bir helaldir işimiz, bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada,
Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman.’’
‘’Ömer HAYYAM(Rubailer)’’

Diyerek benim satırlarca yazımı özetlemiş oluyor.
tapınak şovalyelerine bile suikast düzenleyen ; sultan senceri sefer hazırlığı gecesi tehdit eden oluşumdu. neyse ki moğollar tarafından kaleyle birlikte havaya uçuruldular. şimdiki illuminati yapılanması; suikastsçiliği buradan geldiğini sanıyorum.
aslında haşhaş falan kullanmayıp batıniliğe tam olarak inanmış kişilerden oluşan yapılanma, inançları uğruna gözlerini bile kırpmadan ölüme gidebilen insan topluluğu, batılılar ancak bunun uyuşturucular ile sağlanabileceğini düşündüklerinden ve marco polonun böyle aktarmasından bir yanılsamaya sebeb vermektedir. aslında sır saklayan manasına gelir adları.

not: siz hiç uyuşturucu kullanan bir kişi gördünüz mü? onun halini tavrını bilir misiniz?
yeni kitap okumaya başlayan ergen liselilerin keşfeder keşfetmez sözlüklere entryler yazmalarına sebep olan kafayı yiyiklerdir.
bugün başbakan ın cemaat ile bağdaştırdığı selçuklu zamanında , hassan sabbah ın kurduğu terör örgütüdür. hassan sabbah adamlarına uyuşturucu verir suikast yaptırırmış.

http://www.youtube.com/watch?v=QdO2X-SDxEI
ilintili olarak: (bkz: black sabbath)
hasan basmış afyonu cahile..

sanmış ki cennet bu...

yapmış her dediğini ölümüne...

tıpkı g.t kılları gibi...
bizde tam gediğe oturtulamamıştır.

hasanın yapay cenneti ile kandırdığı mazlum haşhaşinler penisilvanya odaklı değilde daha çok başbakanlık odaklı gibi.
abbasi halifesi tarafından bir dedikleri iki edilmeyen,
devletin en yüksek kademelerine müritleri atanan,
lideri ile abbasi devlet büyükleri arasında inanılmaz bir hürmet ve sevgi bağı bulunan,
ancak abbasi halifesi ile medrese anlaşmazlığına düşen,
bunun üzerine abbasilere iftira atmak suretiyle yaklaşan kadılık seçimi öncesi abbasilerin itibarını zedelemeye çalışan terör örgütü.

ben öyle biliyorum.