bugün

steamde indirimdeydi deniyim dedim. mal mal giriyorum bi yerlere çıkamıyorum. nereye gittiğimi bilmeden dolaşıyorum. hatta dikilitaşa çıktım beyaz saraya gidemedim ama aq. galaxy new radio dilitaştan yayın yapıyomuş. dedim bırak ben konuşcam oyun kapandı. yalnız bu vault tec piçlerine sinir oldum. zaten ortalığı garip garip yaratıklar götürüyor işleri yok deney yapıyor götler. köpek balığı yengeç karışımı yaratığı düşünene selam olsun altıma sıçtım.
(bkz: war war never changes)
(bkz: vault çıkışında göz kamaşması)
(bkz: wasteland)
yeterde artar be. *
bethesda yapımı, bugüne kadar oynama ve bitirme şerefine eriştiğim en iyi rpg.

her ne kadar iş oyun kısmına gelince vur-kır, nişan al-sık insanı olsam da, içimde her zaman iyi rpg'ye aç bir yan vardı. iyi rpg'yi oynayınca bilirdim (bu yüzden knight online'dan nefret ettim). deus ex'in demosunu oynadığımda bayılmıştım (bu seneler önceydi). hem aksiyon vardı, hem de rpg öğeleri değil ta kendisi. benim gördüğüm bir ilkti. sonra stalker çıkmış. çok geç de olsa berbat bir şey olduğunu gördüm. deus ex'in değil kendisi, demosuyla bile yanyana koyulamayacak kadar iğrençti benim gözümde. bir kaç sene önce star wars: knights of the old republic oynamıştım. benim için en iyi rpg o'ydu. çok sağlam bir hikayesi, iyi bir aksiyonu ve bir rpg'nin gerektirdiği her şey, hatta daha fazlasına sahipti. sw evreninde geçiyor olması ayrı bir zenginlikti.

ama fallout 3...

dürüst olacağım, fallout serisini daha önce oynamamıştım ve trgamer'da incelemesine göz gezdirmiştim. iyi olabilirdi ama şüpheliydim ve almadım. sonra yakın arkadaşım jaccer aldı ve kesinlikle önerdi. ne yalan söyleyeyim sw:kotor'u geçecek bir şey beklemiyordum. iyi ki beklemiyormuşum. bir rpg'den beklentilerim alt üst oldu. bir rpg bu kadar güzel olamazdı... fanlar direk ortadan girdiğim için bana burun kıvırabilirler, ama ben yıllardır her çeşit oyunu oynadım ve iyi bir oyun görürsem anlarım. ve fallout 3 inanamayacağınız kadar iyi. atmosferden tutun hikayeye, öğelerden tutun aksiyona her şeyiyle harika. ben fallout 3'e tam puan verdim. ve tekrar oynanabilirliğinin de olduğunu memnuniyetle söyleyebilirim. vakit bulduğum zaman bir de karanlık taraftan bakacağım olaylara.

oyun sonunda babanızla 10 yaşınızdayken çekilmiş fotoğrafınızı gördüğünüzde zırıl zırıl ağlamanız işten bile değil. ne yalan söyleyeyim ağlamak istedim...

teknik açıdan konuşmayacağım. güzel. havada karada güzel. allah için göz zevkini bozmuyor.

doğumdan * ölüme her şeyiyle can alıcı olan bu oyunu, oyun zevki olan herkesin oynamasını kesinlikle ve şiddetle öneriyorum. kesinlikle etkileyici!

"war. war never changes."
windows xp'niz service pack 2'li değilse çalışmıyor bu oyun. bu sebeple laptopa yüklemek zorunda kaldım ve dandirik ekran kartı sağolsun, 800*600 çözünürlükte, tüm detaylar kapalı olmasına rağmen, yavaş çekim gibi oynuyorum. aslında oynanmaz böyle ama fallout hatırına biraz olsun oynamaya çabaladım.
öncelikle, ben bu halde bile grafikleri çok beğendim. beğenmeyenleri anlamıyorum. bu kadar geniş kapsamlı bir dünyada daha iyisini beklemek çok ciddi haksızlık olur.
oyunu çok az oynadım ve sadece ilk aşamasını bitirdim. tutorial gibi birşey zaten. ama çok orijinal geldi. hoşuma gitti.
oyunun ilk aşaması ve konusu hakkında, gerçi önemli birşey yok ama illa herşeyi kendim göreceğim diyen okuyucular için koydum spoiler'i. gerek yok aslında.

--spoiler--
oyuna doğarken başlıyoruz. ameliyathanede kendi gözümüzden izlediğimiz bu anda, cinsiyetimizi ve adımızı belirliyoruz. ardından 1 yaşındayız, bu aşamada önce babamıza doğru yürüyoruz, sonra koşmayı ve zıplamayı öğreniyoruz. ardından buradaki kitabı okuyarak s.p.e.c.i.a.l yani basitçe stat puanlarımızı dağıtıyoruz. o kitap çocuk kitabı olduğu için de tüm statların resimli ve basit açıklamaları yer alıyor. oyunu bilmeyenler için müthiş gerçekten.
ardından 10 yaşına gidiyoruz. doğum günü partimizde insanlarla tanışıyoruz. biraz klasik de olsa aramızda ne olduğu tam belli olmayan bir kızla(overseer'in kızı aynı zamanda), bir grup serseri çocukla tanışıyoruz. babamızın birkaç arkadaşı ile sohbet ediyoruz. burada kızın verdiği dergiyi okursak melee yeteneğimiz +1 alıyor. ardından jonas'ın yanına gidiyoruz. jonas, babamızın arkadaşı ve çok kafa bir adam. bizimle çok iyi arası. beraber bize ufak bir silah yapmışlar. bununla gizli bir yerde hedeflere atış yapıyoruz. tam o sırada pis bir böcek geliyor. kendisi bir miktar iri. bize saldıramayacak yerde. onu vuruyoruz. sonra babamızla bir fotoğraf çektirip, 16 yaşına geçiyoruz.
16 yaşında sınava gidiyoruz. babamızla sınav hakkında ve annemiz hakkında konuşabilir ama hep kaçamak cevaplar verecek. bunun dışında dünyanın vault ve seer'dan ibaret olup olmadığı hakkındaki sorularımızı da geçiştirecek. sınava giderken yolda bizim kız ve o serserilerin kurduğu çete ile karşılacaksınız. speech yeteneği ile çocukları, kızın yanından uzaklaştırabilirsiniz. olmazsa kafayı gömdüğünüz gibi kavga başlatın. iki üç yumruk geçirince, ya bırak diye sınıfa giriyorlar, kız teşekkür ediyor. karma falan kazanıyorusunuz. sınavda şöyle bir durumla karşılaştınız ne yaparsınız tarzı 10 soru geliyor. sorularda da oyunun kendine has espri anlayışını farkedeceksiniz. sonunda size bir meslek öngörecekler, bana bilgisayar teknisyeni dediler. ona göre yetenek puanı dağıtılıyor ama bunu geri alıp kafanıza göre dağıtmanız mümkün. sadece tavsiye niteliğinde o.
vee olaylar başlıyor. 19 yaşındayız. amanta (bizim kız) bir gün bizi uyandırıyor. aman çabuk çabuk diye bir heyecan bir panik. hemen kaçmamız gerektiğini söylüyor. şok içinde öğreniyoruz ki babamız vault'tan kaçmış! üstelik bizim kanka jonas'ın yardımı ile, jonas seer ve adamları tarafından dövülerek öldürülmüş. ne yapmalıyız diyoruz. burada farklı opsiyonlar vardır şüphesiz, ben kızın planına sadık kaldım ve seer'ın odasını buldum. sonra kilidi çözdüm, sonra bilgisayarını hack ettim ve gizli bir tünel gibi vault'un girişine çıktım. bu esnada etrafta deli gibi alarm ötmekte, silahlı personel sağa sola koşturmakta(bize de ateş açıyorlar) ve o 10 yaşında uzaktan gördüğümüz böcükler her tarafı kaplamış durumda. pek çok tanıdık yüzü ölü olarak görmek mümkün. oyunun başarılı bir yönü de burada ortaya çıkıyor. küçük yaşta karşılaşmış olduğunuz muhabbet etmiş olduğunuz adamlarla çatışmaya girip onları vurabiliyorunuz. burada olan bilen vahşi durum kendini çok çarpıcı olarak ifade edebiliyor.
nihayetinde amanta ile vedalaşıp vaulttan çıkıyoruz. dışarısı gerçekten etkileyici. kafada bir sürü sorun var, babamız nerede? neden kaçtı? nereye gitti? o böcekler nereden geliyor? neler oluyor?
diğer oyunlarda da bir bilinmemezlik vardı ancak bu defa oyun tamamen boş bir kafa ile yolluyor bizi wastelands'e. bir görevimiz yok. arkamızda duran bir vault yok. bir nevi sürgünüz. babamızı ararken başımıza neler geleceğini kim bilir.
ben buradan çıktıktan sonra, patlamamış bir nükleer bomba etrafına kurulmuş bir kasabaya geldim. karakterlerin detayları, diyaloglara ve ortama hasta oldum.

bunun haricinde, butch mudur nedir o serseri herif, 19 yaşına kadar pisliğin tekiyken, annesini kurtarırsak, al hacı senin olsun diye ceketini veriyor bize, ölümüne kankayız diyor. yuh aygır diyorum, hayallerim vardı. ileride o da farklı güçlere kayacak, çarpışacaktım onunla. heralde bu kadar da klişe olmayalım dediler.
savaş sistemi hoşuma gitti. nokta atışı yaptığımızda bir film gibi atışı izlettirmesi çok güzel. real-time savaşta ise vurduğunuz yer hemen belli ediyor kendini. bir güvenlik personeline ateş açtığımda göğsünden vurdum. zırhı vardı üstünde, hafif bir tepme harici devam etti işine. sonra bacağına sıktım. ciddi biçimde bacağının yara aldığını o kadar düşük detaya rağmen gördüm. biraz altına da sıktığımda diz kapağından ve az üstünden iki yara almış bacağı onu daha fazla taşımadı ve yere çöktü. bu olay da hoşuma gitti.
--spoiler--

çok güzel oyun bu. bir şekilde oynanmalı.
bir oyunda atmosfer nasıl olmalıdır şeklinde derslerde okutulması gereken oyun.
diyaloglar mükemmele yakın. grafik olarak yine de pek beğenmesem de, kendini oynatmayı başaran bir oyun. şu sıralar oynuyorum.
hemen bitiyor, kafaya ateş edince yaratıklar ölmüyor gibi laflar dönüyor. yahu sen öldüremiyorsan ben ne yapayım! bak elimde sopayla dalıyorum devyarasa hamamböceklerinin arasına.
oy babayın.
fallout gibi bir efsanenin devamını ancak daha önce elder of scrolls: morrowind ve oblivion gibi şaheserlere imza atmış bethesda gibi bir şirket hakkıyla yapabilirdi. Ve yaptı da. Fallout 3 her yönden oyunculara istediklerini fazlasıyla vermiştir. Kaç oyunda sağa-sola nükleer bomba atabiliyorsunuz veya düdüklü tencere, koltuk değneği, kemer ve demiryolu çivisi kombinasyonundan silah yapabiliyorsunuz?
sonunda çıkmış olan oyundur. oyunu öğrenci olduğum ve param zaten sigarama yol parasına ve kitaplara ancak yetiştiği için internetten indirebildim. oyun ile ilk izlenimlerimi aktarayım:

öncelikle oyunun cadılar bayramı öncesinde çıkmış olması, oyunun yayınlanma sürecinde bazı yapay hızlandırmalar olabileceği izlenimi veriyor. zira oyunun bir çok yerinde çok çok ufak sayılabilecek olmasaymış mükemmel olurdu diyebileceğiniz hatalar mevcut.

oyun grafik konusunda oldukça gelişmiş bir motora sahip. yanlış bilmiyorsam devasa alanların gösterilmesinde oldukça başarılı olan oblivion motorunun daha geliştirilmiş bir versiyonu kullanılmış.

oyunu his 4850 kartımla oynuyorum. bu kartı 280 usd civarı bir fiyata edinebilirsiniz.
1680*1050 çözünürlükte hdr açık, bütün efekler maksimumda, AA ve AF kapalı şekilde oldukça akıcı bir şekilde oynayabildim.

ATMOSFER:

fallout 3 ilk duyurulduğunda ve bethesdanın geliştireceği açıklandığında hardcore fallout fanları büyük bir üzüntüye ve kaygıya kapılmışlardı. onlara hak vermemek mümkün değil çünkü fallout serisini efsane yapan atmosferidir. insanı nükleer savaş sonrasında yok olmuş insanlık tarihinin kalıntıları arasındaymış gibi hissettiren atmosferi.

Fallout 3'ün mükemmel olmasının bana göre tek sebebi, serinin diğer oyunlarında var olan atmosferin verilebilmiş olması. Oyuna bir bebek olarak başlamanız. vaulttan çıktığınızda çalan müzik. wasteland da gezerken sinyalini bulup dinlediğiniz galaxy radyosu, kirli ve paslı grafikler(bu konuda itirazı olan arkadaşlar olabilir * yaşayan gelişen bir dünya. kısacası herşeyiyle sizi kendisine bağlıyor.

GRAFiKLER

Grafiklere diyecek bir şey olamaz. oyun oldukça efektif bir şekilde kodlanmış ve diğer yeni nesil oyunlarla karşılaştırıldığında oldukça akıcı bir şekilde çalışıyor. özellikle iyi bir bilgisayarınız varsa, grafikler sizi oyunun atmosferine daha iyi sokacaktır.

SAVAŞ SiSTEMi

oyuna önyargılı bir şekilde geliştirilen bir diğer eleştiri ise oyunun real time olması.
bu konuda oyunun V.A.T.S sistemi aksiyon ve rpg öğelerini mükemmel bir şekilde birleştirmemizi sağlıyor. oyunu isterseniz fps tadında bol mermi harcıyarak vur kır parçala taktiğiyle oynayabilirsiniz. Ama isterseniz v tuşuna basarak aynı anda 3 tane düşmanın kafasına sırayla tıklarsanız ve daha sonra e tuşu ile vats modundan çıktığınızda düşmanlarınızın kafalarının dağılmasını çayınızı yudumlayarak sinematik modunda izleyebilirsiniz.

Oyun hakkında belirtilmesi gereken bir diğer nokta ise oyunun büyük oranda kan içermesi. özellikle vats modunda düşmanınızın kafasının kanlar fışkırtarak kopmasını görmek içinizdeki sadisti memnun edebilir. bu nedenle oyunu 18 yaşından küçük oyunculara tavsiye etmiyorum. bekleyin 2-3 sene sonra fallout 4 ü oynarsınız.

S.P.E.C.I.A.L SiSTEMi

oyun diğer fallout larda da bulunan sistem neredeyse aynı olarak kullanılmış. oyunda 7 ana özelliğiniz var. bu ana özelliklerinizin yanında oyunda işleri nasıl yaptığınızı belirleyen alt özellikleriniz bulunmakta örnek: science, medic vs vs. her bir alt özelliğinizin ne işe yaradığı oyun içinde açıklanmış ama tam olarak açıklamaları internet üzerinden bulmak mümkün.

son olarak her seviye yükseldiğinizde aldığınız bir perk puanı altın değerinde. oyun içinde onlarca perk var ve her perkin size kattığı oldukça güçlü ve yaratıcı özellikler var.

SONUÇ

bilgisayar piyasasının durulduğu şu günlerde çıkmış en güzel oyundur FALLOUT 3. gönül rahatlığıyla alıp oynanabilir. harcadığınız zamanı hakediyor.
zamanında başıboş bir şekilde etrafta dolaşırken "hmm burada bilinmeyen bir sinyal var acaba orada ne var ki" diyerek malum sinyalin geldiği yere gidip fazla merakımın bir sonucu olarak uzaylılar tarafından kaçırılınca en büyük hayallerimden birinin bir oyun içerisinde de olsa gerçekleşmesi beni çok mutlu etmişti. ancak hiçbir şey beklediğim gibi gitmemişti tabii. gemiye alınmamdan bir kaç saat sonra kendimi elimde 44'lük magnumla gemideki insan ırkından bir kaç kişiyle beraber koca kafalı alienların kafalarını tek tek uçururken bulmamla birlikte uzaylı dostlarımıza karşı genel olarak beslediğim kardeşlik ve sevgi duygularının bir anlığına yok olduğunu fark etmiştim.

güzel bir oyundu bu kısacası. oyunun bizden istediği görevlerin dışına çıkıp istediğimizi yapabildiğimiz nadir oyunlardan biriydi. yayınlandığı döneme de bakacak olursak bu tipte oyunlar zaten tek tük oluyordu. buna rağmen yapımcılarından beklentilerin çok üst düzeyde olması oyunu geliştirenlere fazlasıyla güvenildiğini gösteriyordu.

ayrıca bu oyun diğer serilerinin aksine (fallout 4'ü bilmiyorum henüz oynamadım daha doğrusu vakit bulup da oynayamadım) işin içine 3 boyutlu grafiği de dönemine göre başarılı bir şekilde katıp harika bir düşsel evren yaratıyordu. ayrıca oyun içinde galaxy news radio diye bir radyo kanalı vardı ve oradaki şarkılar oyunun geçtiği tarihi de göz önünde bulundurursak oyuna gerçekten farklı bir dramatik hava katıyordu. berbat hale gelmiş bir dünyaya 50'li ve 60'lı yıllardan kalma şarkılar eşliğinde elindeki viskiyi yudumlarken boş ve yorgun bir şekilde bakmanın tadını yaşatıyordu bir nevi.

bir de bir olay daha vardı fakat oyunu çok uzun zaman önce oynadığımdan hatırlamıyorum pek. uzay mekiğinin içindeyken bir düğmeye basınca dünya'ya ateş ediliyordu çünkü yine meraklı bir şekilde "bu ne işe yarıyor ki acaba" deyip o düğmeye bastıktan sonra dünya'da hayvani bir çukur oluşmuştu. sonrasını bilmiyorum ama dünya'ya döndükten sonra gerçekten böye bir çukur oluştu mu diye hiç bakmamıştım. eğer bu hareket oyunu etkiliyorsa o bölgeyi ne hale getirdiğimi merak etmedim değildi açıkçası.
genelde yazilmiş yazilmasi gereken herşey ama benim bir falloutda bekledigim en büyük ve en önemli şey olan yanlızlık hissi yok bu oyunda.bütün wasteland ağzına kadar böcek bok püsür süper düper mutant ile dolu.yanlız yanlız 15 saniye yolculuk edilmiyor.Ha tabi bu oyun mesela fallout değil de Mutant delici falan olsaydı çok daha mutlu olurduk.beklentimiz çok hocam
görüp görebileceğiniz en güzel oyunlardan biridir fallout 3.

Oyunu henüz oynamadıysanız çok şey kaçırmışsınız demektir.

Zira bu kadar özgürce dolaşıp keşif yapabildiğiniz başka bir oyun zordur. Diğer Fallout serilerini tenzih ediyorum.
Her Windows ile çalışan oyun. içinden bir iki kod değiştirmek gerekiyor. Yazdığınızda zaten görürsünüz ne olduğunu. Birde tavsiyem nexusmod da çıkmış genel sorun temizleyen 200 mb lık unofficial patch var, onu da kurun. Steam sürümünde çoğu problemi ortadan kaldırıyor.

Biraz uyuzdur oyunun kendileri, steam arayüzü fala açılmıyor, ona da çözüm bende. Oyunun launcherından ayarları yaptıktan sonra launcher a yeni ad verin, fallout3.exe dosyasını kopyalayıp falloutlauncher.exe yapın tekrar dizine atın. Steam arayüzü mevzusu da bu şekilde aşılıyor. Ancak alt+tab kombinasyonu çalışmıyor.

Onun dışında atmosfer olarak fena olmayan bir oyun. Post Apokaliptik hikayelerle aram çok iyidir. Bu oyun çok iyi başlasa da sonradan ufak ufak içimde o ilk an olan hazzı aldı bitirdi. Bethesda nin oyunlarında genel olarak şu sorun var. Basic dinamikleri gösteriyor, sonrasında salıyor doğaya ne yaparsan yap diye. Öğrenene kadar acı çekiyorsun. Hala bilmediğim bir sürü şey var. Normalde çok sevmem ama antrenman falan diye bir tur yaptıraydın bari. Silah tamir edeceğim, nasıl olur bilmiyorum hala. Her neyse.

Oyunun bence açık dünya olması senaryosunun etkisini oldukça düşürebiliyor. Misal Skyrim. Açık dünya olarak güzel fakat ana senaryo tarafında bence çok düşük bir oyundu. Niye, ben bir işi yaparken başka işlerle o kadar gereksiz meşgul oldum ki... Fallout da da aynı hissi yaşadım. Ana senaryo ne olacak hala anlamış değilim çok saçma sapan gidiyor. Babasının peşinden koşup duruyorum. Diyebilirsiniz çok başındasın daha da, abi bir yerden başka bir yere gitmek o kadar büyük işkence ki.. Şehrin üst kısımda zaten çoğu gidiş yolu kapalı. Metro dan gidiyorsunuz, onlar da karışık. Dedim ki bu kez sadece ana senaryoyu bitireyim öyle devam edeyim, yok arkadaş olmuyor. Oyunun hikayesini takip etmeye çalışsam da o aralık o kadar uzun ki herşey uçup gidiyor. Tabi sadece yürüyüp gitseniz bir yere kadar. Yürürken hop raider sürüsü çıktı kapış. Hop mutantlar geldi kapış yada kaç... Ne oldu ne gitti takip etmektense canımın derdine düşüyorum. Çok kötü bir his. Bu arada dikkat ederseniz yürüme diyorum hep. Oyunda koşma mekaniği yok. Yollar zaten uzak, birde yürüyünce hepten sinir basıyor. Şehirlerin yerleşimine girmiyorum bile daha da saçlarım beyazlıyor. Skyrim bu konuda daha iyiydi,Witcher daki gibi npc yerleşimleri korkunç bana göre. Bu iki oyunda döne döne npc atarım çok.

Umarım oyun senaryoda toparlarda meraklanıp bitiririm bir an önce. Yoksa yandık.
Hayatımda oynadığım en buglı oyun.
herşeye rağmen fallout 3 evreninde dolaşırken sabahlamaktan keyif alınır ve evde kahve kalmadığını farketmeme yol açar. bir pc oyunu olarak uzun süre insanı meşgul edebilir, eski fallout ve yeni fallout evreni serinin 3üncü halkasıyla kesinliğe ulaşmıştır. her dünyanın bir yeniliğe ihtiyacı vardır ve fallout 3 bunu varlığıyla göstermiştir.
saatlerce oynanabilen, başından kalkılamayan nadir oyunlardan biridir.
hikayesi zayıf olmasına rağmen atmosferiyle insanı kendi dünyasına çekip hapseden oyun. ama karakterlerin garip hareketleri sizi oyunun havasından çekip alıyor, androit gibiler koduklarım. bu açıdan ve hikayesiyle çok zayıf kalan oyun.