bugün

-ben bu yazıyı sana yazdım aysu
+aaa nedenki falan yaneee?
-ya yazıyorum işte sana anlasana artık aysu?
+ya nası yane yazıyosuaaan?
-eşean zükünü yazıorum aysu.
+nası ya? eşekle ne alakası var kıııı yanee?
-hasbünallahülümenbilvekil...
adi şerefsiz dombili. tek bildiğin ayı gibi yemek yemek. ayrıca sende zerre kadar iş ahlakı yok lan.
derdimi anlatamamaktan muzdaribim yıllardır. hep yersiz eleştiriler kapladı hayatımı. her çevrede memnuniyetsiz ve gergin tipi oynadım hayatım boyunca. şahsıma münhassır içsel acılarla uğraşmakla meşguldüm uzun seneler boyunca. önüme çıkan fırsatları tepmekte uzmanlaşmıştım artık. fazladan aldığım her kilo kambur gibi üstüme çökmeye başladı bazı dönemlerde. aslında zayıf bile sayılırdım ama çevreden duyduklarım bu yönde değildi. hep başkalarının tavsiyeleriyle hayatıma yön vermeye çalıştım. edebiyat derslerinde şair bana seslenmiyordu, adeta bağırıyordu satır aralarında; yaşama diye. işte o dersler sırasında yan sırada seni görüyordum. umursamaz tavırların şairin savını güçlendiriyordu. ölmem gerekliydi. yaşamamın kimseye bir getirisi yoktu zaten. bu düşünceye iyiden iyiye ısınmaya başlayan ben, senin hayalinle yaşama tutunmaya çalışıyordum ısrarla. günler ayları kovaladı ve o sürüncemede gecen günler nihayet buldu. başımı çevirdiğimde artık seni görememek benim hayata olan bağımı iyice koparmaya başladı. zaten bana ayak uydurmakta zorlanan hayat şimdi en sabır gerektiren dönemini sunmuştu bana. katlanmayı emrediyordu şartlar. katlandım. tüm iç sıkıntılarımla birlikte katlandım. ve nasıl olduğunu anlamadım ama devir tekrar eskiye döndü. yeni başlangıçlar arifesine geldim. ve işte şimdi yine karsımdasın. bir hareket bekliyorsun biliyorum. yılların verdiği özgüvensizlik içime öyle işlemişki tepki veremez hale gelmiş durumdayım. ama sana söz veriyorum. yakın zamanda karşına cıkacağım. tüm takıntılarımdan arınmış halde. bekle canım bekle... az kaldı.
gitti.
nefessiz kalmadım. bahçeye çıkıp hamağımda 'weeping song'culuk oynadım. güldüm yine. babaanne rujlu kız arkadaşını sevmesi umrumda bile değildi.
inanmayacaksın!

Bugün resminle konuştum, sana söyleyemediklerimi söyledim resmine. Haykırdım sevdiğimi, aşkımı. Hiç susturmadı beni. Sessizce dinledi.

inanmayacaksın!

Birini gördüm sen sandım. Yüreğime bir kor düştü. Suskunlaştım, durakaldım. Arkasından bakakaldım, hüzün kokan bakışlarla.

inanmayacaksın!

Sen reddeli konuşmadım kimseyle, içime akıttım gözyaşlarımı. Çaresizliğimi düşündüm. Hayalini çizdim geceme, yüreğime sakladım cismini.

inanmayacaksın!

Kimse bilmiyor derdimi, suskunluğumu. Bir buz dağı gibisardı etrafımı yalnızlığım, yaz günü üşüyorum. 'Bu mudur aşk' diye haykırıyorum boşluğuna.

inanmayacaksın!

Yalvardım bugün Tanrıya. Birkez daha göreyim, birkez daha bakayım sen beni görmeden, farkıma varamadan derinden içim hapsedeyim seni diye.

inanmayacaksın!

Akreple yelkovan üstüste geldiğinde, o koca yalanı düşünüp acaba diye düşünüyorum. Acaba, gerçek olabilir mi? O da beni düşünür mü?

inanmayacaksın!

Seni düşünürken duruyor zaman, almıyor aklım. insan ağlar mı ümit ederken, hayal kurarken. Bu kadar zormuydu beklemek?

inanacaksın!

Koca bir boşluk oldu yüreğimde yokluğun, hasretin, özlemin. Dolmaz ve doldurulamaz. Bitmez demiştim, bitmeyecek biliyorum bu bekleyiş. Heran yalvarıyorum Tanrıya ümitlerimin yok olmaması için. Ve biliyorum ki... Yaşanmamışlıklarda olsa, unutmadım, unutmayacağım!
"sesini duymadığım günü yok sayardım artık yoksun!
sesin yaşama nedenimdi artık yok.

ve seni sevmiyorum dediğin gibi ben mavi adam'ı sevdim o sen değilsin. sen etten bir erkeksin sadece.ruhun yok senin. nerde bıraktıysan bana göstermedin.

son bakışımda ağlamadım ya ve sarılmadım ya sana, yemin ederim bu son olmayacak.

dünya küçük gözlerine bakarak söyleyeceğim sana;

mavi adam sen bir ilki hak etmeyecek kadar sığsın.

sen kara gecenin kara adamı

adın gibisin
bilmiyordum öğrendim

sen sadece etsin artık gözümde.

sesin yok artık zihnimde.
yavaş yavaş ölüyor kalbim bıraktım o gün seninle.

seni sevmiyorum ki bir günde sevilmez ki.

ben mavi adamı severdim o sadece 18 yaşımda...

o sen değilsin."
avuçLarımdaki yıLdızLara hiç şaşırmıyorum
ve kaLbimdeki keLebekLere
ve güLümseyişimdeki günışığına
ve dünyayı tam tersine döndürebiLecek gücüme
ve düşüncemdeki hoşgörüye
ve akLa zarar iyimserLiğime
ve çocukLuğuna sevgime
ve şımarıkLıkLarına hayranLığıma
ve düştüğünde bnm dizLerimin kanamasına
ve eLLerini bırakmak istemeyişime
ve herşeyi karşıma aLabiLecek oLmama
ve aşk dediğimde akLıma sdc onun geLmesine
ve nazLarına güLüp geçebiLmeme
ve canım keLimesini derinLeştirmeme
ve aşkın her haLini hissetmeme
ve bundan da öte aşkın her haLini sevmeme
ve yanında beş yaşındaki çocuk safLığıma
ve sesini ezbere biLmeme
ve yüzündeki çizgiLeri sevebiLmeme
ve yanında yaşLanmaktan korkmamama
ve çoğu zaman kendimden çok düşünmeme
ve sen ben değiL sadece biz oLmak arzuma
ve her anını eksiksiz hatırLamama
ve artık başkası fikrine yabancı oLmama
ve ondan sorası gibi bi kavrama sahip oLmama
ve kimseye aşkı bukdr yakıştırmamama
ve her zorLukta ona sarıLmak istememe
ve seçimim oLmasa d özLemLere katLanmamama
ve her ne oLursa oLsun ona sahip çıkmama
ve nerede oLursan oL ona ait oLmama
ve onu dünyadaki herkesten farkLı kıLmama
ve aLttan aLma sınırLarını zorLamama
ve bağLıLığı öğrenmeme
ve sevmeyi öğreten kız oLmama
ve herşeyim diyebiLmeme
ve bundan 50 yıL sonra ynmda oLmasını istememe..
çünkü ben O'nu seviyorum.
en bunalım anlarımda geldin sen bana.
hatırlıyor musun doğum günümdü... yazışmıştık. bana değerli olduğumu hissettirmiştin önce. annem, babam bile beni evde yalnız bırakıp gitmişken sen bana destek olmuştun. doğum günümde en güzel hediyeyi vermiştin bana sonra.
ben o ölümle yaşam arasındaki incecik çizgideydim sen bana geldiğinde. gözlerimden aşağı yaşlar boşalırken oluşan tebessümün sebebi sen oldun. ama bir anlık şüphe duydum işte. düşünmeliyim dedim. 5 gün boyunca sabırla cevabımı bekledin. seni aradığımda o kadar rahatlamıştın ki. hala aklımda evet dediğim zamanki sevincin. arada kırdık birbirimizi. ama geçti bak 2 ay oldu. vay be... şu an beni en çok mutlu eden şey sensin. umarım seni kaybetmem sevgilim. o yüzüğü parmağından hiç çıkarmaman dileğiyle.

sevgilinden...
ben bunu sana mı yazıyorum ? bilmem beğenirsen al. tüketilebiliyor her şey , gülmek mesela , ağlamak mesela, iyilik mesela , kötülük mesela , yollar mesela ,zaman mesela, hayat mesela , bir saat , bir bakış...

harcanabilir her şey , para mesela , adam mesela , cinslerden öte insan mesela , toprak mesela ,sevgi mesela, umut mesela , hayaller mesela...

unutuluyor her şey aslında , bir pencere kapatılabiliyor , bir okulda zil çalıyor tekrar çalıyor ve takrar çalıyor, mevsimler değişiyor , hayat bir çocukluk korkusu olarak kalmıyor, ütü bir gömlek eskiyebliyor ve yenisi geliyor, zaman unutuluyor , yıldızlara bakılabiliyor sonra tekrar unutuluyor...

bir bisiklet dengede tutlabiliyor , sebepsizce itilebiliyor sevgi, bir sigara ellerimde unutulabiliyor , külleri aklıma getiriyor varlığını, başım yastıkta karanlık hatırlatıyor uyumam gerektiğini ve tüm zaman seni...

bir bayram sabahı kadar heycanlı , ceplerim harçlık boşluğunda , ayakkabılarım gıcır, ipleri yanlara sarkmış, öpülen ellerin sevgisi kadar masumluğum, seni gördüğüm kadar kızaran yüzüm, avuçlarıma dolan kocaman şekerler , ikindisinde kalıyor güzel yüzün , bir akşam ezanıyla düşüncelerime...

artık uyumaya çalışıyorum , artık nedensiz kızabiliyorum ve fark ettim artık pek gülmüyorum...
bir ifade , küçük , tanımlanamayan bir bakış, gözlerin demine düşmüş buğuların yerin yedi kat altında , kaçak , ürkek , masum , bir başkasının bakışını algılamayan bir bakış, tüm tutşları içene alan , tüm bırakışlara gebe aslında kocaman bir ifade...

seni tanıyan , seni anlayan bir ifade , seni anlatan , kalabalık , etraf insanlar , eşyalar , duygular her bedende farklı zamnlarda yaşanmış irili ufaklı duygular , sebepsiz bir intikam , düşünmeli mi ? anlatmalı mı?
korkmalı mı ? bakmalı mı ? saklanmalı mı?

nasıl bir varsayım bu nasıl bir yokluk? tam ortasında duvarların , ellerimi kısacak kadar serin değil yüzüm, bir başkasına bakacak kadar derin değil özlemim, tek bir an , tek bir ömür , tek bir doğru olmak , tek bir hücre bağlantısıyla , tek bir düşünce ...

kelimeler , biraz daha yakın , biraz daha uzak cümleler , an biraz daha uzak ve biraz daha yakın , şikayet , isyan , kocaman kelimlerin küçük anlamlar ifade ettiği bir anlam dudaklarım da , sıradan , yanımda olan kadar değersiz ...

bir ifade asılı zamanın her hangibir yerinde , ben burdayım , zaman burda , ifaden yanımda ...
postaya verilmeyecek mektupların dipnotu.
hayalperest tosbağalar seyir ederken ruhumun derinliklerine
yüzler ne sahte değil mi?
kahkaha attıklarımdan daha değerlidir gülümsediklerim.
seni düşünürken hep dalar gülümserim.
değişmişsin. bensiz hayatından sonra gördüğüm bensiz ilk resmin. ayrılığın üstünden geçen 2 ay ve sen değişmişsin. ben seni en ufak değişimlerini fark edecek kadar, gözlerini çözebilecek kadar çok sevdim. bu yüzden bir mesajda kurabildim ancak o cümleyi. bitti...
özür dilerim bugün sana bir şeyler yazmak istemiyorum.
ne yazık ki, modifiye edilmiş bir kalbin var seninde.
ey hayat;
yetmedi mi aldıkların, çaldıkların benden?
kurallarını bilmediğim bir oyunun içinde hapsettin beni kızgınım sana. aldıkların senin olsun güzel bir şeyler sun bana artık değişik sarhoşlar dışında. bazen beni unutmuş olma ihtimalini düşünüp çıldırıyor isyan ediyorum..ve soruyorum sana, bu nasıl hedeftir böyle? sabit durmayıp kıçı başı oynayan!..hedefim şaştı ulan. yeter uğraşma benimle.
hem neden ben? neden bu kadar acımasızsın bana karşı?

sana karşı ince bir sitem değil benimkisi, candan kadar sevemiyorum seni.

silip atmayı düşlerken seni, ölülerin bildiği tek şey geliyor aklıma 'yaşamak daha güzeldir'.

yaşamak istiyorum rahat bırak beni.. oyuna girip rölümü benimsemek uçmak istiyorum ben de diğerleri gibi.

cennette cehennemde senin içindeymiş. ben nerdeyim peki? hangi tarafındayım senin?
en yakın dostlarım cevremdeyken neden bu kadar yalnız hissettiriyorsun bana kendimi?

ruhumun diğer tarafta olduğuna inanmaya başladım sayende..
sorunun bende olduğuna ikna et beni.

karşılıksız bir aşk yaşıyorum sana karşı.
küf kokuyor her yanım... bir sandalyeye bile yaslayamıyorum sırtımı, kemiklerim kırılacak sanki yaslansam... ruhumu ayakta tutan bedenim nazardan kırılıveren bir bardak gibi dökülüverecek yere, rahatlamak için daha çok kıracak birileri... bir faraş ve bir çalı süpürge ile yalnız bir kadın süpürüp çöpe atacak kalanımı... küf kokuyor her yanım... mantar bağlamış hayatım... dokunsan hasta ederim belki seni... dokunsan hiçbir dezenfektanın temizleyemeyeceği izler bırakırım ellerinde kim bilir??? mideni bulandırır hiç kimseliğim... başını döndürür korkularım... devletten değil benim dokunulmazlığım ,kaderimden yalnızca... ve küf kokuyor her yanım... unutulduğum için değil bir türlü hatırlanmadığım için belli...bir sandalyede iki büklüm oturuyorum vücudum öne eğik... dik durmam için etten duvar örülmüş olmalıydı bir yerlerde, ne yazık ki geç kaldım bugüne...bir oyun oynamıştım hayatla ve Tanrı bağırıyor şimdi; çürük yumurta, çürük yumurtaa..ve mızıkçılık ettim diye dogmalara, kel kaldım aşka...fasulyeden yaşıyorum işte!!!

21 mayıs 2008
haklılar kaçıyorum senden. döndüğümde gitmiş olacaksın bu şehirden ve ben külllerimden doğmuş olacağım. sensiz ayakta duruyor olacağım. sana söz, son söz.
tanım: (aptal) cesaret(i) işidir belki de...

--spoiler--

bu sevdanın adı hüzün,
mekanı yüreğim,
zamanı bir ömürdür.

tut ki sevmişsin,
tut ki sonbahardır...

"titrek bir hüzün yakalar boğazından,
ve sahte gülmelerin arasından bir özlem akar yüreğinin tenha yurduna"

sevmişsindir...

sen "sevdiğim" dersin,
sevmek kıskanır dilini...
ve çıplak bir haykırış bozar sessizliği,

seni seviyorum!

ki git-mek olmuştur şimdi...

gittiğinde hava griye çalıyordu. yağmur damlaları penceremde yer kapma savaşı verirken, bütün umutlarımı paketleyip, puslu bir yalnızlığa bırakıyordum artık. ama bu aşk için böyle bir son beklemiyordum. ya da böyle bir sonu bu aşka yakıştıramıyordum. karda el ele donarak ölmeyi düşlemiştim. ölürken bütün her şeyi yavaş yavaş unutmak ve en sonunda da beynimizi kullanamamak ve inadına birbirimize tebessüm ederek ölmek için. ya da baldıran zehiri içmeyi. hemen ölmek için. hiçbir şeyi düşünecek zaman bulamayacaktık. ama olmadı.

ve (yine) sensizim...

sensiz kalmak bir kader sanki. inancım olmasa kadere, bu kirli yapışkan sensizliğin kılıfını bulamam. kader deyip, geçiyorum. acayip bir kelime "sensizlik". onsuzluk üstüne bir şiir yazılmamış. bizsizlik, sizsizlik üzerine de... sadece sensizlik üzerine yazılmış şiirler var. acaba şairler farkında mı bunun? yani yalnızca sensizlik üzerine şiir yazmalarının. onların da hepsi sana aşık sanki. senin olmamana dair şiirler yazıyorlar. ya da hepsi ayrı ayrı birer sensizlik yaşıyor. ve hepsi seni, "sensizlik ölüm!" diyecek kadar seviyorlar. (saçmalıyorum)

ve (sonunda) gittin...

aslında gitmek nedir? insan gittiği yerden gelirse gitmemiş mi olur? gider, orada hala geldiği yerdeki sevdasını yaşarsa, gitmiş sayılır mı? yoksa gidenlere haksızlık mı ediyoruz? onlar gidişleriyle terk etmiyor mu? belki kalanlar da yolcu sayılır. ya da sen hiç gitmiyorsundur. (kendime gülüyorum) seni melekleştiren iyiliğine toz kondurmamak için neler düşünüyorum.

geri gelmeyeceğini anladım.

şimdi...

anılarım diz çökmüş, ayaklarım annesine kavuşan bir çocuk ayakları kadar çabuk ve istekli gitmeye; senin de gittiğin, sensiz anlamı kalmayan buralardan. ve (hatırlarsın) aslında hiç girmediğim yaşantının ortasından çıkıp gidiyorum şimdi; sessiz ve kimsesiz.

artık duymasan da "seni seviyorum", sensiz...

(şizofren*, ankara-önemsiz)

--spoiler--
vazgeçilmezinden vazgeçtin. benim çoktan vazgeçtiğimi sandın. yorulduğumu, şimdiden pes ettiğimi. kıyıda köşede kalan tüm cesaretimle direnecektim kararlıydım. ne söz tutuldu, ne hayaller gerçekleştirildi. şimdi geriye kalan son hayalime sarıldım, şu çok istediğine. ama yine de o durakta yeni bir hayal kuracağım sana dair. mutlu olduğunu, güvende olduğunu, hep o duruşunu koruduğunu hayal edeceğim.
...ben
ömrümü
sana
yazdım
buraya yazmasam da olur.
mavi mi geldi okuduklarin, kalbimin bir sorunu var.
sadece başlangıcını ve sonunu yazabildiğim bir film senaryosusun! kimse seyretmesin seni diye kalanını hayalimde canlandırıyorum... kimse anlamasın diye ne hissettiğimi yüzümü çamurlara buluyorum.. heyecanımı farketmesinler diye saf oksijeni çekiyorum ciğerlerime ara ara gökyüzüne çıkıp ve hiçbir boşluğa düşmeden parmak uçlarında dinleniyorum..

sen bilmiyorsun!
seni artık suçlamıyorum...
çünkü senin için söylenicek tek kelime var hastasın sen. evet evet baya hastasın. hastaneye yatman lazım. artık seninkine kişilik bozukluğumu derler ne derler bilmiyorum. benimkide bi çeşit kendi kendini tedavi etmek , içini dökmek. ama bu son. artık yüzbin kere tövbe edip yine şarap içmiycem. yaptığımın yanlış olduğunu bile bile devam etmiycem yanlış kişilerle yanlış yerlere gitmiycem. seni , onu , olan olayları herşeyi hafızamdan silicem. sende oda silin beni. umarım sende tedavi olup düzelirsin. ilgi şımarıklığından vazgeçersin. intiharın öyle kolay bişey olmadığının farkına varırsın. kahretsinki başımıza çok kötü olaylar geldi evet belki böyle olmayabilirdik. ama en azından bu olaylar sayesinde kimin ne olduğunu anladık. istersen gözümün önünde onla yine sarmaş dolaş ol yine intihar et yalandan bayıl hatta sadece beni kıskandırmak için git onun ewine naparsanız yapın orda . bikaç yakın olduğun kişiyede söyle arkamdan atıp tutsunlar küfüretsinler tehdit etsinler. yalanlarına devam et.evet daha sayamadığım eskiden yaptğın şeylerin hepsini yine yap. hiç umrumda değilsin ve zerre kadar üzülmem artık. ilk defa bu kadar emin konuşabiliyorum bütün suç sende. bencilsin sen ! onun öldüğü gün ben nelerle uğraşırken sadece kendini düşünüyordun sen. ama en azından geçmişin hatırına böyle bitmemeliydi. konserde ben ağlarken sen onla sarmaş dolaştın yanımda olan güvendiğim sadece iki kişi vardı. halada öyle. senin için üzülmüyorumda artık böyle yaptıkça hayatta hep sen kaybediceksin. ama mutlu olmanı tek bi şeyden dolayı istiyorum en azından artık benle uğraşmassın. senin ve onun yüzünü hiç bi şekilde görmek istemiyorum. diğer insanlar senin hakkında dalga geçsinler gülsünler kötü laflar etsinler ki sen böyle devam ettikce onlarda şimdiki gibi yapıcaklar. ağzımı açıp tek kelime edersem senin gibi aşalığık olayım. tamam bütün suçu üstüme alıcam herkes herşey için beni suçlasın. yeterki sen aklanda artık benle uğraşma. evet iki arkadaşımı kaybettim biri o ... gerçekten öldü. diğeride sen . sende benim aklımda ve kalbimde öldün.
eski dosttan çok rahat düşman oluyormuş ve bazen insan en yakınındakini bile tanıyamıyormuş .
aslında seninle daha fazla zaman geçirmedğim ve daha kötü şeyler olmadığı için ben çok şanslıyım.
''giden gitti kalan sağlar bizim olsun''
hoşçakal...