bugün

aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür. (oscar wilde)
saçma bir anda insaın girdiği duygu karmaşaası sonucu oluşan kablin adrenalin pompalaması.zamanla geçer.
çoğunun sonunda seks olmasa yine bu kadar üzerine tartışılan bir kavram olur muydu diye sormak istediğimdir.örnekse; bambaşka bir dünya düşünün ki aşık oluyorsun ve aşık olduğun insana iyilik yapmak zorunda hissediyorsun kendini, onu sadece basit iyiliklerle mutlu etmeye çalışıyorsun, temas yok, beklenti yok.o zaman da bu kadar "ayyyhh aşk mı, onsuzz yaşanır mı ayol" nidaları yükselir miydi acaba sizi gidi gizli özneciler sizi.
taze de olsa eski de olsa hep kendini hatırlatandır.
''kainatta her ne varsa üç harf ile beş nokta: ayn şın kaf.''
elif şafak'ın son romanının adı. güzel bir roman. Çok sürükleyici. Peki ama aşk yuva yıkmayı onaylar mı? Bir kadının kocasını ve çocuklarını terk etmesi aşka gölge düşürmez mi? Yeni bir aşkın peşine takılmak, külleri soğumaya başlamış eski bir aşkı terk etmek cazip gelebilir. Çünkü aşk hep özlenen bir şeydir ve ihtiyaç duyan kişiyi kendine çeker. Ama ihanet aşkı kirletir ve hedef ortadan kaybolur.

Peki ya sufilik mertebesine gelmiş bir insanın evli bir kadını ayartması ne kadar doğrudur? O kadının kocası tertemiz bir adam olsaydı, karısına hiç ihanet etmeseydi, evi barkı bırakmak, çoluğu çocuğu terk etmek gene o kadar kolay olacak mıydı kadın için?

Kitap bu soruları getiriyor zihinlere. Bu bakımdan oldukça güzel buldum romanı. Geleneksel tasavvuf eğitiminin tersine zihin jimnastiğini öneriyor. Körü körüne mürşide bağlanmak yıllar öncesinde kaldı.

ilahi aşktan önce beşeri aşk gelir. Yani nefsanî aşk. Kulu seven eser sahibini de sever elbet. Zaten asıl hedef de budur aşkta. Bilinçaltımız bunu ister gizliden. işte aşkın en güzel tarafı budur. Ama her aşkın peşinden koşulmaz. Bu da aşkın öteki tarafıdır. Aşık olmayı bilmek lazım. Yoksa insan yanlışa düşer ve yolunu şaşırıp hedeften uzaklaşır.
Aşk aşk aşk bir mum gibidir ,gelip gecici sen çok inanma ona çok sewme yandığınla kalırsın yoksa...
bu olguyu tadamamak büyük bir sorundur zira insan bir yere layıkıyla bağlı kaldıgını hissetmezse çökme aşamasına gelebilir.
aşk; tutkularla ilerleyen bir yolun, önce dipsiz karanlık bir kuyuya dönüşmesidir ve ardından kuyudan eser kalmaması halidir... belki de hiç aşık olmadığınız hissine dönüşmesidir.
ölümden dönemeyendir.
kimi zaman en ülkücü insana bile osman baydemir tepkisi verdirebilendir.

hassiktir diyorum hassiktir
severken sevilmeme durumu olunca acayip acı veren durum.
aşk kelimesi içinde barındırır aslında anlamını.sesli harfle başlar sessiz harfle biter.tıpkı bunun gibi aşk gürültülü olabildiğine sesli başlar; fakat sessiz sedasız biter..ne yazık ki böyle
(bkz: yarrak afedersin)
Cezmi Ersöz tarafından boşluk olarak yorumlanan, neyi neden yaptığınızı anlayamadığınız ama kalbinizin hızlı hızlı çarptığı ruh halidir.

öyle bir tutkuluydun ki hayata başlarken…
şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni…
aradaki o büyük boşluğun adı,
aşk olsa gerek…
bir yüzü güldürür, diğer yüzü süründürür. bu kadar da iki yüzlüdür.
yalan diyenlere hiç inanmazdım ama yalan ne yazık ki.
içine herşey sığdırılabilen herşeyi meşrulaştırdığı vehmi oluşturabilen şiddetli sevgi, heyecan, korku, özlem, hüzün, arzu gibi nöbetlerle seyreden bittikten sonra yerine sevgi saygı kalırsa ne ala kalmazsa mualla olan karmaşık hisler yumağıdır.

Ne kadar şiddetli ise ve sonunda ne kadar fazla hayal kırıklığı oluşturuyorsa tam tersi olarak geriye bir o kadar nefret bırakabilme olasılığı olan riskli bir dönemsel hayat karmaşasıdır ayrıca.

Kimi aşk teoremlerinde öğrenilmiş ve zihnen hazır bulunuşlulukla ilintilendirilmiş(çoğu aşk kendi yaş sınırımıza ve statümüze uygundur zira), kimisinde heyecan verici bir ruh hali içerisinde iken rastladığımız birine yüklediğimiz anlamdır(misal; tehlikeli bir asma köprüden geçerken rastlanılan karşı cinsten kişilere tehlikesiz bir köprüde aynı hisler uyandırmamıştır)
ama nihayetinde sevgiliyi kendi reel kimliğinden ziyade düşsel bir şekilde içimizde büyüttüğümüz hem en insani hem en hayvani yanlarımızı harekete geçirebilen olmazsa olmaz insani oyalanmadır.

ilahi aşk denilen daha kapsamlı ve şümullu kendini tanrıya adamak şeklindeki türü ile de özellikle insani yönleri güçlendiren yürek yufkalığı hali de vardır ama herkese nasip olmaz.

aslında herkesin aşk hakkında yazdıkları kendisinin aşka yüklediği anlam ile paraleldir birazda. Kimisi için şiddetli tensel arzu bile kendisi açısından aşk olarak adlandırılıp yaşanır, kimisi için kavuşana kadar duyulan kendi içsel mazoşist hislerinin tatmini yoludur, kimisi için eğlenceli vakit geçirebildiği karşı cinsten kişiye duyulan özlemdir v. s v. s
bir çok insan için kasıklardaki yangıdır.
aşk yaşam ve ölüm arasında kat edilen mesafe süresince..kişinin kendini ölümsüz zannettiği an ve o anların toplamıdır.
aşk çözer geliştirir, aşk çarpar değiştirir, aşk sorar sorgular, aşk üretir dönüştürür, aşk yıkar, aşk yapar, aşk yorar, aşk yeniler, aşk yaşanır, aşk biter. *
5 yaşından beri içinde olduğum hede. hep platonikti yada karşılıklı mıydı hiç bilemedim. bugüne kadar kimse bana ciddi anlamda çıkma teklif etmedi nedenini bilmiyorum. ama bildiğim tek şey seni sevenin peşinden gitmelisin sevdiğinin değil.
arada bir geçerken banada uğrasın kapımı çalsın istediğimdir.
aşk iki yalnızın yalnızlık paydasında buluşmasıdır.
aşk dediğin anlıktır, akıl işi değildir. aşk dediğin ne bakım görür, ne özgüven ne de maddiyat. aşk dediğin, karşıdan karşıya geçerken, en dalgın olduğun anda, bir kamyonun çarpmasıyla, acı bile duymadan hayata veda etmektir. kamyonu gördüysen o aşk değildir, kamyonu görüp, plakasını bile aldıysan, o zaten sahtekarlığın ta kendisidir... aşk, sana bişeyin çarptığını bile anlayamadan, göçüp gitmektir...
güncel Önemli Başlıklar