bugün

entry'ler (8)

fem dershaneleri

yurt hayatın anlamlandığı yerdir. çay şakirt'in mazotu dur gibi saçma esprilerin yapıldığı dershaneler zinciridir. bünyesi ve psikolojisi sağlam olan arkadaşların sırf eğitimi için tercih edebilecekleri bir dershane. şahsen lise yıllarımda çok arkadaşımı kaybettim.

aşk

daha öğrenemediğim bundan sonrada öğrenemeyeceğimi sandığım şeydir aşk, takılmaca.

hepimiz öleceğiz

bana yarın yapmak istediğim şeyleri bugünden yapmamı öğütleyen yegane kavram.

üç tarafı deniz olan ülkede yüzücü çıkmaması

platondan devleti okuyanlar bilir, sokratese göre insanlara hem müzik hem de spor eğitimi verilmeli. sokrates eğitimin temelini bu iki konuya dayandırmıştı. şimdi gelelim bizim devletimize, ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olmasının hiçbir önemi yok. çünkü eğitim sistemimizde sokrates' in dediği bu iki temel konudan eser yok. bazı okullarımızda müzik ve beden eğitimi dersi hocaları bile yok, varsa bile öğrenci kardeşlerimiz bedenlerini eğitmek veya kulak zevklerini geliştirmek için hiçbir gayrette bulunmuyorlar. sadece yüzme konusunda da değil bir düşünün çok önemli spor dallarının çoğunda ismimiz bile yok, olan ülkelere baktığımız zaman onların bu basit ama temel eğitimlere önem verdiklerini görüyoruz.

barack obama

Amerika'nın ilk ve son zenci başkanı. Tavırlarıyla sıradan Amerikan Başkanlarına benzedi Zenci oluşu Amerika'nın yönetimine hiçbir değişiklik getirmedi.

alfa romeo

amblemindeki beyaz zemin üzerine haç Haçlı Seferlerini , yılan haçlı askerlerini ve yılanın ağzındaki çocuk ise haçlıların katlettikleri Müslüman çocuklarını temsil ettiği söylenir.

sözlük yazarlarının favori filmleri

Şahsen II. Dünya Savaşı filmleri hayranı biri olarak tavsiye edebileceğim filmler,
Pearl Harbor, Downfall, Daniel Craig'in son filmi Defiance. Bunlar zirvelerdir.

haşhaşiler

Hasan Sabbah XI. yüzyılda bugün iran’nın sınırları içinde bulunan Kum şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaşta babasıyla birlikte, öğrenim görmek üzere yine iran’ın sınırları içinde bulunan Rey şehrine göç etti. Burada çocukluğundan beri süre gelen öğrenme arzusu çok daha arttı ve bir din alimi olmaya karar verdi. Bu sıralarda akıl hocası ‘’Emire Zerrab’’ ile tanışmıştı. Emire Zerrab, ona dinin uç sınırlarını ve uçurumlarını göstermişti. Hasan‘ın bir din alimi olması için bu sınırları geçmemesi ve bu uçurumlardan uzak durması gerekiyordu ama o tam tersine sınırları geçmeyi ve uçsuz bucaksız uçurumlardan atlamayı tercih etti. Bunun sonucunda da kendi öğretileri olan Batıniliği ve Haşhaşiliği oluşturmuştu. O dönemde, her liderin olduğu gibi onunda bir kalesi olmalıydı ve bu amaçla; Hasan Sabbah terk edilmiş Alamut Kalesi’ni ele geçirmiş o günden sonra da kendi öğretisi olan Batıniliği ve Haşhaşiliği örgütlemeye başlamıştı.
Hasan Sabbah Batınilik öğretisinde Kuran-ı Kerim ayetlerinin görünen manalarının dışında gizli manalarının da olduğunu ileri sürerek ayetleri çarpıtarak yorumlamaya başlamıştı.
Haşhaşilik ise Alamut’un efendisinin (Hasan Sabbah) çevresindeki tehditleri savuşturabilmek için geliştirdiği bir savunma mekanizmasıydı. Fakat Alamut’un çevresi kontrol altına alınınca Haşhaşilik bir tehdit unsuru olarak kullanılmaya başlanmıştır. Alamut’un efendisi ordular yönetmek yerine kendi öğretilerini daha iyi empoze edebileceği bir suikastçi grubu oluşturmuştu. Çünkü ordularla savaşmak yerine başlarındaki liderleri öldürmek hem daha masrafsız hem de daha etkili bir yoldur. Yeri gelmişken söylemekte yarar var haşhaşilerin kendilerine verdikleri herhangi bir isim yoktur. Haşhaşi kelimesi onlara sonradan verilen isimdir.
Haşhaşi olacak çocuklar çok küçük yaştan itibaren dünyadan soyutlaştırılarak zorlu bir eğitimden geçirilirdi. Haşhaşilik öğretisi beyinlerine empoze edilirdi. Eğitimini tamamlayan haşhaşiler efendilerinin(Hasan Sabbah)karşısına çıkırılırdı. Efendileri onlara etkili bir konuşma yaptıktan sonra eğitimlerinin karşılığı olan cennete onları yollamak için onlara o dönemde alkolden daha etkili olan ve insanların bir süre şuursuz kalmasını sağlayan haşhaşı veriyor ve bunun onları cennete götüreceğini söylüyordu. Gerçekten de öyleydi fedailer (haşhaşiler) ayıldıklarında cennet bahçelerinden gelen güzel kokuları, çevrelerine toplanan hurileri, kendilerine sunulan türlü türlü meyveleri, ayağa kalktıklarında daha da uzaklarda bal ve süt akan ırmakları, daha önceden oraya gelen fedailerin mutluluğunu gördüklerinde ister istemez buranın cennetin ta kendisi olduğuna inanıyorlardı. Halbuki bu büyük bir oyunun ta kendisiydi. Hasan Sabbah Alamut’u ele geçirdikten sonra arkasına Kurandaki tasvirine birebir uyan bir cennet kurdurmuştu. Fedailer Haşhaş ile kendilerinden geçirildikten sonra buraya taşınıyorlardı. Dolayısıyla nasıl geldikleri hakkında hiçbir fikirleri olmuyordu. Bu durum da fedailerin efendilerine bağlılıklarını perçinliyordu.

‘’Cennette huriler varmış kara gözlü,
içkinin de oradaymış en güzeli.
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz,
Bak, bir yanda şarap bir yanda sevgili.’’
‘’Ömer HAYYAM(Rubailer)’’

Bir fedainin görev zamanı geldiğinde haşhaşla tekrar bayıltılarak cennet bahçelerinden alınıp efendisinin karşısına çıkarılıyordu. Efendisi suikasti layıkıyla gerçekleştirdiği taktirde yine cennete gideceğini vaat ediyordu. Bu durumda fedai büyük bir isteklilikle suikasti gerçekleştirmek için yola koyulurdu.
Haşhaşilerde verilen görevden canlı dönmek en büyük utanç kaynağı olarak görülürdü. Bu nedenle hiçbir fedai suikasti gerçekleştirdikten sonra kaçma teşebbüsünde bulunmamıştır.
Elbette her öykünün bir sonu olduğu gibi Haşhaşi öyküsünün de bir sonu olmuştu.
XIII. yüzyılda Asya’nın yükselen imparatoru Cengiz Han, büyük bir hızla islam topraklarını fethetmeye başlamıştı. Cengiz Han döneminde Moğollar doğu iran’a kadar bütün Asya’yı hakimiyetleri altına almışlardı. Cengiz Han Haşhaşilerle fazla ilgilenmemişti. Çünkü Haşhaşiler iran’ın batı kesiminde yerleşmişlerdi.
Cengiz Han’ın 1227 deki ölümü akınları yavaşlatsa da durdurmamıştır. Nihai saldırı 1240 yılında Büyük Han’ın Batı iran dahil bütün islam topraklarının fethedilmesi emriyle başlamıştı. Bu akınların başına Cengiz Han’ın torunu ünlü Moğol komutanı Hülagü geçmişti. Hülagü’nün 1240 da Batı iran’ın fethine başlaması Haşhaşileri çok zor durumda bırakmıştı. Zaten Hasan Sabbah’ın 1124 yılında ölümüyle Haşhaşilik öğretisi bozulmaya yüz tutmuş, Haşhaşiler’in başlarına geçen Hasan Sabbah halefleri(soyundan gelenler) din konusunda kendi öğretilerini oluşturma ve kabul ettirme çabasına girişmişler fakat bu konuda başarısız olmuşlardı. Bunun sonucu olarak Haşhaşiler’in din görüşlerinde sallantılar başlamış ve kurulan sağlam bağlar kopmaya yüz tutmuştu.
Hülagü’nün uzun saçlı Moğol atlıları Batı iran’ı aylar içinde talan etmişlerdi. Haşhaşiler son direnişlerde bukunmuşlardı. Fakat Hülagü’nün 1256 yılında Batı iran’a bizzat gelerek Haşhaşi kalelerini tek tek fethetmesi, Haşhaşiler’i çaresiz bırakmıştı. Gelişmeler karşısında daha fazla dayanamayan Alamut teslim olmuş ve bütün Haşhaşiler keskin Moğol kılıcının kurbanı olmuşlardı. Böylece tarihin bu güne kadar gördüğü en cani ve militarist toplumlardan biri Hülagü tarafından tarih sahnesinden indirilmiş oldu.
Son Söz;
Din ile dinsizlik arasında kalmış Haşhaşilere; Ömer Hayyam,

‘’Bir elde kadeh, bir elde Kur’an,
Bir helaldir işimiz, bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada,
Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman.’’
‘’Ömer HAYYAM(Rubailer)’’

Diyerek benim satırlarca yazımı özetlemiş oluyor.