bugün

''entelim, iş güç sahibiyim, entryde de gördüğünüz gibi çok kaliteli entryler yazan deli manyak bir adamım. ilgilenen arkadaşlar için bir özel mesaj kadar yakınım size.'' mesajını alttan alta verme hevesinde olan, ''ankara bulunan ofisimde çayımı yudumlarken bir anda irkildim sözlük'' diye entrylerle karmışımıza çıkan tiplerdir. hepsi öyle midir? elbette değil. ama ben entryimde küçük ve köhne odamda giriyorum bu entryi diye belirtiyor muyum? ya da siz öyle bir çıkarımda bulunuyor musunuz? bu yüzden bu zengin, entel ve kariyer sahibi ekşi yazarlarının, ofisten entry girdiklerini belirtme çabalarına ne yapıyoruz? gülüyoruz.

(bkz: ben bu entryi niye yazdım)
"çalışıyorum ayağına akşama kadar makara gırgır hoş beş akşamı ediyoruz amkym puhahha" demenin ekşicesi herhalde.

ha büroda yazılsa o katlak komik olmaz. onu da belirteyim de.
ofisimizdeki arkadaşlara sordum hemen bizde böyle bir ekşi yazarı var mı diye ama maalesef yokmuş be dostum. ama olsun yine de çok güldük ofisteki arkadaşlarla. saat farkından dolayı bizim burada gece yarısı değil bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. bu arada hintli arkadaş işimizin başımızdan aşkın olduğunu söylüyo, çıkmak zorundayım. hadi görüşürüz, öptüm, bye.
işyerinde tasvip edilmeyen davranışlar içindedir.
başlık: tüylü kalem.
entry: allerji yapabilen ofis gereci. ayrıca bu sabah arkadaşımın beni gıdıklayıp ofiste çılgın atmamızı sağlayan gereç.
edit: ofisten giriyorsam şerefsisim.
büyük olasılıkla ofis boy olarak çalışmakta olan dallamanın biridir.

ofiste entry girmek ne ki gülüm, delikanlıysan entry girmek için bir ofis tut da büyük adam diyelim sana.

görmemiş boy'un ofisi olmuş, tutmuş entry girmiş misali işte.
(bkz: sozluk cok bozuldu be atam)
(bkz: her doğru her yerde söylenmez)
sofistike yazardır.
sadece ofis üzerine değil, dikkat ederseniz her türlü kendini belli edecek, kendini bi şekilde dolaylı yoldan tanımlayacak entryler giren suserdir bunlar. "ofisin manzarası", "ofiste regl olmak", "ofiste patrona yakalanmadan yiyişmek" vs ofis taşağı yapmakta üstlerine yok. ulan ofiste bi bok olduğunu bilseydik kalkar biz de kendimize bi ofis yapar, suitlerde sürünmezdik herhalde. adamların ofis tanımına bak; "şu an bulunduğum ve ikinci evim diyebileceğim mekan...". ulan, neyse lan bişi demiyorum.

bi de başlık ırk mevzuu olunca dikkat ettim bunlarda kimlik ve pasaport ikilemi problemi oluyor ki çok gezerim, şu gün şuralardaydım havalarından geçilmiyor ortalık. ulan biz kırmızı pasaportlarımızla sağda solda federallerin gazabından kurtulmak için boşuna kaçıyormuşuz ya. demek bunlara verseler anında sobelenirlerdi. neyse, biri beni pokelemeden gaççayım...
hııı, tanım gerekirse ofis; diyarbakır ın gözde ve eylemsel bir semti olup, orada girilen entryninde şüphe çekmek için yapılan bişey olduğunu ifade eder. onun dışında ofis avrupai işyeridir ve bize ters kardeşim, ne o öyle ofismiş. işyeri dese yazardık bişiyler. nerde yaşıyorsa artık.
entry ye dokulen kahveden anlasılır.
çalıştığı şirkete nasıl verimli olabildiğini merak ettiğim yazardır.
odasını ofis, yaptığı zaruri zaman kaybına da iş diyen andavalların ütopyası.
kendini reklamlardaki karizmatik erkekler gibi türk ekonomi ve iş dünyasının neferi sanan, kariyer ve karizma sahibi olduğunu belirte belirte hava bastığını zanneden ama nasıl bir iş adamıysa vaktini sözlüğe yazı yazarak geçiren yazarlardır. bunları tanımayan da imkb'de, iş bankasında, tobb'da saltanat koltuğuna oturuyor zanneder.
hiçbir zaman ofisten entry girme şerefine nail olamayacağımdan ötürü çok kıskandığım yazar.
cogusu internet kafede parttime calisirlar ve internet kafeden girerler, ofisdeydik derler.

ha bak ama ben ara sıra babamın ofisinden entry giriyorum mesela o da var, arada babam bağırıyor "çay versene bana lan" diye, karizma az çok çiziliyor ama bu da sayılır dimi abiler?
işim var gücüm var, sizin gibi boş gezenin boş kalfası değilim imasını akla getiren terbiyesiz.