bugün

1906 - 1975 yılları arasında yaşamış alman filozof ve politika teoristi. orta sınıf bir yahudi aileden yetişti. 1933 yılında nazismden kaçarak en önemli çalışmalarını yaptığı amerikaya geldi. geniş görüş açısı ve kendine has yazısı heidegger ve jaspersdan etkilenmiştir. o bunu "thinking without banisters" diyerek nitelendirmiştir. en önemli eserleri arasında "the origins of totalitarianism"(1951) , "the human condition"(1958) , "on revolution"(1963) ve "eichmann in jerusalem"(1963) bulunmakta.
heidegger'in manitasıdır...
14 Ekim 1906'da almanya'da * dünyaya gelmiş olup 1975'de hayata veda eden kadın filozof, siyaset bilimcisi. yahudi olması hasebiyle II. Dünya savaşının ilk yıllarında amerika'ya gitmiştir. Chicago Üniversitesi, New School of Social Research gibi üniversitelerde siyaset profesörü olarak çalışmıştır. Ağırlıklı olarak antisemitizm, etnosentrizm, totalitarizm üzerine yazılar yazmıştır. etnosentrizm ve totalitarizm üzerine araştırma yapanların kaynakçalarının olmazsa olmaz ismidir. Ayrıca bir kadın felsefeci olmasının etkisi ile ne kadar kendisine "feminist filozof" atıfları bulunulsa da feminist değildir.
Arendt ayrıca bir zaman öğrencisi olduğu -nazi partisini destekleyen ve evli olan- martin heidegger ile bir dönem aşk da yaşamıştır. Hatta nazi iktidarı son bulduğunda heidegger'in yargılanması sürecinde onun lehinde tanıklık yapmıştır.
Türkçeye çevrilmiş eserleri:
Totalitarizmin Kaynakları 1 * *
Totalitarizmin Kaynakları 2 *
Şiddet Üzerine * *
Sivil itaatsizlik Kamu Vicdanına Çağrı (Jürgen Habermas, R. Dworkin, M. L. King, J. Rawls, Henry David Thoreau, Johan Galtung da yazdığı derleme bir kitaptır.) *
insanlık Durumu * *
Metafizik ve Politika * (martin heidegger ile birlikte) *
Geçmişle Gelecek Arasında Siyasi Düşünce Konulu Altı Deneme *
devletin ideolojisinin, bireyin ideolojisine dönüşmesi ve özgür düşünce kavramının yok olması bağlamında, "milliyetçilik" söyleminin, totaliter düzene yol açması endişesi taşıyan düşünür. bu düşüncesine, maruz kaldığı nazizm hareketleri neden olmuş olsa gerek.
toplumsal sorunun yada toplumsal alanın; ancak ekonomik nitelikli kaygıların, hanenin çerçevesini aşmaya başladığı bir çağda ortaya çıktığını savunur. arendt, bu kaygıların mutlaka ev alanına geri döneceğine, başka türlü bir özgürlük durumunun kurulamayacığına inanıyordu.
20.y.y.'ın en önemli kadın düşünürlerindendir. Eski Yunan'ın yaşadığı dönemdeki temsilcisidir. Arendt, kamusal alanı(polis manasında; yurttaşlar toplumu) özgürlüğün yeri olarak görür. Ancak kamusal alanın özel alan(iktisadi hayatın; zorunluluklar hayatı) tarafından daraltıldığı ve özel alanın büyüdüğünü; ekonomik hayatın tüm kamusal alanı yuttuğunda insanlığın da mahfolacağını söyler. Aristo etkisinde kalmıştır ve çözüm önerilerinde de bu etki doğrultusunda hareket eder.
"Bu dünyadan gitmek zorunda kalacağımız gün, arkamızda daha iyi bir dünya bırakmak, iyi bir insan olmuş olmaktan daha önemli olacaktır" Hannah Arendt.
hocası heidegger'in büyük aşkıdır. keza o da aşıktır hocasına. bir süre yasak aşk yaşadıktan sonra nazi almanyasına yenik düşmüştür aşkları. heidegger'in alman ve nazileri desteklemesi, hannah arendt'in de yahudi olması bu aşka engel olmaya yetmiştir. ayrıldıktan sonra bile birbirlerine yazdıkları mektuplar meşhurdur.
hakkında hiçbir şey bilmeden kendi adını taşıyan biyografi/dram filmini izleyip aşırı etkilendiğim kadındır. şöyle ki kitaplarını okumamaktan -düşüncelerini bilmemekten- utanç duydum eksiklikten çok.

filmden not:
--spoiler--
anlayacağınız üzere batı gelenekleri insanlığın yaptığı en büyük kötülüklerin bencillikten doğdunu varsayarak hataya düşerler. ama yaşadığımız yüzyılda, sanılanın aksine kötülük daha radikal olduğunu kanıtlamıştır. artık biliyoruz ki, gerçek kötülüğün, radikal kötülüğün, bencillikle ve diğer anlaşılır günahkar güdülerle bir alakası yoktur. buna karşılık, temelinde daha olgusal bir şey vardır: insanı insan olmaktan soğutmak. bütün toplama kampı sistemi tamamen mahkumlar öldürülmeden önce onları gereksiz olduklarına inandırmak üzere tasarlanmıştı. toplama kampındaki insanlara verilen cezaların bir suç ile bağdaştıralamayacağı dikte ediliyordu. istismarın kimseye fayda sağlayamacağı ve karşılığında hiçbir sonuç elde edilemeyeceği dillendiriliyordu. toplama kamplarında insani davranışlar ve dürtüler tamamen anlamsızdı. ve bu anlamsızlık her gün kendini tekrar ediyordu. özetleyecek olursak: totatlitarizmin geldiği son noktada saf kötülüğün ortaya çıktığı ve bu saflığın insani güdülerle bir bağ kurulamayacak düzeyde olduğu doğruysa o zaman onsuz, yani totalitariz olmadan kötülüğün gerçek doğasını asla bilemeyeceğimiz doğrudur. *
hoş bunun ardından makalesindeki asıl hatasını kimsenin göremediğini ima ederek şunu söyledi: kötülük radikal olamaz olsa olsa iyilik olur. bence bu yüzyılda kötülük de radikal olabilir.

--spoiler--
''insanların vicdanı, faşizmi engellemedi, hatta faşizm ve soykırım vicdanlı insanlarla gerçekleşti '' sözünün sahibi alman filozof.
20. yüzyılın önemli kadın filozofudur. yoğun bir biçimde politika felsefesi üzerine çalışmaları mevcuttur.

insanlık durumu ve şiddet kitapları ikinci dünya savaşı sonrası döneme ışık tutar.

kantın ahlak anlayışı ve marx in politik öğretileri üzerine analizler yapmıştır.
önemli kadın filozoflardandır fakat ne gariptir ki,

2. dünya savaşı almanya'sında radikalleşmiş devlet terörüyle karşılaşmasına rağmen etkin olarak siyonizme destek vermiş ve israil kurulurken izlenen politikalardan rahatsız olmamıştır.

yani kendilerine yapılanı başkalarına yapmış olmak bir sorun teşkil etmemiştir.

anlam verememiştim okurken,

bildiğin konferans konferans dolanarak siyonizm propagandası yapmış bir kadın filozof.
(14 Ekim 1906 - 4 Aralık 1975), Alman siyaset bilimcidir. Çoğu kişi tarafında felsefeci olarak da bilinmekle birlikte, kendisi felsefenin "bireyin kendisi"ne dair sorunlarla uğraştığını söyleyerek bu sıfatı reddetmiştir. Siyaset bilimci olarak tanımlanmayı istemesinin sebebi çalışmalarının "tekil olarak insana değil, dünyada yaşayan ve dünyayı kaplayan insanlığa" odaklanmış olmasıdır.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hannah_Arendt
bu kadınla yapılmış almanca söyleşiler bir ara yayınlanmıştı ve ben onları bilgisayarıma kaydetmiştim. halen bende mevcuttur bu söyleşiler.çok değerlilerdir benim için. içeriği de burada yazılamayacak kadar derindir.
Gelmiş geçmiş en yetkin ve benim hayran olduğum kadındır. Üstad-ı azam hazreti martin heidegger'in (r.a) sevgilisiydi. Yazdıkları ile nasıl bir kafaya sahip olduğunu defalarca kez göstermiştir. Kendisi feminist olmayıp Söylenenlerin aksine filozof da değildir.
Eichmann üzerine yazdıkları ve kötülüğün sıradanlığı ile beni etkilemiş ve genel anlamda kafasının çalışma biçimi ile kendisine hayran bırakmıştır.
kendi ile bol bol çelişen filozof. heidegger yaşadıkları aşk ve sonrasında yahudi olduğundan dolayı dışlanışı, nazi almanyasındaki çekilen onca çileden sonra bir çok siyonizm konferansına katılarak. filistin'in işgali ve arapları katledilişine verdiği destek beni dumura uğratmıştır.

nazi almanyası görüp, o kadar çile çekip, nazi almanyasını filistin'e getirecek bir fikire verdiği alenen destek, işte bu destek kendisini ''filozof''dan çok,

''ırkçı'' ve ''fanatik'' olarak anmama neden oluyor.
Tarihte aşık olduğum kadındır. insan bazen eichmann olmak istiyor onu görünce. Ama üstad-ı azam heidegger önce gördüğü için onundur.
(bkz: banalität des bösen)

(bkz: eichman prozess)
totalitarizmi en kısa ve en net şekilde tanımlamış ablamız. o kadar tanıdık geliyor ki cümleleri.

--spoiler--
Totaliter örgütlerin üst yönetiminde herkes şefin yalan söylediğini bilir. Ama şef kaybederse hepsi kaybedeceğinden susarlar. ilke şefin yanılmazlığı değil yenilmezliğidir, buna olan inanç biterse totalitarizmin hayal dünyası bir anda çökecek ve gerçek kazanacaktır.
--spoiler--
Adını aldığı ünlü yazarı özellikle Adolf eichmann davasını izleme ve sonrasında bu konuda yazdıkları ve çıkarımları üzerine aldığı tepkiler sürecine odaklanarak anlatan film. izlenesi.