bugün

yemez o teyzesi.
annemin 18-19 yaşında kasiyer, reyon görevlisi hatunların yanında ablası diye hitap etmesi idrak edemiyor 23ü bitirip 24e yol aldığımı.
bazen yüz kızartan anlardır.

bir arkadaşımdan naklen anlatayım ben de. arkadaşımın adı ersin, bir gün kalabalık bir otobüsle eve dönüyormuş. bizim arkadaş ön trafında otobüsün, yolda bir yerlerden dedesi de arka kapıdan binmiş ama otobüste görmemişler birbirlerini, neyse bursa'da kalabalık bir meydanda inmiş bizim ersin eve gitmek için, dede arkadan o önden inmiş. dedesi bunu görünce arkasından seslenmiş "ersin, ersin" diye bizimkisi duymamış, ya da duymazlıktan gelmiş. dedesi en sonunda sinirlenip "ersiiiin baksana lan aq çocuğu" diye haykırmış. o zaman duymuş bizim oğlan.
kankanın yanında yavrum sigara içme bok iç git içki iç demesidir.
konu komşunun yanında kaşıyla gözüyle işaret etmesidir.
bu anlatacagım olay şerefsizim ki yaşanmıştır....

lise iki yıllarıydı. aylardan ramazan ayı. malüm hepimiz oruçluyuz. anadoluda yaşayanlar bilirler. sahurda genelikle yemek olarak yaglı yapılır. bu yaglıyı yaparkende yaglamak için kaz kanadı kullanılır. bizim anneoski köyü arayıp yegenlerinden kaz kanadı istemiş. ertesigün ben okula her zamanki gibi artis bir vaziyete, saçlarda yarım kilo manavdan alınmış limon ve çekirdekleri ile okuldan içeriye girdim. bizim kuzenlerle aynı okuyoruz. onlar köyden servis ile gelirlerdi okula. yani köyde yaşarlardı. bu dal kavuklar bir gün önceden ennemin etigi telefonun akabine ertesi gün okula iki tane kaz kanadı getirmişler. halaları kızmasın diye. koridorları artis artis çıkarken pişşşt... diye bir ses işitim. koridorun bir köşesinde bizim kuzen gizlenmiş beni çagırıyor. yanına bir gittim ki birde ne göreyim. o an agzıma sıçsalar bu kadar utanmam. bizim kuzen iki tane kaz kanadını zor bela klasörün içine tıkıştırmış beni bekliyor.

- lan yarak kafa bu ne?
- olum al işte halam istedi bunları götürürsün eve.
- olum malmısın lan sen? nereme sokayım ben onları.
- valla ben bilmiyorum benden bu kadar hadi ben kaçtım.
dedi ve gitti. yıldızlarda onunla beraber gitti. kap karanlık geceler kaldı şimdi kori.... nediyorum lan ben?
neyse. bu yarak kafası iki adet kaz kanadı ile beni baş başa bırakıp arazi oldu. belki o gün şehiri terketmiştir bilemiyorum. ben ise kaz kanatlarını zor bela klasöre sıkıştırdıktan sonra. rütün küfürlerimi ederek sınıfıma geçtim.
dersin tam ortasında bir kapı açılması ile irkildim. kaldırın kitapları! arama var....hocam o yazılı yapacagım degilmiydi?
tamam olum bırak şamatayı herkes ayaga kalksın.dedi ve her kesi aramaya başladı. malümunuz bizim kaz kanatları ortaya çıktı. açıklama yapsam kimse dinlemiyor beni gülmekten. zaten hocalarda aramayı falan bıraktılar. bende o okulu bırakmak zorunda kalmıştım. her neyse olay gene ebeveyinim olan annemden kaynaklanıyordu.
annemin, ben daha küçük bir çocukken, def-i hacet ihtiyacımdan sonra herkesin önünde tuvalet kağıdıyla popomu silmesi.
üniversitedeki ilk yılım, annemle beraber yurda kayıt yaptırdık ve bizi yurdun psikoloğuna yolladılar. hatun bize habire soru soruyor, anket tarzı bir şeyler dolduruyoruz. neyse o malum soru:
psikolog: psikolojik veya bedensel bir rahatsızlığın var mı?
ben: hayır yok.
anne: ay niye öyle diyorsun. siz onun öyle dediğine bakmayın hanımefendi. bi rahatsızlığı yok ama sinirlenirse dövebilir.
ben: ....
psikolog: !!!
annemin beni teyzemin kızının önünde salona yer yatağı yapmak istediğim için bağırıp dövmesi.
23 nisan törenlerinde yanında yürümesi.
(bkz: kalk kız soğan hazırla gerizekalı)
benim başıma gelmedi iyi ki bu olay.
+ahaha bizim ki küçükken , denizle çok macera yaşadı
-haha ne oldu allah için anlat.
+valla komşu bizim oglan denize girerdi..
-ee ?
+sonra koşarak yanıma gelirdi, anne peçete ver peçete ıslandım' ben diye..

ve karizma firarda..
bir kere annemgille dolmuştaydık annem, ben o zamanlar küçük olduğum için* bana dolmuş parası vermek istemiyordu e adam artık ısrar edince verdi bir öğrenci sonra dolmuş tıka basa dolu ben sağ uçtayım bir kadın ve çocuğu bindi.
e ben en sağdayım, küçüğüm yani bütün oklar beni gösteriyordu.
sonra kadın benden bir atak görmediği için kalkta çocuğum ben oturayım dedi.
o an annem devreye girdi:
anne: biz ona öğrenci parası verdik oturacak. *
kadın: bende oğluma öğrenci parası verdim.*
ve annemden yıllar boyu unutulmayacak bir şey çıktı:
anne: kızımın bacakları hasta, ayakta duramıyor.
bunu duyar duymaz kendiliğinden inme indirdim bacaklarıma sözlük, olamaz böyle bir şey hatta bildiğin ovalamaya ve ağrıyormuş gibi yapmaya başladım ta ki inene kadar.
inerkende yürüyemiyormuş gibi, annemgil tuttu kolumdan sonra dolmuş gider gitmez bayağı bir gülmüştük.

(bkz: bu da böyle bir anımdır)
dolmuşlar 600 bindi bir aralar babamla bindiğimizde 1.200 vermek gerek, babam her seferinde dolmuşçuya bi milyon verir daha dolmuşçu bişey demeden "bişey olmaz" derdi.
annenin misafirliğe gidildiğinde kaş göz yapmanıza rağmen bebekleğinizden başlayıp şuanınıza kadar bilinmeyenleri anlatması.
senelerden bir sene. yaşım 18 felan *. annemle alışverişe çıktık ki ben bayılırım bu duruma. annem bana çok yakışan bir şeyi dayanamaz alırdı çünkü, canım. ama bu beni rezil edebileceği ve hatta ettiği gerçeğini değiştirmiyor, pis.

bir mağazaya girdik bir alışveriş merkezinde, izmirde. oraya o ara bir kaç kere gitmiştim, genç bir çocuk çalışıyor ne zaman gitsem etrafımda dönüyordu. ben de pek beğendim zaten kendisini, bir şey almıcak olsam bile girip çıkıyorum mağazaya.

her neyse annemle o mağazaya da girdik tabii. ben bi o pantolonu deniyorum bir o ceketi. 5-6 parça şey beğendim annem de gaza geldi hepsini alıcam, beğenirken de annem bana ismimle seslenmiş, o malumunuz çocuk da ismimi duymuş bütün mağazada ismim çınlıyor sesleniyor peşimde dolanıyor ay benim de nasıl hoşuma gidiyor. çok fena kesişiyoruz cilveleşiyoruz çocuklar derken annem...
-abisi şu kazak çok yakıştı değil mi kızıma, mavisi de var mı bunun?

yemin ediyorum ikimiz de donduk kaldık birbirimize bakarak. sanki gerçek çaaat diye vuruldu yüzümüze, hani durun siz kardeşsiniz evlenemezsiniz! diye çıksa biri farklı etki yaratmazdı...

(bkz: sendiğim kızın anası bana abisi deyince)
ya insanın annesi bu kadar mı evladına zulmeder? düşünüyorum da annem beni istemeden ne çok rezil etmiş yahu...

hani ay benim kızım çok güzel şarkı söyler hadi kızım bi şarkı söyle amcalara tipi ebeveyinler vardır ya, heh işte o benim annem. hayatım boyunca bu cümlenin, hadi kızım bir şiir oku, göbek at, taklit yap, dilber hala ol, şahika gibi gül, sisi ol gel kuçu kuçu şeklinde belki milyonlarca versiyonuyla baş etmek zorunda kaldı ya. 20 yaşında hala diyordu bunları insafsız kadın.

senelerden geçen sene, ramazan vakitleri. 20 kişilik kocaman bir iftar sofrasındayız. bir sürü yaşlı büyükler var anne tarafı teyzemin kayınebeveyinleri(var mı böyle bişi ben mi uydurdum) bir sürü insan işte. tam yemeğe başlıcaz annem o güne kadar yaptıklarının en absürdünü yaptı belkide...

-ay benim kızım harika dua okur, hadi kızım bi iftar duası oku bizlere...
+hönk?!

masada derin bir sessizlik, kızarmış tavuğukla adeta yarışa giren kızarmış kulaklarım...
+eee, allahım iftar vakti.. ee, sen kabul et. amin... (içses:ulan anne alacağın olsun senin...)

biri anneme anlatsın artık, örnek çocuk değilim ben.
yüksek lisans ders kaydı için fakülteye geldik,geldik diyorum çünkü babam yalnız bırakmadı beni sağolsun.danışmanımdan ders listemi ve imzasını alarak enstitüye gidecegiz.Danışmanımla kısa bir muhabbetten sonra tam odadan cıkıyorduk kı babam danışmanımın elini sıktı 'eti sizin kemigi bizim hocam,bir yanlışı falan olursa çekinmeyin çekin kulagını'.Kızarmış,bozarmış bir suratla nasıl çıktım o fakülteden inanın hiç bilmiyorum.ilkokula yeni başlamıyorum babacım ilkokul bitti,ortaokul bitti,lise bitti hatta üniversite bile bitti,yüksek lisans bu yüksek lisans.**
+ göster bakalım amcalara pipini.

- yavv baba 13 yaşındayım ben.

+ göster ulennnnnnnn!!

- içses: baba allah belanı versin.

* aboooooo.
yavrum misafire hoşgeldin dedin mi?
ilkokuldayken birisinin doğum gününde babanızın masada sevdiğiniz kızın velisine "bizim oğlan da sizin kızı seviyormuş kehkeh." demesi. bir daha da bu tarz konularla ilgili hiçbir şey öğrenemediler benden.

edit: imla.
onu kaybettiğinizde sadece gülümsemeyle hatırlanacak olan anlardır; ne kadar küçük düşürürse düşürsün kırılmaması gerekir kalpleri. ne de olsa büyük ihtimalle bizden önce ölecekler, düşünmek lazım.
öptünmü teyzenin elini?
Babamla palto almaya gittiğimizde adama
-benim çocuğa göre palto var mı? Demesidir.
Çünkü 18 yaşındaydım ve babamın boyu kadar uzundum satıcının göstereceği palto 13 yaş altı çocuklar içindi... Ve her ne almaya gidersek "benim çocuk için .... var mı? " lafını kullanmaya devam ediyor.
adını saçma bir şekilde telaffuz etmesi.
kalabalıkta/magazada o şekilde seslenince herkes dönüp bakıyor tabi köpek ismi gibi allaam ya.*
kampüste "oğlum önünü çek hasta olcan sonra karışmam bak çek şu montunun önünü " diye bağırması.