bugün

islam karşıtlarının kuranı çürütmek amacıyla sık sık başvurduğu bir kuran sanatı.

Akledemeyen bazı kimseler, Kuran'da Allah'ın Kendi Zatı için kullandığı "Biz" hitabının çoğul anlamda kullanıldığını sanarak, kendilerince bu sözcüğün kullanılmasının Allah'tan başka ilah olmamasıyla çelişki gösterdiğini iddia ederler. Böylece kendilerince çok büyük bir gerçeği tespit ettiklerini zannederler. Halbuki, son derece yüzeysel ve cahilce bir yaklaşımdan kaynaklanan bu yanılgının açıklaması çok basittir.

Arapça'da "biz" zamiri yalnızca çoğul anlamı vermek için değil, büyüklük, heybet, azamet, yücelik, üstün makam ve mevkiyi vurgulamak amacıyla tekil şahıslar için de kullanılır. Kuran'da Allah için kullanılan "Biz" sözcüğü de bu anlamda kullanılmıştır.

"Biz" sözcüğünün Arapça'daki bu kullanımındaki mantık, Türkçe'de ve diğer birçok yabancı dilde "siz" sözcüğünün, çoğunluk belirtmek için değil, karşıdaki bir kişi için nezaket maksadıyla kullanılmasına benzer bir mantıktır.
hem tekim diyecek hem de çok olacak bunu da kendisi söyleyecek. gülerim
kitabı birkaç kişinin yazmasından kaynaklanabilecek durumdur.
melekleri ile birlikte "biz bir aileyiz" mesajı vermesidir.
ayrıca kendi yazdığı ve gönderdiği kitapta "o'na iman edin. o her şeyi yaratandır." gibi cümlelerle 3. tekil şahıs eki kullanarak kendinden bir başkasıymış gibi bahsetmesi ile aynı durumdur.
hiç bahsedilmemesi gereken bir durumdur. kuranın eleştirilecek binlerce yönü varken bundan söz etmek gereksizdir.
(bkz: esma ül hüsna)
kur'an-ı kerim'de allah teala'nın birçok yerde ''biz'' zamirini kullanması büyüklüğünü ifade içindir.
bu, arap dilinin bir özelliğidir.
bu şekil bir kullanım, az da olsa türkçe'de de vardır.
bir kişi, bir iş başarınca ''ben yaptım'' yerine ''biz yaptık'' diyebilir.
bu ifadeden işi yapanların birden çok kişi olduğu sonucu çıkmaz.
tevazü gösterdiği içindir ta ki kıyamete kadar...
nihat doğan da kendi zatı için biz hitabını kullanıyor. e şimdi nihat doğan çoğul mu, değil. bak işte, görmesini bilenler için her yerde bir ibret vardır.
ruhlarımızın da Allah tan geldigini düsünürsek cok yanlis bi tabir olmasa gerek.
yaratıcı irade'nin aslında her yerde ve her şeyde olduğuna inanıldığı için bütün dinlerde bu böyledir.

ama işin en güzel ve en çok hoşuma giden tarafı, ben neye dokunsam nereye baksam o varsa, orada değişmeyen iki şey var.. biri benim biri o... acaba..? bir parçası benim içimde..? olabilir mi..? olmalı... sanırım...
hayatı boyunca kitap okumamış, lakin kendisini müslüman zanneden zerzevatların idrak edemeyeceği hadisedir.

zira; kuran cebrail tarafından dikte edilmiştir. kuran da geçen "biz" lafzını eden allah ın kendisi değil, cebraildir.

allah için kuran da "o" diye bahsedilir.

örneklendirelim hemen;
en'âm sûresinin 100 . ayetinde
bir de cinleri allah'a bir takım ortaklar yaptılar. oysa onları o yarattı. bilgisizce allah'a oğullar ve kızlar da uydurdular. o, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.

şimdi bu kuranda apaçık geçen bir allah bahsidir. kuran da allah tan bahsederken; "allah yaptı" veya "o yarattı" ya da "ol dedi oldu" şeklinde bahsedilir. "biz" diye bahsedilmez.

peki, allah var da; melekleri yok mu? yani allah, bir şeyi yapar iken; melekleri ona yardım etmiyor mu? meleklerin ona hizmet etmesi allah ın büyüklüğüne gölge mi düşürür?

a'râf sûresinin 10 . ayetinde
andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik. sizin için orada birçok geçim imkanları da yarattık. ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!

işte buradaki olan da cennet ahalisinin ortak yapıtıdır. "biz" denilen, allah ve melekleridir. veya allah, yarattığı sünnetullah ve melekleridir. yani doğa vs. bunların içerisindedir.

yaratımlarda genelde allah vardır; lakin düzenlemelerde mutlak "biz" lafzı geçer. veya işte toprak alınıp allah a getirilmesi gibi hususlarda "bizlik" vardır. yani "insanı biz yarattık" der; ama daha ayrıntılı bir ayette, toprağı getirdiler, sonra yarattı der.

"bizlik" kavramını inkar; kuran bilmemek, hacı hoca lafzıyla müslüman olmak, cehaletin en karasına düşmek; ve daha da kötüsü melekleri inkardır.

allah affetsin.
(bkz: muhammed ve ekürisi)
Bu bir üsluptur. hükmünü yürüten ve icraatta bulunan hükümdarların kullandıkları bir ifade tarzıdır. Arapçada birinci çoğul şahıs "nûn" zamiri ile yapılır. Fail tek olmasına rağmen çokluk belirten ve "nûnu'l-azame" denilen bu zamirin kullanılmasına Arap belagatinde çok rastlanır.

ciddi bir meseleymiş gibi çokça dile getirilir yoksa ki Cahiliyye Arap müşrikleri dahi bu hususta bu derece cahillik göstermemişlerdi. gerçi onlar arap dilini bildiklerinden bu tür iddialarda bulunmak yememişti. başka yerlerden geldiler ve geldikleri gibi gittiler.

(bkz: Yeni bir şey bulmuşçasına sevinen garip)
(bkz: bizkaçkişiyiz com)
akıllara nihat doğan' ı getirir.
ama yok ya, ne diyorum ben!
tevazu göstergesidir.
o kitabın ayetlerini cebrailin indirmesinden kaynaklanan durumdur.
acaba kuranı aslı gibi arapçasıyla okurken çıkan mana da "biz" mi? yoksa türkçeye karşılığı olmadığı için mi "biz" diye çeviriliyor iyi araştırmak lazım.
daha öncede birçok kez yazıldığı üzere arap dilinin yapısından kaynaklı bir durumdur. bir çelişki değildir. ayrıca bu ifadenin okurken daha etkileyici olduğunu da inkar edemem.
ingilizcede de you sen ve siz oluyorsa demek. *
bir şeyin yaratılışında zuhur eden sıfatlarına dikkat çekmek içindir.
allah'ın yol yordam bildiğini gösterir. ne yapsaydı adam, hep ben ben mi deseydi? yoksa mustafa sarıgül gibi kendinden üçüncü tekil şahıs gibi mi bahsetseydi?