bugün

dünyada iki tip milliyetçiliğin genel olarak var olduğu kabul edilmektedir:birincisi fransız tipi milliyetçiliktir ki,vatandaşlık,kültür gibi kavramlara dayanmaktadır. ikincisi ise alman milliyetçiliğidir ki,genel olarak kan bağına dayanır.atatürk milliyetçiliği bu iki tip milliyetçilikten fransız ekolünden daha fazla etkilenmiştir. yurttaşlık bağında bir milliyetçilik kültürü oluşturarak pozitif ve birleştirici bir kimlik sergilemeye çalışmıştır.ancak,ülkenin asli kurucu unsurunun türk etnik kimliği olduğu göz ardı edilmemiş ve kanbağı olan diğer turan kimliklerine sürekli atıflarda bulunulmuştur** bu yönüyle de alman milliyetçiliğinden etkilenmiştir demek pek de yanlış olmaz. Atatürkten sonra onun milliyetçiliğini taşıdıklarını iddia eden kimseler ise,fransız ekolünden, alman ekolüne doğru kaymışlar ve ortaya ırkçı ve kafatasçı bir yaklaşım çıkmıştır.
resmi ideoloji dışı bir inceleme alt başlığı ile yayınanmış bir baskın oran kitabıdır. bu eser aslında yazarın 12 eylül döneminde reddedilen doçentlik tezidir.birinci basımı ocak 1988'de dost kitabevi tarafından yapılmıştır.
altı oktan biri.
baskın oran'ın bir çok kez basılan kitabının adı.* her bi basıma değil belki ama bazılarına ekstra önsöz yazmıştır kendileri.
içinde kürt'e ermeni'ye çerkez'e yer olmayan milliyetçilik. Herkesi türk yapıp asimile etmek politikasının sözde faşişt olmayan türü.
(#2621241)
dil, din, ırk, etnisite, mezhep fark etmeksiniz tüm türkiye cumhuriyeti devleti vatandaşalarını vatandaşlık bağıyla tanımlayan milliyetçilik.
bildiğimiz milliyetçiliktir.
bir kesimin anlamından saptırmaya çalıştığı, ırkçılıkla bir tututuğu kavramdır.kurtuluş savaşı ve sonrasında halkı birbirine kenetlemek ve ayakta tutmak için vatanseverlik ifadesi yerine de kullanılmışt olan atatürk ilkelerindendir. Şimdi bu soylemden yola çıkıp türkiyedeki diğer milletlerin vatandaşlarının aşağılandığı gorusü çıkartılırsa hele ki bu son pkk- kürt-türk meselelerinin gergin olduğu ortamda ben burda bir ard niyet ararım, birileri topluma alttan alltan gaz mı veriyor , ya da 70 senedir yanlış algılanmayan kavram şimdi neden bu kadar didikleniyor sorularını sorarım ..
bazı tatlı su siyasetçilerinin çağın ötesine geçebilmiş bir anlayış olduklarını kavrayamadıkları düşünsel akımdır.belki de tek kusuru içinde ''milliyetçilik'' kelimesinin geçmesidir.bu milliyetçilik kelimesini duyan güzel solcularımız ''milliyetciliğin her türlüsüne karşıyız'' türünden açıklamalara girişirler derhal.ama bilmezler ki atatürk milliyetçiliği fransız ihtilalinde ortaya çıkan milliyetçilik anlayışı gibi soya dayanmaz.bilmezler ki atatürk milliyetçiliği, türkü kürdü lazı ve çerkeziyle bu topraklarda yaşayan herkesi kucaklamayı hedeflemiştir.ve yine bilmezler ki atatürk milliyetçiliği çağımızda ulus devletlerin benimseyebileceği, en ilerici en devrimci en solcu anlayıştır.ha belki de...

(bkz: bilip de bilmemezlikten gelmek)
kabaca ; misak-i milli sınırları dahilinde olan herkesin aynı haklara , aynı vatan'a baglı olma düsüncesidir.

bugün anayasamızda , milliyetci kesimde , türk soluda bunu kabul etmiştir.

kendini türk gibi hisseden herkes türktür. *

edit ; bu bir şahsi yorumdur.
atatürk'ün şöyle açıkladığı olaydır:
türküm diyen herkes türktür, ne mutlu türküm diyene!
devlet yönetiminde iflas eden milliyetçilik. ha eğer bu milliyetcilik iyi diyorsanız diğer tüm milliyetciliklerde iyidir. dini toplumu uyutmak için kullananlar varsa milliyetci duyguları kullanıp uyutanlarda vardır bu dünyada. ne zamanki yer yüzünde tüm insanları bir görür birini yüceltip diğerini küçültmezsek, mutluluğu veya mutsuzluğu ırkımızda aramazsak işte o zaman yaşanabilir bir düzen olacaktır.
bir türlü kara bulutları,kara insanları üzerinden atamayan,ülkenin sadece kısa bir dönem aydınlık görmesini saglayabilmiş ulu önderine bile dil uzatan,bununla da kalmayıp mustafa kemal i korumaya kalkanları dahi ezbercilikle suclayan,surekli bir taraflara savrulan ve asla net bir görüşü olamayan insanların cogunlukta yasadıgı ve hiçbir dış mihraktan çekmediği kadar kendi insanından çeken bir ülkedir türkiye...

dunun cagdaslıgı savunan,aydınlıgı savunan onune bir sıfat getiremeyecegim ama kaypak damgasını hic cekinmeden vurabilecegim insanları,bugun ülkenin üzerine kabus gibi coken terör örgütünü bile utanmadan savunabilmekte...buna karşı cıkıldıgında ise anında faşist damgasını kendilerinden yersiniz.hatta size ülkenin icindeki milliyetci gecinen örgütlerden ornekler vererek karsı saldırıya gecerler.bize ne biz onlarında karsısındayız,savunmuyoruz ki dersiniz dinlemezler...sadece faşist damgası degil ezbercilikle suclanırsınız üstüne bir de cahil,bilgisiz,hakir görülürsünüz.

siz milli marsınızı gururla soylerken onlar bunun faşist bir tavır oldugunu utanmadan dile getirirler.tarih kitaplarından okudukları sacma örneklemelerle tahliller yaptıklarını zannederler.ama teror orgutlerine laf soylemeye gelince iclerindeki ruh buna izin vermez.terör örgütü diyemezler.meselenin derinine inelim pkk ordan dogmadı derler.nerden dogmus,nasıl dogmus bu pkk ya? biliyoruz,biliyoruz anlatmayın...biz sizin aldıgınız nefesi biliriz.

simdi aynı bu bahsettiğim kesim,daha dun sag partılere hicbir sekilde prim vermeyen,akp yonetımındeki insanların gecmısteki yaptıklarına tepkilerini her turlu gosterirken,herseyin otesinde inkılaplara son derece baglıyken bugun ise tamamen cark etmis durumdalar.ustune ustluk mustafa kemal in ilkelerinin yolundan gidenleri ezbercilikle sucluyolar.işte bu kesimin insanları benim gözümde terör örgütü mensuplarından,hatta gerici ülkeyi bataklıga suruklemeye calısanlardan,ulkeyi hortumlayanlardan bile daha degersiz...

o kadar degersiz o kadar ruhsuzlar ki,chp ye oy verecegime teror orgutu mensuplarına oy veririm dediler. nitekim verdiler de...chp ye kızma nedenleri de bildiginiz üzere;partinin yolundan sapıp milliyetci nutuklar atmasıymıs.faşist parti havasına burunmesıymıs.şaka degil...burda chp yi tartısmam.partinin de dogru sekilde yonetildigine inanmıyorum ayrıca.ama bunların bayragımıza,marsımıza içinde ataturk un gectigi her cumleye,içinde türk kelimesinin geçtigi herseye alerjileri var.chp,ataturk un partisidir.eger yaptıgı sey milliyetcilikse,milliyetciliktir.bunun adı da atatürk milliyetciligidir.bu da oyle bazı eski dostlarımızın dedigi gibi basmakalıp, ezbere bir milliyetcilik degildir.sizin yaptıgınız doneklige,sizin yaptıgınız satıcılıga,boluculuge ancak bununla karsılık verilir.verilecektir de...
sadece adında milliyetçilik kelimesi geçen olgu.
içerdiği şey, söylediği şeyin milliyetçilikle alakası yoktur çünkü.
ırka dayanmaz, kalbe dayanır.
ortak mirasa, beraber yaşama arzusuna dayanır.
ve hiç bir şekilde birini, bir toplumu yüceltmez. her kesimi eşit kabul eder.
sonradan uydurulmuş bir kavram olup, kesinlikle atatürk'ün milliyetçilik anlayışıyla bağdaşmayan düşüncelerin yamanmaya çalışıldığı bir olgudur. bu topraklarda tek bir milliyetçilik vardır : o da türk milliyetçiliği'dir. atatürk de suu katılmamış bir türk milliyetçisiydi.

(bkz: ne mutlu türk üm diyene)
Türk milliyetçiliğinin Atatürk gibi algılanması ve yorumlanması demektir. Yoksa Atatürk'ün milliyetçiliğinin olması söz konusu değildir. O olsa olsa Atatürk sevgisidir.
aslı "türkiye cumhuriyetini kuran türkiye vatandaşlarına türk denir. ne mutlu türküm diyene" olan sözün kısaltılarak kullanımı nedeniyle anlaşılmamış olgudur. sanılır ki atatürk türk milliyetçisi idi, kendisi selanikli olan biri; hem de ülkeyi bunca gezmiş, bunca insanla beraber savasmış bir insan nasıl olur da bir ırk peşine düşer. hitler ve musolini ile karıstırmayın.
savaş sırasında, "selanik'e kadar ilerleyebiliriz." denildiğinde "ben durmam gereken yeri bilirim." diyen atatürk, aynı zamanda, kendi kurduğu felah-ı vatan grubunun osmanlı meclisinde kabul ettirdiği misak-ı milli konusunda tamamen kararlı bir liderdi. bunun için, batı trakya, hatay, musul-kerkük, batum gibi yerlerin sınırlara dahil edilmesini oradaki halka bırakmıştır.

cumhuriyet kurulduktan sonra, gazeteciler tarafından kendisine sorulan sorulardan biri de şudur :
- büyük iskender de, siz de makedonyalısınız. aranızdaki en büyük fark nedir ?
+ o, ülkesini terk etti. fakat, ben terk etmedim!

türk milliyetçiliği, avrupa kültürüne ait fransız ihtilali sonrası ortaya çıkan ve ırka dayalı olarak gelişen milliyetçilik ile bir tutulmamalıdır. atatürk de birçok defa, birçok yerde "biz şüphesiz türk milliyetçisiyiz. fakat başka milletlere saygılıyız." diyerek bunu dile getirmek istemiştir. atatürk'ü, kendi döneminin diğer liderleri olan hitler, mussolini, stalin gibi faşist liderlerden ayıran temel özellik budur.
asla bağnaz bir ırkçılık değildir.
Atatürk tarafından emredilmeyen milliyetçiliktir. Ne yazıktır ki kendisine kemalist diyen kitlenin oluşturduğu oligarşi bunu insanlarımıza bir ideoloji gibi kakalamaktadır. Yok böyle bir şey. istediğin kaynağa bak. Milliyetçiliğin her türlüsü faşizmdir . Burjuvazinin kendine yonttuğu ve halkları bölmek için uydurduğu kavramın adıdır. Buda da ölmeden önce sakın beni bir peygamber yapmayın demiştir ; oysa ki şimdi budizm bir din ve buda da neredeyse peygamber konumundadır.
Atatürk milliyetciligini kavramak zordur. cünkü içinde geçmişe tapınma yoktur, bunun yanında ırkçılıktan uzaktır. atatürk milliyetciliğinde birisinin size düşman olması için sizi düşman olarak görmesi gerekir ve düşmanlığında ısrar ettiği sürece sizin düşmanınızdır. Bunların yanı sıra atatürk milliyetciliğinde şuanki siyasetcilerin söylediği gibi bu ülkenin dogusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde yaşayan halkların tarihsel ve duygusal bağlarla bağlandığı kabul edilmez. Bu ülke üzerinde tek bir milletten söz edilebilir. bu millette Türk milletidir. Türk Milletide Türkiye üzerinde yaşayan tüm yurtdaşlardır. atatürk milleyetciliğini diger milleyetci düşüncelerden ayıran değerlerden biride barışı temel almasıdır. Bence atatürk milliyetciliği siyasi kaygılardan uzak içinde felsefe barındıran bir ilkedir ve bu sebebten dolayı anlaşılmazı zordur. türk milliyetciliğinin fransa, almanya, ingiltere'deki milliyetci akımlar gibi cok dayanıklı temelleri yoktur. bu yüzden devamlı kırılmalara ugrar ve farklı şekilde tanımlandırılabilir. atatürk milliyetciliğini okuduğunuzda (benim anadığım kadarıyla) ekonomik bir birliktelikten bahseder ve yurtdaşları Türk milliyetciliği etrafında birleştiren ise fakirlik ve kültürdür. Aslında adı milliyetciliktir, milliyetcilikten uzaktır. MHP milliyetciliğiyle alakası bile yoktur. kafatasçılığa dayanmaz. Türk olman için ne mutlu Türküm demen yeter.
ne mutlu türküm diyene milliyetçiliği olarak bilinir. ama demezse ne olur onu bilemeyeceğim. zaten herkes demiyor mu? diyor heralde. ya da demeli, dememeleri için bir sebep yok. neden demesinki canım! der der, herkes der... biliyorum yahu, herkes diyor!
özgün bir milliyetçillik anlayışı olmadığı için aslında "atatürk milliyetçiliği" olarak nitelenmesi son derece yanlış bir durumdur. bir çeşit türk milliyetçiliğidir. hakkındaki lise milli güvenlik dersi kitabından alıntı yorumları bir kenara bırakırsak, ne mene bir şey olduğunu kaba hatlarıyla üç döneme ayırarak görebiliriz:

1) "anasır-ı islam" milliyetçiliği: 1919-1923 milli mücadele döneminde atatürk'ün "islam unsurları"na vurgu yapmıştır. milli mücadele gibi "birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu" bir dönemde halk arasında ayrılık yaratmamak için ahmet yıldız'ın deyişiyle "zoraki çoğulcu" bir söylem geliştirilmiştir: "büyük millet meclisi’ni teşkil eden zevat yalnız türk değildir, yalnız çerkez değildir, yalnız laz değildir. fakat hepsinden mürekkep anasır-ı islamiyedir, samimi bir mecmuadır." (atatürk'ün söylev ve demeçleri, 1 mayıs 1920)
2) cumhuriyetçi tanım: cumhuriyetin ilanıyla oluşan vatandaşlık tanımıdır. bu tanıma göre türkçe konuşan ve türk kültürünü kabul eden her vatandaş türktür.
3) ırkçı / etnisist tanım: 1923 sonrasında islami vurgu azalınca yerine ikame edilebilecek bir "ortak kimlik"e ihtiyaç duyulmuştur. bundan dolayı 1930 sonrasında açıkça türk ırkının üstünlüğü ve saflığı vurgulanmıştır. birinci ve ikinci türk tarih kongresinde türk ırkının ne kadar üstün olduğunu hakkında "kanıtlar" gösteren tebliğlerin sunulması, türk ırkının karışmadığı tezini savunan isviçreli antropolog eugene pittard'ın görüşlerini atatürk'ün benimsemesi, hatta sözü geçen antropoloğun ikinci türk tarih kongresinde tebliğ sunması, kafatası araştırmaları, askeri okullara öğrenci alımında öğrencilerin "türk ırkından" olma şartının açık açık aranması, güneş-dil teorisi vs. bu dönemde yaygın bir "devlet ırkçılığı" olduğunu göstermektedir.

"atatürk milliyetçiliği"nde en önemli öğe ise "din"dir, müslümanlıktır. "islam"dan anlaşılması gereken ise toplumun daha çok dindar olması değil, kültürel anlamda müslüman olmasıdır. yani atatürk milliyetçiliğine göre bir insanın az dindar olması, ateist olması bir şey fark etmez, ama hıristiyan olması çok şey fark eder. önemli olan kültürel düzeyde müslüman kalmasıdır. bugün kemalistlerin neredeyse islamcılardan çok misyoner düşmanı olmasının kaynağı, tek parti döneminde öne çıkan dinsel bakımdan homojen bir toplum yaratma idealinde aranmalıdır. zira bu sayede gayritürk unsurlar, çoğunluğu oluşturan türklerin arasında daha rahat asimile olabilecekti. atatürk'ün mübadele sırasında türkçe konuşan hıristiyan karamanlı türklerini de rumların yanında eşantiyon olarak postalaması ve hamdullah suphi'nin hıristiyan gagavuz türklerini türkiye'ye göç ettirme talebini reddetmesi boşuna değildir. atatürk'ün "türkiye cumhuriyeti'ni kuran türkiye halkına türk milleti denir." sözü dikkat edilirse, gayrimüslim unsurları kapsamamaktadır, zira türkiye cumhuriyeti'ni "müslüman türkler" kurmuştur. bu zihniyet, 1924 anayasasının "türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla türk denir." maddesinde somut ifadesini bulmuştur. "vatandaşlık itibarıyla" vurgusu, her ne kadar ilk bakışta masum bir ifade görünse de aslında "öz itibarıyla türk" ve "vatandaşlık itibarıyla türk" şeklinde gizli bir ayrım yapmaktadır. bahsi geçen anayasanın görüşmelerinde ilgili maddeyle ilgili tartışmalara hamdullah suphi şu eleştiriyle son vermiştir: "diyoruz ki devletin, türkiye cumhuriyeti'nin tebaası tamamıyla türktür. bir taraftan da hükümet mücadele ediyor, ecnebiler tarafından tesis edilmiş olan müessesatta çalışan rumu, ermeniyi çıkarmaya çalışıyor. biz bunları rumdur, ermenidir diye çıkarmak istediğimiz vakit bize 'hayır, meclisinizden çıkan kanun mucibince bunlar türktür' derlerse ne cevap vereceksiniz? tabiiyet kelimesi zihinlerde mevcut ve kalplerde mevcut bulunan bu emeli izale etmeğe kifayet etmez. lafzen biz bir tefsir bulabiliriz. maddeye tefsir ile geçilebilir, fakat bir hakikat vardır: onlar türk olamazlar."
kemalist milliyet anlayışında anlaşılması gereken nokta; dinin ve ırkçılığın sistematik değil, araçsal olarak kullanılmasıdır. müslümanlık, adı zikredilmeyerek, homojen bir toplum yaratmak için; türk ırkının üstünlüğü teması ise gayritürk müslümanları türklüğe özendirmek için kullanılmıştır. velhasılıkelam, tek parti döneminde kafatası brakisefal olmayan ve alpin ırkından gelmeyenlere kız verilmediği sanacak kadar sistematik uygulamalar olduğunu söylemek ne kadar yanlışsa, atatürk'ün millet anlayışının din unsurundan ve ırkçılıktan tamamen soyutlandığı iddiası o kadar yanlıştır.
kemalist ideolojide içi boş kalan iki kavramdan biri. o dönemde sovyetlere kapılmadan bağımsız bir devlet kurmanın yolu ulus devletten geçiyor olabilir, ulus devlet anlayışı beraberinde elbette milliyetçiliği getirmiş olabilir ama anadolu gibi çok kültürlü bir zeminde ve çok uluslu osmanlının yıkıntılarından hemen öyle pat diye milliyetçilik çıkmaz. hadi diyelim çıkarttın, sonra ne olacak? ermeniyi kürdü lazı çerkezi dışarda bırakmayayım diye aslında milliyetçi olamayan bir milliyetçilik çizmeye çalışacaksın, ama kimse de bunu yemeyecek. aradan 80 yıl geçmesine rağmen devletin ana derdi iç savaşlar olacak. o dönemde bunun alternatifi ne olabilirdi bilmiyorum, belki de yapılacak başka bir şey yoktu. ama kavramın oldukça ne etliye ne sütlüye bulaşmama çabasında olduğu ve bunu başaramadığı bir gerçek.