bugün

ing.gömülü.
prison break dizisinin ikinci sezon 7. bölümünün adı.
Ryan Reynolds'ın başrolünü oynadığı, Türkiye'de 08 Ekim 2010 tarihinde vizyona girecek olan "Toprak Altında" filminin orjinal adı.
http://www.sinemalar.com/film/49559/Toprak-Altinda/
tek mekan(tabut), tek oyuncu. Ve mükemmel bir film. daha ne olsun.
bir öğlen vakti orta halli bir sinemayı doldurabilen film olmuştur. izleyenlerin nefeslerini tuttuğu, başrol oyuncusundan daha çok darlandığı ve ondan daha çok küfür ettiği gözlemlenmiştir. film arası verilince ise herkesin dışarı hücum etmesi filmin klostrofobisini etkilememiştir.
butun film tabutun içinde geçsede olayları önceden aşagı yukarı tahmin edelebiliyorsanız da aksion sıfır olsada hiç güzel hatunların olmasada guzel, sürekleyici izlenmeye deger filmdir.
film çekmek istiyorum ama param yok adamlarına ders olarak izletilmesi gereken film.
hayvani açılışıyla * * zaten güzel bir film olduğunu göstermiş, ortalara doğru ve sonuyla sinir bozmuş genel olarak on numaranın onunda bir adet film. yarıda salondaki herkesi açık havaya çıkarmasıyla da salonu bomboş bırakmış olup 2. yarının ilk dakikalarının sigarayla ve temiz havayla harcanmasına sebep olmuştur. ayrıca yer yer daral getirmiştir izleyiciye.
--spoiler--
eleman keşke kill bill 2'yi izleyeymiş de uma'dan bir iki hareket öğreneymiş diye de düşündürmüştür.
--spoiler--
--spoiler--
aga o değil de yılan nasıl girdi ki oraya?
--spoiler--
başından sonuna kadar sadece tek bir tabutta geçmesine rağmen heyecan ve meraktan ödün vermeyen film.

klostrofobisi olanların izlememesini tavsiye ederim.
bir tabutta çekilebilecek en iyi film.
--cok pis spoiler icerir--

telefondaki ses; upsss! afedersin yanlis gelmisiz bizi mark white'a getirmis. uzgunum.

--cok pis spoiler icerir--

--spoiler--

ayrica amerikan hukumetine her acidan siki gondermeler yapan film olmus. asil elemanin "dur onu oldurme iki cocugu var" kelamina istinaden telefondaki irakli fidyeci "benim de 5 cocugum vardi" diyerek cevabi otutturuyor. anlayin artik gerisini.

--spoiler--
böylesine kısıtlı bir mekanda* böylesine güzel bir film ve oyuncu performansı kayda değer bir başarıdır, yer yer sıksa yer yer insanı çileden çıkarsada mutlaka izlenilmesi geren filmler arasındadır... hele o final sahnesi yokmu!

final sahnesindeki son iki cümle insanı çileden çıkartır adeta...
--spoiler--
üzgünüm paul.
çok üzgünüm.
--spoiler--
Rodrigo Cortés'E "bir tabut ve tabut'un içindeki bir adamla 95 dakikalık bir film çekebilir misin?" diye sormuşlar. o da bu soruya : "a.ına bile korum" diye cevap vermiş duyduğum kadarıyla.
muhteşem bir psikolojik gerilim filmi. bürokrasiye, savaşa, kapitalizme, amerika'ya vs giydiren, empati kurmanın dibine vurdurtan, insanı psikolojik olarak dağıtan ve klostrofobik insanların kesinlikle izlememesi gereken bir film.
--spoiler--
film'de siz de paul ile birlikte çaresiz kalıyorsunuz. düşünsenize! toprak altındasınız, elinizde bir tane çakmak, bir tane kalem, bir tane bozuk fener, bir tane de kısıtlı şarjlı cep telefonu var. 90 dakika da süreniz. yoksa mortingen. onunla empati kurunca travma yaşamanız içten bile değil.
dona ve o personel müdürüne sülale boyu dümdüz gidiyorsunuz! ara sıra paranoyaklaşıyorsunuz. hatta bir ara "paul" tel'de "benim adımı nereden biliyorsunuz?" dediğinde dedim ki "bu işin için de bir iş var"(hani tanıdığı biri falan mı yaptırdı gibi.) ama sonunda yine (gerçi bir an çıktığını hayal ettiği sahne'de ben de çıktığını sandım. hayal ettiğini anlayınca ben de yıkıldım. o holikopter sesleri, ışık hüzmesi falan..) şaşırdık. ben çıkmasını hem umut hem tahmin etmiştim ama olmadı. adam o kadar uğraştı. tabuttan yılan kovdu, o kadar telefon görüşmesi yaptı, içeri kum girmesin diye o kadar çaba harcadı vs. ama o öldü biz de öldük. ama biz hala küfredebiliyoruz. neye mi? kapitalizm'e (o personel müdürü olacak o.ospu çocuğuna), bürokrasi'ye, kendilerine sürekli kahraman diyen, yalandan kahraman ve kurtarma hikayeleri uyduran amerikan ordusuna ve askerlerine, savaşla alakasız insanların kafasına sıkan, kafasını kesen, tabut'ta ölüme terkeden şerefsizlere (ha adamın bazı lafları haklı tabi; "11 eylül de benim suçum değildi ama çocuklarım öldü. saddam da burada değildi ama siz buradasınız" gibi. ama öldürmek için amerikan askerlerini kurban seçseler daha haksız olmazlardı) , dona denen kaltağa...vs.
bu arada kum'un sesi, en sonda geldiğini sandığımız yardımın uğultulu sesleri, kurtarma tim komutanı dan'in "üzgünüm paul, çok üzgünüm" deyişi hala kulaklarımda.
--spoiler--
son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden. herkes izlemeli. ilk başta söylediğim gibi klostrofobisi olanlar hariç.

"senin ailen de açlıktan ölseydi sen de birilerini öldürürdün"
Tek oyuncuyla tek mekanda (tabutta) geçen 95 dakikalık muazzam klostrofobik filmdir.
Filme başlarken 'olum bu film biter mi ya!' edasıyla başlanıp son dakikasına kadar gerilmenin ispatıyımdır. **
Tek hüzünlü olduğum konu ise sonu tahmin edilebilen klasik sonla bitiyor ki son telefon konuşmasıyla etkilemeye çalışılsada.
Daha bir zeka kokan, daha oyunlu filmler izleyenler için bu son tatmin edici olmayabiliyor ama sadece film izlemek için izleyenlere tadından yenmez son sunar.
2010 yılının en iyi filmlerinden biri. mutlaka izlenmesi gereken filmlerden.
çok ağır film.
ağırlığı ağır ilerlemesinden falan değil; psikolojisinden.
ara ara kendimi sorgulattı bana, o daracık mezara girmeye hazır mıyım diye.

hele o; "yılanlı" sahne
yerinden oynattı bütün benliğimi.
yaşadığımız şu hayatı sorgulamak adına gerçekten iyi film.
ingilizce kelimedir. türkçe kelime karşılığı gömülü dür. kelimenin asıl hali bury dir.
ilk yarısında çıktım. diğer yarısında girdim.

espirik yaptıktan sonra;

çok başarılı ve kaliteli film. ben ki film uzmanı biri olarak dayanamayıp derin bir nefes çekme ihtiyacı hissettim, düşünün normal birine bu film neler hissettirir, yaptırır. sanırım senaryonun amacına ulaşmış olduğunu buradan anlamış oluyoruz.

"ulen öyle bir film yapacağım ki millet altına zıçacak" hissiyatı varmış sanırım senarist ve yönetmende ondan kaynaklı...
bir benzeri için,

(bkz: the man from earth)

Üstteki film gibi bir başyapıt olması için dua ederek izlemeye başladığım film...
başka bir benzeri için;

(bkz: tape)
(bkz: tabutta rövaşata)
kapalı yerde kalmaktan korkuyorsanız bu film tam size göre...*
(bkz: klostrofobi)
bazı senaryo boşlukları sayılmazsa fena film değil.

--spoiler--

f16 lar adamın gömülü olduğu yere çok yakın bir noktayı vuruyor,bunu telefonda dan brenner'a söylüyor ve en ufak bir şey gelmiyor akıllarına,bu kadar basit mantık hataları olmamalı.hadi adamı gömmüşler şokta düzgün düşünemiyor ama brenner denen adam sözde bu işi profesyonel yapıyor,kardeşim insan hava kuvvetlerine sormaz mı vurduğu koordinatları en azından arama bölgesini daraltmaz mı

--spoiler--
gereksiz yere ince düşünüp bir iki mantık hatasını görmeye çalışmazsak eğer tek mekan ve tek oyuncu ile yapılmış, klostrofobi'yi en derin şekilde ele almış müthiş film diyebiliriz.

gerçekten üzerine çok fazla şey yazılabilecek ve kendi alanında hiç şüphesiz kült olmuş başarılı bir film. ryan reynolds ise zaten başarılı olan oyunculuğunu bu filmde aşarak gerçekten takdiri hakediyor.

--spoiler--

film tabut sahnesiyle açılıyor ve kendine gelip bir anda kendini ne olduğunu bilmediği bir şekilde ağzı ve elleri bağlı şekilde buluyor. nefes nefese bir şekilde kendini çözmeye çalışıyor ki buradaki gerçeklik ve gerçeği birebir izleyiciye aktararak izleyicinin kendisini tabutta hissetmesini de daha ilk dakikalardan sağlıyor film. o anda telefonun bir anda titremesi de noluyo lan ? dedirtmeyi başarıyor izleyiciye. sonrasında da sürprizler, gerilim dolu telesekreter konuşmaları, bant kayıtları, açan kişilerin ses tonları ve tabi ki bir anda ortaya çıkan yılan.

ilerledikçe oksijenin, telefonun şarjının, paul'un enerjisi, ümidi, sabrı yavaş yavaş tükeniyor ve izleyiciyi de beraber tüketiyor.

ve hiç de klişe olmayan dehşet final sahnesi. *
--spoiler--

not: nefes darlığı olanların ve tabi ki klostrofobi'si olanların izlemeden önce kendilerini bazı yan etkilere hazırlamaları gerekmektedir.
(bkz: buried alive)*