bugün

bir hayatın film edilmiş hali.
(bkz: frida kahlo)
yönetmenliğini julie taymor'un yaptığı,başrollerinde salma hayek'i frida kahlo rolünde alfred molina'yı diego rivera rolünde görebileceğiniz,meksikalı ressam frida kahlo'nun yaşadığı acıların ve şöhretinin konu edilmiş olduğu filmdir.
hayatı çok sevip onu sınırsız yaşamak isteyen ve türlü ızdıraplar çeken ama bunların hiçbirinin hayatın güzelliğinin önüne geçmesine izin vermemiş, çok sevdiği ama ona bir türlü yeterli aşkı tattıramamış başka kadınlara yönelmiş sevgilisi ile ömrünü tüketmiş hayata pozitif bakmanın, bir insanı çok sevmenin simgesi, mangal kadar yüreğin arz-ı alemdeki temsili.
salma hayek'in yapımcıları arasında yer aldığı,oynamak içinde can attığı.yönetmenliği oldukca basarılı olan,renklerin göz doldurduğu muhtesem film.
sozluge propoganda amacli gelmis yazardir
moderasyondan witch is back ile bu şahsın bağlandığı ip'leri kontrol etmesini istediğim kişi.
witch is back olmadığını düşündüğüm,witch is back'in arkadaşı olduğunu sandığım,gece gece özel mesaj hanemi ciddi mesajlarla doldurmuş yazar. Uzun zamandır üzerinde düşünmediğim konular hakkında beni düşünmeye sevk eden yazar. bir başka küçük kara balık,sessiz kalmamasını diliyorum.
witch is back *özdeşleşmekten gurur duyan,cesur "küçük karabalık" olmak yolunda korkusuz,sevgiyle ve iyilikle donanmış bir yaşam için mücadeleyi ilke edinen yazar
abba'nın dört eLemanından bir tanesi.. phil collins destekLi solo aLbümLeri mevcuttur..
selma hayek in büyük göğüslerden ibaret olmayıp iyi birde oyuncu olduğunu gösteren,dönemin meksikasını hoş müzikler eşliğinde izlieyiciye aktaran,komünizmle ilgili ince mesajlar veren,troçkiyide izleme şansını bulabildiğimiz film..
birçok duyguyu ve unsuru, hemen hemen 2 saatte izleyiciye aktarabilen güzel bir film.
siyaset, aşk, neşe, hüzün, bağlılık, kabulleniş, azim ve vefa gibi duyguları hissettiriyor.
hani çevreme bakıp, kendimden kattım denilen şeyler vardır, şiddeti ve narinliği aynı bünye içerisinde bulunduran ironik şeyler. frida'nın anlık tezatlarını gözler önüne seren, dışının hiçbir zaman içi gibi olmadığını alkış tuttururken hissettiren. belki de herkesin biraz şiddete ihtiyacı vardır. ya da zatan o şiddet bir kere kanıksanmıştır, fakat bizler farkında değilizdir. işte frida bunlardan yataraktan kaçarken buyurmuş, ölüm için zikretmiş.

--spoiler--
umarım çıkış neşelidir.
ve umarım geri dönüşü yoktur..
--spoiler--
ısrarla isteyiniz:

(bkz: burn it blue)
tam adı frida kahlo olan meksikalı sürrelist ressam. üniversite yıllarında geçirdiği trafik kazasından sonra hayatı tamamıyla farklı bir yön kazanmışır. birçok otoportresi vardır.
bir soda markası, limonlu sodasından ayrıcana bir de soda limonata mix diye bir şeysi var tadı falan çok güzel de ilk içildiğinde dipteki şeyler göze çarpıyor. n'oluyor yaa bunu içerken ağzımdakierin hepsini içine mi aktarıyorum gibi bir şey düşünmeye sebep oluyor ama meğer onlar gerçek limon suyunun belirtileriymiş.
feride'nin ecnebisidir. (bkz: yakup vs jakob)
salihli menşeili ege bölgesinde sıklıkla rastlayabilceğiniz soda markası.
görsel
hayatı acılarla dolu mükemmel ressamdır.
barbara mujica'nın frida kahlo'nun hayatını anlattığı kurmaca biyografi türündeki romanı.
hayden herrera nın frida kahlo biyografisinden uyarlanmış iki oscarlı bağımsız film.

aslında bu filmle ile ilk münasebetim, lisedeki resim dersinde çağına göre oldukça cesur resim öğretmenimizin sınıfta izletmesi ve sürrealizmden falan bahsetmesiyle olmuştu.

pera müzesindeki sergi sağolsun frida kahlo nun ayağıma kadar gelmesiyle kendisi hakkında bildiklerimi şöyle bir yoklama ihtiyacı duydum. mamafih 15 yaş, ergenlik gibi sebeplerden olsa gerek, bende kalan tek izlenim filmde sevişildiği olmuş. Akli melekelerimin hormonların işgalinden kurtulduğu şu dönemde tekrar izledikten sonra yapacağım yorum ise, frida nın tablo gibi bir film olduğu. renkler sizi filmin ilk saniyesinde başka bir düyaya ışınlıyor - ki sıradan bir filmde en az bir kaç dakika gereklidir bunun için. tablolarla gerçek yaşam arasındaki geçişle büyülüyor ve sonuçta bir kadının aşk hikayesini değil, yalnızca bir kadını ve acısın anlatan bir öykü izliyorsunuz. troçkinin frida ya söylediği bir cümle belki de onun sanatını ve hayatını özetliyor: insan acılarını çekerken yalnızdır.
"kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.

bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim."

frida'nın diego' ya yazdığı mektuptan....
sosyalizmin sanata bakış açısının sosyalist sanatçıların bile kaldıramayacağı kadar güdük olduğunu anlatan bir film. bir de şu var tabi, sosyalizmin kadın-erkek ilişkisine bakışta da doğanın reddedeceği şeyleri savunmasının pratikte nasıl çürüdüğünün kanıtı gibi. frida, eşinin sadakatsiz olduğunu biliyor, o'nu o şekilde kabul ediyor ama sonra bu duruma katlanamıyor; eşinin frida ile troçki'nin ilişkisinden şüphelenip troçki'yi öldürdüğü iddia ediliyor. eee, hani sosyalisttiniz, karşı cins üzerinde mülkiyet kurmak, onu sahiplenmek kötü bir şeydi.

Filmle ilgili en güzel tespiti dücane cündioğlu'ndan okudum. Frida ve eşinin sosyalizm hayalinin en önce kendilerini baltalaması, en fazla hayal olarak kalması, pratikte sosyalistlerin bile önünü tıkayan bir düşünce olmasını ve gerçekleşmesinin ne kadar zor olduğunu frida'nın sakat ve güçsüz bedeninden yola çıkarak anlatmıştı. demişti ki: Yeniyüzyılın gelecek tasavvuru en az Frida'nın bedeni kadar güçsüz ve zayıf.

ilgili yazı için tıklayınız: http://yenisafak.com.tr/y...010&y=DucaneCundioglu
(#301782)
entrysi ile beni güldürmüştür.
Maden suyudur. Karpuz ve çilek karısımını tek geçerim.
tüm fridalar kahlodur önermesidir.