bugün

(bkz: fatih harbiye)
(bkz: yeşil yol)
benim anımsadığım bir fahrenheit 451 vardır, kitaba büyük beklentiyle başlamış ( bu beklenti öyle ki, hayatımı 'romandan önce' ve 'romandan sonra' olarak ayıracağımı düşünüyordum ) ve son sayfayı hüsranla kapamıştım. film ise tatmin etmişti beni. truffaut, başarılı bir distopya yakalamakla kalmamış, romanı sadece bir 'aracı' olarak kullanarak şahane bir truffaut filmi çekmişti.
Yüzüklerin efendisi serisi.
(bkz: Dead poets society)
(bkz: açlık oyunları)
(bkz: yüzüklerin efendisi)
(bkz: the hobbit)
(bkz: ejderha dövmeli kız)
(bkz: harry potter)
ayrıca,
Henri Charriere'in yazdığı ve gerçek hayat hikâyesini anlattığı kitaptan sinemaya uyarlanan adında da eserin orijinal fransızca ismine sadık kalınan filme (bkz: papilon) (Fr.Papillon=Kelebek)
first blood.
(bkz: requiem for a dream)
(bkz: fight club)
(bkz: a clockwork orange)
(bkz: 127 hours)
(bkz: Slumdog Millionaire)
(bkz: trainspotting)
(bkz: Paths of Glory)
(bkz: there will be blood)
(bkz: Children of Men)
iki genç kızın hikayesi, çok başarılıydı..
tartışmasız en iyi aşk filmlerinden birisidir. Romanı daha güzeldir.
(bkz: birgün)
capote.
(bkz: uçurtma avcısı)