bugün

entry'ler (302)

budapest klezmer band

macaristan çıkışlı bir klezmer topluluğu. diğer birçok klezmer grubundan farklı olarak müziğinde caz etkisi hissedilir. le chajem rebbe, yiddishe blues, bei mir bist du schein şarkıları mükemmeldir.

albümleri şunlardır:

1995 - (bkz: a nakht in gan eydn)
1997 - (bkz: a 7 40-es vonat)
1999 - (bkz: purim)
2000 - (bkz: yiddishe blues)
2001 - (bkz: klezmer szvit)
2005 - (bkz: le chajem rebbe)

dersim katliamınının sorumlusu chp dir diyen chpli

"kral çıplak" diyen chp'lidir. en azından kendi partisini öz eleştiriye çağırmaktadır, davranışı takdir edilesidir. evet, dersim'de bir katliam olmuştur, asgari bir zekaya ve ahlaka sahip herkes çocukların isyan etmeyeceğini, elinde silah olmayan sivillerin üzerine bomba yağdırmanın gayrimeşru olduğunu bilir ve bundan utanç duyar. evet, atatürk'ün de bundan haberi vardır, sabiha gökçen atatürk'ün kendisine dersim'i bombalama emri verdiğini söylemiştir, zaten devletin en tepesindeki bir şahsın ülkede neler olup bittiğini duymaması gibi bir ihtimal yoktur. aksini söylemek akla, mantığa kısa devre yaptırmaktır.

ekşi sözlük te dine hakarete 1 5 yıl hapis cezası

şeriatçılığın değil, ifade özgürlüğünün kısıtlandığının göstergesi olan vahim bir haberdir. bahsedilen yazıda dinin bir saçmalık olduğu dile getirilmiş sadece. hz. muhammed'e küfür edilmemiş. insanlar bundan sonra fikrini ifade ederken her an gerilim içinde olacaklar, devletin nefesini ensesinde hissedecekler. sadece din değil, yarın öbür gün atatürk'e hakaret bahanesiyle, öbür gün yüce devletimize zarar verdiği buyrulan başka bir fikri belirtmek yasaklanacak.
çünkü bu devlet paranoyak. osmanlı'nın bölündüğü son dönemden beri durmadan birilerinin birliğimizi bozacağını, "birliğimizi" sağlayan simgelerin her an kötü niyetli birileri tarafından tahribata uğratılacağını düşünüyor. ifade özgürlüğü gibi kavramlar da unutuluyor bu arada. özgürlüğümüzü yaşayabileceğimiz sınırlı alanlardan birisi olan interneti de böylece gömeriz mezara, ruhuna el fatiha.

farsça

sadece kelime olarak değil, mantık bakımından da türkçeye çok benzeyen bir dildir. bu yüzden anadili türkçe olan birisinin öğrenmesi oldukça kolay gibidir. yalnız alfabesinin bana biraz zor geldiğini söyleyebilirim, zira birbirinden ses bakımından farklı olmayan iki t harfi, (te, ta) üç s harfi, (se, sin, sad) üç z harfi (zal, zad, za) barındırmaktadır. birçok kez de sesli harfler çok olmadığı için kelimeyi okuyabilmek için kelimenin telaffuzunu sesli olarak bir yerlerden duymak ya da okunuşunu gösteren bir kılavuz okumak gerekebiliyor.
bunun dışında gördüğüm kadarıyla türkçeyle şu benzerlikleri öğrenmesini kolaylaştırmaktadır:

1) ingilizcenin aksine birçok fiilin türkçede birebir karşılığı vardır, bu fiillerinin kullanım alanları türkçeyle neredeyse tıpatıptır. iran'ın yüzyıllarca türkçeyi ve türkleri kültürel olarak çok etkilemesinden olsa gerek.
2) türkçede nasıl "maç yapmak", "sohbet etmek" örneklerinde görüldüğü şekilde tek başına bir anlamı olmayan "etmek" ve "yapmak" fiilleriyle bir isim vasıtasıyla yeni bir fiil oluşturabiliyorsak, farsçada da "kerden" (yapmak etmek) fiiliyle aynı mantıkla filler oluşturulabiliyor. örneğin: "sohbet kerdem." (sohbet ettim), "teşekur kerdem." (teşekkür ettim)
3) zamanların (siga) çoğunun türkçede aynen karşılıkları vardır. geniş zaman, şimdiki zaman, miş'li geçmiş zaman vs. farsçada da genellikle aynen türkçede kullanıldığı tarzda kullanılır. bu arada, farsçada üç tane zaman bulunmaz. temel olarak muzari (geniş zaman) ve mazi (geçmiş zaman) olmak üzere iki farklı fiil kökünü karşılayan zaman vardır. bu iki temel kökten yola çıkıp, birtakım başka fiiller ve ön eklerin yardımıyla da gelecek zaman, şimdiki zaman gibi zamanlar türetilir. mazi fiil kökü, mastar hâlindeki fiilin sonundaki nun harfini atma yoluyla elde edilir. örneğin "reften" (gitmek), "diden" (görmek)fiillerinin mazi kökleri "reft" ve "did" şeklindedir. muzari kökünü elde etmek de ingilizcedeki gibi bir "irregular verbs" listesi ezberlenerek, kulak dolgunluğuyla öğrenilir. yani ingilizcede nasıl fiillerin kuralsız geçmiş zamanları varsa, farsçada da muzarinin var. gerçi muzarinin de bazı ince kuralları olabiliyor zaman zaman ama bunlar çok karmaşık ve istisnası olan kurallar, o yüzden ezber ve kulak dolgunluğu en iyi yöntemdir.
4) en önemlisini neredeyse unutuyordum: cümlenin öğelerinin dizimi tıpatıp aynıdır.

yani neredeyse dil öğrenmede "chicken translate" mantığına sahip insanların bile kolay öğrenebileceği bir dildir. iş daha çok kelime ezberlemede...

koca hestiy aya bedenem

farsça devrik bir cümledir. kurallı yapılırsa "aya bedenem koca hesti?" olması lazımdır. kelimesi kelimesine çevirirsek şöyledir:

koca: nerede?
hesti: "benim", "öğretmenim" derkenki "im" eki görevi görür. örneğin "to khub hesti?". (iyi misin?)
aya: acaba?
bedenem: bedenim.

uzaktan kumandanın kapatma tuşu

sembolü her kumandada standart olmasına rağmen, halkımız tarafından bir türlü ezberlenemeyen tuştur.

(kumandanın ilk icat edildiği zamanlar... elektronik mühendisleri toplantısında:
konuşmacı: "her kumandada standart hâle getirdiğimiz kapatma tuşu sembolü, insanların işini daha çok kolaylaştıracak."
ardından nostradamus çıkagelir:
"nah kolaylaştıracak."

şimdi 50 yıl sonrasına, yani günümüze dönüyoruz:

istanbul'da herhangi bir anne: "yavrıım, bu yeni kumandanın kapatma tuşu hangisi?")

askerini pimi çekilmiş bomba ile bekleten komutan

hakkında yazılanları gördükçe daha da dehşete kapıldığım haber. tamamen olayın görgü şahitlerine dayanan bir habere bile gülüp geçiyor bazıları. bizim askerimizin mazisinde hiç mantık dışı bir şeyler yatmaz zaten. "hakimleri hizaya sokmak" için evlerinin yakınına bomba attırdığını bizzat kendisi söyleyen altay tokat da tsk'dan değildir zaten.
daha sonra da türk bayrağına sarılı tabutları kaldırırız "şehit cenazesi" diye...
postal yalakalığı mı daha önemli, "tsk'nın yıpranması" gibi abukluklar mı daha önemli, yoksa pisi pisine ayaküstü ölen insanlar mı?

kemalist kişilik bozukluğu

semptomlarından biri de bir yandan haklı olarak akp'nin kadrolaşmasını eleştirip, öbür yandan da devlet kurumlarının belirli bir resmi ideolojiye bağlı kadrolardan oluşmasını savunabilmeleridir.

uludağ sözlük teki kürt türk çatışması

ırkçılığın son derece yaygın olduğu uludağ sözlük'te "çatışma"dan çok "çatma" olarak adlandırılabilecek durum.
(bkz: fars ın dahi kürt ten nefret etmesi)
(bkz: önüm arkam sağım solum kürt)
(bkz: ırak ta kürdistan kurulsun bütün kürtler gitsin)
(bkz: kürtlerin türklerden hızlı üremesi)
(bkz: kürtlerin suça yatkın olması)
(bkz: kürtten olsa da evliya sokma sakın avluya)

bu tür başlık ve entryler, ifade özgürlüğüne girmez; ciddi ciddi birer suçtur, çünkü alenen nefret söylemleri kullanılmaktadır. buna karşın sözlükte türklere hakaret ve küfür eden tek bir başlık yoktur. yani ortada tek taraflı bir sövgü vardır sadece...

kürt vatandaşlara yapılan kötü muameleler

şefkatli ve yüce türk devletinin haşa yapmadığı muamelelerdir. diyarbakır cezaevinde bok değil, çikolata yedirilmiştir kendilerine. güneydoğuda topraklardan çıkan kemikler ise insan kemiği zannedilen dinozor fosillerinden ibarettir.
ah bir de bu kürtler hiç şakadan anlamıyor azizim, emekli korgeneral hasan kundakçı'nın dediği gibi bok yediriyormuş gibi yapıyorsun, zulüm diye inliyorlar. oysa bizde türkkürtlazçerkezabaza ayrımı yoktur, biz bir bütünüz.

falım reklamındaki dedenin ölmemesi

uzun yıllar öncesinde beyaz atlı prensini bekleyen kızın olduğu falım reklamında beliren kahvehanedeki gözlüklü ihtiyar dedenin günümüzdeki falım reklamlarında da hâlen "vuuu" efekti veren amcalar içerisindeki yerini korumasıdır. beyaz atlı prensli reklamda bile gayet yaşlı olduğu gözüken amcanın hâlen bu reklam serisinde gözükmesi dikkat çekicidir. köyün jacob'ının ihtiyar heyetinin daimi üyesi olarak seçtiği richard alpert misali bir şahıs mıdır, bilemiyoruz.

korsan partisi

(bkz: piratpartiet)

kürtlerin devlet kuracağı tarih

işitildiği zaman faşist yankıları ortaya çıkaran bir tarihtir. arapların, türklerin, ingilizlerin ne kadar devlet kurma hakkı varsa, kürtlerin de vardır. hele kurulacak devlet türkiye dışındaysa hiç kimsenin buurnunu sokma hakkı bile yoktur. "ufacık tefecik içi boş turşucuk" olarak özetlenebilen faşist bir kafa yapısının bunu ne kadar idrak edeceği de malumdur, orası ayrı.
ha ayrıca, pek fazla da ileri gözükmeyen bir tarihtir. ne tarihte, ne mekanda pek fazla uzağa gitmenize de gerek yok, kuzey ırak'ta şu an bir devlet hemen hemen kurulmuştur zaten. kürtler de devlet kurabiliyormuş yani, değil mi?

ulusalcı olarak yaftalanmak

ulusalcıların zaten kendilerini "ulusalcı" olarak bellemesi sebebiyle liboş veya fethullahçı yaftalamasıyla bir tutulamayacak sözde yaftalamadır. zaten mevzubahis yaftalama iddiasının sahiplerinin bir tek kendisinin bağlı olduğu görüşü "pkk karşıtı", diğerlerini "pkk yanlısı" olarak algılaması, tarafların "akp karşıtı" ve "akp yanlısı" olarak adlandırılabilecek iki gruptan oluştuğunu zannetmesi konuyu ne kadar anladığının ispatıdır. akp'yi eleştiren, pkk'nın şiddet politikalarına karşı olan ve başbakanın üslubundan hoşlanmayan nice insan vardır, (olması gereken de budur) ama hiçbirisinin eleştirisi faşizan bir üslup ve içerik taşımaz. sözgelimi, ulusalcılar akp'nin kürt sorunu çözümüyle ilgili uygulamalarını "devlet bölünecek", "ihanet" şeklinde eleştirirken, diğer taraf "çözüm için daha fazla demokrasiye ihtiyacımız vardır, bunlar günü kurtarmak için yapılan makyajlardır" yönünde eleştirir. ikisi arasındaki en büyük fark da budur, anlayana...

imam hatiplerin olmadığı bir ülke istiyorum

muhtemelen imam hatiplerin nurcular tarafından kurulduğunu zanneden insan serzenişidir. hatırlar mısın evladım, imam-hatipler ne zaman kurulmuştu? abdülhamid zamanında mı? yooo... arapça ezanı serbest bırakan demokrat parti'nin zamanında mı? yooo... atatürk döneminde kuruldu, milli şef döneminde de yaygınlaştırıldı. hani senin şu çok sevdiğin asr-ı saadet yıllarında... amaç dinin sünni-hanefi yorumunu resmileştirip, başka din yorumlarına geçit vermemekti. ama birden devletin kurduğu bu okullar nedense "şeriatçı" oldu sizin gözünüzde.
hadi imam-hatipleri kapatalım dedik, ki ben de bu okulların kapatılmasını, daha doğrusu özelleştirilmesini savunurum... peki sen bunu diyebiliyor musun? alternatifin var mı? imam-hatiplerin kapatılmasını isteyen sen, özel dini eğitim verilmesini savunabilecek misin? savunabiliyorsan diyeceğim bir şey yok. hem devletin dini eğitim vermesine karşı çık, hem de özel eğitime karşı çık... laik bir devlette böyle bir şeyin imkanı yoktur, isteyen istediği mezhebin dini eğitimini açtığı okulda verebilir, hiçbir güç karışamaz. ülkenin sahipleri olduğunu zannettiğiniz sizler bile...

bir boka benzemeyen minimal şiir

hey,
ney?
fakat,
bu iş
çok sakat.
bana bak,
basur oldu
benim makat.
yüksek lisansa başvurdum
bela oldu başıma
mülakat.

mat i syn

aleksander sokurov'un 1997 yapımı filmi. ölüm döşeğindeki bir anne ve oğlunun geçirdiği son saatleri anlatır. güzel ve şiirsel bir filmdir ama türünün diğer örneklerine göre çok daha zorlayıcı derecede ağırdır. tarkovski'nin varislerinden sayılan sokurov'un tarkovski'den bile daha uzun planlara sahip filmidir kanımca.

adobe reader

altı üstü e-kitap okumaya yarayan, buna karşın makinenin anasını her türlü ağlatan program. tek yaptığı işin bundan ibaret olmasına rağmen, her saniye kendisini zorla güncellettirir. nesini güncellediğini, kendisine ne gibi yeni özellikler kattığını da şu ana kadar tek bir allahın kulu anlamamıştır.

gözaltında kaybolan insanlar

nedense başka meseleler kadar tartışılmayan, türkiye'de yeri yerinden oynatmayan konudur. günümüzde artık tartışmaya yer vermeyecek derecede kanıtlanmış bir olgu olmasına rağmen, halkın çoğunluğuna sorsanız, güneydoğuda birilerinin jitem tarafından gözaltına alınıp öldürüldüğüne inanmayacaktır. abdülkadir aygan'ın itirafları, kazılardan her dakika çıkan kemikler, ergenekon iddianamesindeki gizli tanıkların ürpertici ifadeleriyle varlığı iyice tescillenmiştir.
düşünün, bir gün çocuğunuzu sorgulamak üzere karakola götürüyorlar ve ancak 15 yıl sonra kazılarda kemikleri bulunuyor, sorgulamada işkence edilerek ve yakılarak öldürüldüğü anlaşılıyor. siz ise hâlâ "1915'te türkler, ermenileri kesmedi, o bir karşılıklı çatışmaydı" deyip içinizi rahatlatıyorsunuz. bu bahsettiğimiz olaylar ise '90'larda gerçekleşen olaylar, yani görgü şahitlerinin, mağdurlarının hâlen yaşıyor olduğu, taze ve kanıtlanması daha basit bir olay... iyisi mi milliyetçi-devletçi kardeşlerimiz kendisini rahatlatmak için daha farklı bir yol bulsunlar, çnkü hangi pislik örtülmeye çalışılırsa başka taraftan diğer bir pislik ortaya çıkıyor.

scream vokal yaparak ezan okumak

wykked wytch'in "nefret" albümünün başlangıcında yapılan eylem.