bugün

mü'minlerin kulak vermesi gereken nebevi tavsiye.
en eskisi peygamberden 2-3 nesil sonra kayıt altına alınmaya başlamış olduğundan güvenilemeyecek, çoğu kuran'la çelişen, bazıları insanlıkla çelişen, bazıları insan olmaktan utandıran, bazıları müslüman olmaktan utandıran, sayılarına bakıldığında peygamberin yemeden, içmeden, uyumadan, savaşmadan, ibadet etmeden, toplumu yönetmeden, ailesiyle zaman geçirmeden sürekli konuştuğunu, durmak bilmediğini gösteren söz topluluğu.

peygamberin gelecekten bihaber olduğu kuran'da açıkkken hatta peygamberin istanbul'un varlığından bile haberdar olmaması muhtemelken, ak şemsettin tarafından sultan ve askerleri motive etmek amaçlı uydurduğu " istanbul'u alan komutan ne güzel komutan, istanbul'u alan asker ne güzel asker" hadisi güzel bir örnektir.

veya çok bariz bir örnek; temizlik imandandır ya da temizlik imanın yarısıdır.

islama göre hüküm ancak allah'a ait olduğundan hareketle söz konusu ikiliden temizlik imanın yarısıdır sözünün peygambere ait olamayacağı açıktır çünkü hüküm belirtir. fakat temizlik imandandır sözü tavsiye niteliğinde olduğundan peygamber sözü olabilir yine de ona aittir diyemeyiz kesin olarak.

netice itibariyle kuran "korunmuş allah kelamı" iken hadisler "korunmamış kul kelamı" dır. islamı inanç salatasına çevirmek isteyenlerce en çok kullanılan argüman olması da bu yüzdendir.

isteyen herkes istediği gibi uydurabilir. mesela;

"kalplerinde gerçekten iyilik taşıyanlar öyle kimselerdir ki hiç ibadet etmedikleri halde cennete gideceklerdir"

kıçımdan uydurduğum bu sözü hadis adı altında internette gezinirken birkaç yere yazsam 3-5 muhabbette bahsetsem 50 yıl sonra buhari de yerini alacaktır şüphesiz.
çoğu arap-emevi masalı olan yanlış din feyizleri..çoğunun asla peygamber efendimizin söyleyip uyguladıklarıyla alakaları yoktur..sonradan emeviler döneminde uydurulup islam dünyasına yutturulmuştur. bir vuruşta kertenkeleyi öldürene 100 iki vuruşta öldürene 50 sevap.. bu ne lan!! bunu peygamberin söylediğine inanlar var mıdır hâlâ acaba..
Hadis alimleri tarafından günümüze ulaştırılmış olan peygamberimize ait olduğu söylenen sözlerdir. Hadis alimleri bir eksiklik bulunmasın diye duyduğu bütün hadisleri kaydetmiştir. Bu aşamadan sonra bizlere düşen, ebu hanife'nin de yaptığı gibi hadisleri rivayet zincirine göre değil kuran'a göre sahihliğini araştırmak ve ona göre amel etmektir.
Hadis-i Şerifler, asırlar önceden günümüze ulaşan , hiçbir zaman geçerliliklerini kaybetmemiş ve bize yaşamımızda yol gösteren yüce metinlerdir.
allah bir kulun dua etmesine izin vermişse, mutlaka kabulünü de murad etmiştir.
"Bir kötülük işlediğinde peşinden hemen bir iyilik yap ki onu silsin." [Tirmizi, Birr: 55] #Hadis
“Yöneticilerin en kötüsü, idaresi altındaki insanlara karşı katı ve kaba davrananlardır.” (Riyazü's Salihin No:194 | Müslim, imâre, 23 )

aklıma direk beşşar esed geliyor.
allah'a ve muhammed'e iftira etmenin süslenmiş hali. eğer biri "hadis-i şerif" olmadan kuran'ın anlaşılamayacağını iddia ediyorsa, o kişi "kul euzu birabbinnas: de ki: o tüm insanların rabbidir." ayetini dolaylı olarak, bilinçli ya da bilinçsiz inkar ediyor demektir.
"Allah der ki: Kim Kur'ân-ı Kerîm'i okuma meşguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalırsa ona isteyenlere verdiğimden fazlasını veririm."
hadis-i şerif'te şöyle ifade buyrulur:
"her müslümanın öteki müslümana kanı, ırzı(namusu) ve malı haramdır!"

öyleyse sorarım size; abd ırak'ı işgal ederken yöneticiler incirlik üssü'nü onlara açtı ve onların müslümanları vurmasına yardım etti, bizler de sesimizi çıkartmayarak buna göz yumduk. bu durumda müslümanların kanının akıtılmasına, ırzına geçilmesine ve malının çiğnenmesine önayak olmuş olduk bir nevi. hadis-i şerif'in haram dediği bu günahı diğer tarafta nasıl ödeyeceğiz?!
peki kendini müslüman parti olarak nitelendiren akp niçin bu günaha girmiştir, buna engel olmamıştır? kendine müslüman diyen halk onları seçerek niçin bu günaha ortak olmuştur?
“Cennet ehli cennette yerler ve içerler. ancak tükürmezler, küçük ve büyük abdest bozmazlar, sümkürmezler de!” buyurmuştu.

Ashab:
“Peki yedikleri ne olur?” diye sordular. Aleyhissalatu vesselam:

“Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur.”

Ravi: Hz. Cabir radıyallahu anh
Kaynak : Müslim, Cennet 18, (3835); Ebu Davud, Sünnet 23, (4741).|.
illa ki doğruları olsa da islam için yeterli bir kaynak değildir.

kaynak kuran'dır.
içinde doğruluğu olan rivayetler var olmakla birlikte, islam'ın mişnaları olmaktan öteye gidemeyen şeylerdir. çünkü hadislerin hangi şartlarda hangi koşullarda meydana getirildiği başlı başına bir tartışma konusudur. şahsım için en sahih hadis, hem akli, hem de nakli olarak;

--spoiler--
kim benim adıma yalan uydurursa, ateşte yerini hazır bilsin
--spoiler--

sözleridir.
islam peygamberine iftira atmanın en rağbet gören yöntemlerinden birisidir.

kutsal kitap, enam suresi 38. ayette "Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler." (diyanet işleri) derken bunlar hala yok buharının şu hadisi şöyle der, yok şunun şu hadisi böyle der gibi akıl ve mantık dışı işlere meyletmekte ısrar ederler.

kutsal kitap, nahl suresi 115. ayette "O size ancak şunları haram kıldı: Leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan. Fakat kim kaçınılmaz şekilde mecbur kalırsa, saldırmamak ve zorunluluk sınırını aşmamak şartıyla. Şüphesiz Allah bağışlayandır, merhamet edendir " derken, hadisciler; mideyenin, karidesein, at etinin haram olduğunu söylerler.

yukarıda vermiş olduğum iki örnek ilk başta aklıma gelenler. iyi ve titiz bir çalışma ile bu örnekler çoğaltılabilir.

kalkıp birisi diyebilir ki; "iyi de, müslüman olduğunu söyleyen, allah korkusu olduğunu söyleyen, namazında niyazın bir insan neden böyle bir saptırma yapsın ki, çok saçma...bence bu konuda bizim bilmediğimiz çok şey var!"

yok canım kardeşim.. kaldı ki müslüman olduğunu söylemek ve namaz kılmak bir insanın düzgün bir müslüman olduğunu göstermez. bunu da ben demiyorum ha, yine kutsal kitap diyor. nasıl mı? şöyle ki;

maun suresi 5,6 ayetlerde "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar."der. yani görüldüğü gibi tek başına namaz kılmanın öyle çok da yüceltilecek bir yönü yok. ya da aynı ifadeyi, tek başına namaz kılmak iyi bir müslüman için yeter şart değildir şeklinde de dile getirebiliriz. artık hangisini istersen onu alırsın.

bu dincilerin derdi din değil aslında. dertleri, dini kimlikleri ile sağlamış oldukları çıkarları devam ettirmektir.

"arkadaşım sen iyice saçmaladın, bir insan dinden dünya hayatına yönelik nasıl bir çıkar sağlayabilir ki, o adamların bütün işi öteki dünya ile" mi diyorsun yoksa sen de "bu adamlar bizim kötülüğümüz için bir şey istemiyorlar ki, adamlar allah dostu ve bizlerinde ahiret hayatımızı kurtarmamız için bizlere yol göstermekten başka bir şey yapmıyorlar, hem benim sünnete uygun bir şekilde diş fırçası değil de misvak kullanmamdan adam ne gibi bir çıkar sağlayabilir ki? " diyenlerden misin..

şimdi küçük, turuncu bir tuğla düşün. mısırda ki büyük büyük dedenden sana miraz kalmış arazinin tam orta yerine konmuş, yalnız bir tuğla. o tuğlayı gören insan ne düşünür? ya da bir şey düşünür mü? farkına bile varmadan geçer gider bence. şimdi o araziye her gün bir tuğlanın daha konulduğunu düşün. bir noktadan sonra bir o alanda bir ev yapacak kadar tuğla birikecektir. ve birisi o tuğlalardan büyük bir ev yapar. sen de birgün, trabzonlu bir müteahit üç daire karşılığı vermeyi planladığın arazinin orta yerine dikilmiş bir bina görürsün. işte buna benzer bizim olayımızda. sen, aslında tekil olarak düşünüldüğünde bir anlam ifade etmeyen şeylerin bir araya geldiklerinde kendi varlıklarından çok kuvvetli bir varlığa dönüşebileceklerini görmüyorsun.

"felsefe yapma lan it, adam gibi anlar derdini" mi dedin. peki!

şimdi bu dinci abimiz önce sana der ki; bak müslüman kardeşim; dış fırçası kullanma misvak kullan çünkü peygamber sünnetidir. sen de dediğini yaparsın. sonra der ki aynı abi; bak kardeşim bizim dediğimiz gibi abdest al çünkü sünnet böyledir. sen yine dediğini yaparsın. daha sonra, bizim söylediğimiz gibi arapça dua et, sana uymak düşer. yine der ki; bak sayın müslüman, bizim helal dediklerimizi ye haram dediklerimizi yeme. sen onların dedikleri üzere beslenirsin. abimiz durmaz ve bu sefer der ki; bizim dediğimizi gibi giyin ve sen onların dedikleri gibi giyinirsin. susmak bilmek abimiz; gayri müslümlere şu şekilde davran. sen o şekilde davranırsın...uzaaaaar gider bu iş. ve bir gün, hiç beklemediğin bir anda abimiz der ki; bizim istediğimiz gibi yaşa...ve sen de onların istedikleri gibi yaşamaya başlarsın. çünkü ilk gün, o tek tuğlayı gördüğün vakit "adam sen de tek tuğlanın ne zararı olacak ki dediğin günden buyana her gün, yavaş yavaş aklının ve iradenin üzerine koca binayı dikmiştir sayın abimiz ve senin artık kımıldayacak yerin kalmamıştır. herşeyden feci olanı, artık iraden bu insanlara alışmıştır bir kere. onların sana dayattıkları şeyler sana zorlama gelmez, gelemez de. seve seve yaşarsın onların istediği gibi. zaten bizim filmimizde tam da bu noktada başlar...

abimiz yine konuşmya başlar;

paranı sakın faiz veren bankalara yatırma, bak "kar payı!" veren islami bankalar var onlara yatır...eğer diğerlerine yatırırsan büyük günah.

gayri menkul mu alacaksın? bak şurada islami bir kooperatif var hemen git paranı ona ver, ondan al başkasından alırsan günah çünkü.

tatile mi gideceksin? aman şu adamın oteline bayıl paraları.

çocuğunu okula mı göndereceksin? sakın paranı başka yere verme, bilmem şu islami özel okula ver paranı, ya da dershaneye.

kurban mı keseceksin? kurbanlığı şu şu kişiden al. derisini de sakın öyle bnaşka başka yerlere verme ha, onlar paraları içki alemlerinde yerler. derisini bize ver.

aman şu hocanın elini öp, ayağını yala. *
şu televizyonu izle, şu müziği dinle, şu şu ürünleri al ama illa ki şu kişilerden ...paranı başka yere verme çok değerli müslüman!

sanırım bu kadar yeter.

işte bu şekilde, önce seni etkileri altına alır ondan sonra da senin bütün varlığını kendi varlıkları için kullanırlar.

"bütün bunların hadislerle ne ilgisi var" cılardan mısı?

bu anlattıklarımı gerçek din ile yapamazlar da ondan. gerçek din zaten bunları ifşa ve teşhir etmek için sayısız kelam koymuştur ortaya. e nasıl yapacaklar peki? işte bu noktada hadisler girer işin içine. dine uyduramadıkları herşeyi uydurma hadisler ile yuttururlar sana. elleri mecbur çünkü din bunları desteklemiyor. ne yapsın adamlar, mecburen! kendi dinlerini, hadis dinini oluşturuyor onlarda.

"yahu sen nasıl olur hadisleri inkar edersin?" mi dedin.

ben hadisleri inkar etmiyorum ki. sadece hadis konusunda inanılmaz derecede titiz olmak gerektiğine inanıyorum. kutsal kitaba ve onun ortaya koyduğu mantığa aykırı bir hadis olabilir mi?

"iyi de nasıl bileceğiz hangi hadisin gerçek hangisinin uydurma olduğunu?"

tamam bu güzel bir soru. ben de dahil olmak üzere çoğu insan din alimi değl ya da hayatını bu konuları araştırmaya yöneltmiş değil. yani imamı azam gibi; "onlar adamsa biz de adamız onların içtihatı varsa biz de kendi içtihatımızı koyarız" diyemeyiz. zaten dememiz de biraz komik olur sanırım. lakin biraz aklımızı kullanmayı başarır isek sorun tamamen ortadan kalkmasa bile biraz hafifleyecektir diye düşünüyorum. hemen bir örnek verelim;

yukarıda da misvak olayından bahsettim. şimdi bu hadis dincilerine göre misvak kullanmak sünnet ve dolayısı ile sevaptır. yani diş fırçası, diş macunu, diş ipi gibi şeylerin kullanılması pek uygun değildir. onların yerine misvak kullanmak daha uygundur zaten bu davranışta allah ı memnun eder. bunu inkar eden varsa video linki verip kulakları ile duymasını memnuniyetle sağlarım..neyse. hadis dini kurucularına göre misvak olayı bu şekilde yorumlanır. peki neden? çünkü hz. peygamber yaşadığı dönem boyunca misvak kullanmıştır. ve hal böyle olunca onda sonra gelen müslümanların da misvak kullanmaları sevaptır..

ne kadar acınası biz zihin yapısı olduğunun farkında mısınız? adam, peygamberin misvak kullanmasından, ağız temizliğine önem vermemiz gerektiğini ve buna için teknolojik gelişmeler dahilinde en yüksek ehemmiyeti vermemiz gerektiği sonucunu çıkarmıyor da onun yerine o odunu ağzına sokmazsan olmaz hemşerim, o odun o ağza girecek arkadaş diyor. *
yani aklı kullanmak, biraz önce bahsetmiş olduğum hadis ayıklama işi için bir yoldur. aynı iş için kutsal kitabın kendisi de kullanılabilir. çünkü hadisin kurana zıt olması düşünülemez mantık olarak. onun için de bir kaç örneği yukarıda verdim zaten. ama tabi bütün hadisler için yetmeyebilir bu, onu da kabul ediyorum. eh artık ondan sonrası için de biraz okuyup araştırmak gerek...biliyorum sevmiyorsunuz ama yapacak bir şey yok..

umarım bu yazı faydalı olmuştur.
"Bir kişi, karşılığını Allah'tan bekleyerek ailesinin geçimini sağlarsa (ailesi için) harcadıkları onun için sadaka olur"
--spoiler--
“Öyle ki, mescitler binerli binerli cemaatler halinde dolup taşacak ve fakat içlerinden bir tek mümin çıkmayacaktır.”
--spoiler--

Müslüman görünümlü hırsızları anlatıyor olsa gerek.
son Resulullahın, ölümünden uzun bir süre sonra toplatılmasıyla günümüze kadar gelmiş olan sözleridir. bu sözler gündelik konularla ilgili olduğu kadar hüküm içeriklide olabilmektedir.

islam literatüründe hadisler, dinin kaynağı tartışmalarına yüzyıllardır konu olmaktadır.

kendilerine "ehlisünnet" diyenler: "peygamber sözlerine itaat etmek zorunludur, bu sözler her müslümanı ilgilendirir" demişlerken, diğer bir görüş: "hayır, bu sözler o zamanı ilgilendiren sözlerdir, bize kur'an yeter" demişlerdir. ehlisünnet görüşüne göre peygamberin sözleri bağlayıcı olduğundan dini hükümler detaylı hale gelmiştir. zira kur'an da yer almayan birçok hüküm bu hadislerden yola çıkarak ortaya konmuştur. hadislerin sıhhati noktasında da bir takım çelişkilerin olması ve birçok sözün peygamber ağzıyla kayıtlara geçmesi sonucu mezhepler ortaya çıkmıştır. mezheplerinde kendi arasında birtakım çekişmelerin olması ve hüküm noktasında birlik sağlanamaması neticesinde dinin nasıl yaşanması gerektiği yüzyıllar boyunca tartışmalara, bir takım cinayet fetvalarına ve birbirlerini mürted ilan etmeye kadar varmıştır.

ehlisünnet, peygamber sözlerinin tüm insanları bağlayıcı kılmasını ayetlere bağlamaktadır. Zira Kur'anda açıkça peygambere itaat edilmesi ile ilgili hüküm ayetleri vardır.

"De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez." (Aliimran-32)

kuran bize yeter diyenler ise her hükmün kur'anda belirtildiğini ve bundan başka bir söze gerek olmadığını ayetlere bağlamaktadır. Zira bu konuda açık ayetler vardır. "kur'ana uyan zaten peygambere uymuş" olur derler. "peygamber kur'andan başka bir şey ile hükmetmemişken biz neden garantisi olmayan sözler ile hüküm verelim" derler.

"De ki: “Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. BANA VAHYEDiLENDEN BAŞKASINA DA UYMAM! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim." (Ahkaf-9)

görüş: zan ile akide sabit olmaz. eğer bizi bağlayan bir hüküm varsa bile bu konuda yetki hadis alimlerine verilmemiştir. din, sabiteler üzerine inşa edilmeli. Tek sabitemiz kur'andır. peygamberde elindeki kur'anın dışına çıkmamıştır.
Kendi aleyhinize, evlâtlarınızın ve mallarınızın aleyhine sakın bedduâ etmeyiniz ki, duaların kabul olunacağı âna rastlayabilir." [Müslim]
Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm üzüntü sırasında şu duayı okurdu: "Halim ve azim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş'ın Rabbi, arzın Rabbi, Semâvât'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur."
[Buhâri, Müslim, Tirmizi, ibnu Mâce]
“yanımda bir şeyler olsaydı, onları sizden esirgemez, verirdim. kim dilenmekten çekinir, iffetli davranırsa, allah onun iffetini arttırır. kim tok gözlü olmak isterse, allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır. kim de sabretmeye gayret ederse, allah ona sabır verir. hiç bir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve büyük bir lütufta bulunulmamıştır.”

(buhârî, zekât 50, rikak 20; )
"Musluman kardesinin ayiplarini orten, bir oluyu diriltmis gibidir."
kuran eksiksizdir size yeter ayetini bilmeyip kuranda olmayan şeyi din olarak söylemeye hadis denir.
''Ben altı yaşında bir kız iken Nebî sallallahu aleyhi ve sellem beni akd ve nikâh eylemişti. (Üç sene sonra) biz Medîneye hicret ettik. Hâris ibn-i Hazrec oğullarının menziline indik. Müteâkıben ben, sıtmaya tutuldum. Bu cihetle saçım döküldü. (Hastalıktan kurtulduktan sonra) saçım gürleşti, uzayıp omuzlarıma döküldü. Bir kere ben, arkadaşlarımla berâber salıncakta oynarken annem Ümmü Rumân bana doğru geldi ve beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Beni ne edeceğini bilmiyordum. Annem elimi tuttu. Tâ evin kapısı önün (e geldiğimizde ora) da beni durdurdu. Ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Nihâyet soluğum biraz yatıştı. Sonra annem biraz su aldı. Onunla yüzümü, başımı sıvazladı. Sonra beni eve koydu. Evde Ensârdan birtakım kadınlar hazır bulunyordu. Bunlar bana: - Hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin! di(ye alkışla) dılar. Annem beni bu kadınlara teslîm etti. Bunlar da benim kılığımı, kıyâfetimi düzlediler ve Resûlullaha teslîm ettiler. Beni hiçbir şey sıkmadı. Ancak Resûlullah salla llahu aleyhi ve sellem'i habersiz görünce sıkıldım. (Resûlullah bir sedir üzerine oturmuştu. Yanında Ensâr erkeklerinden, kadınlarından oturanlar vardı. Beni Resûlullah yanına oturttu). Ensâr kadınları beni Resûlullah`a takdîm ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım.''

Fasil : iSRÂ VE MiRÂC HADÎSi
Konu : Hz. Peygamber`in Hz. Âişe ile evlenmesi
Ravi : Ümmül-müminîn Âişe
Hadis no: 1553

yersen.
Peygamberimiz (s.a.v):
“Hiç kimse, başka bir kişiye fasık (yoldan çıkmış sapmış) diye söz atamaz, kafir diyemez. Eğer fasık dediği kimse fasık, kafir dediği kimse de kafir değilse, bu sıfatlar muhakkak onları söyleyen kimseye döner.” (Buhari,Edeb,44)

bana bu ifadeleri ya da benzeri imanıma laf edecek ithamlarda bulunanlara hakkımı asla helal etmiyorum. inşaAllah kendilerine döner. (amin)