bugün

entry'ler (834)

tomb raider

1999'a dek dokusunu koruyabilmiş action-adventure serisidir. Daha sonraki yapımları işin intikam boyutuyla adının anlamını yitirmiş orayı burayı kurcalamayı bırakmış senden benden biri olarak hayatına devam ettirilen lara croft ın dramıdır. The Last Revelation gerçeğini tamamıyla kusursuz olarak nitelendirmekle birlikte;** 2. ve 3. oyunlarında başarısı göz ardı edilmemelidir. Yıl 2012 olmuş olsa da adettendir birkaç kelamda spoiler formatlı açık mektupla etmeli.

--spoiler--
Eidos alacağın olsun. 3. oyunda ta ilk bölümde gördüğümüz bataklığın karşı tarafına geçebilmek için haftalarımızı Hindistan'ı tavaf ettirerek harcattın ya daha da birşey diyemem. Neyse; sonuna kadar sabrını koruyabilenler için Antarctica bölümün iyiydi. arada rahat nefes aldırabildiğin için biz tomb raider ın bekçileri olarak yine de minnetar olduğumuzu belirtiriz. unutmadan 2. oyunun kargalarını, 3. ün t-rex ini, 2 de mi 3 te mi emin olamadığım o çok kollu bıçaklı saldırıya hazır yaratığı kalbimizde yaşatıyoruz. Eski günlerine Lara'yı döndürebilmeniz ve teknolojiye yenilmeden grafikle herhaltın olmadığının farkına vararak, amacına uygun yeni oyunlar yapabilmenizi isteriz.
--spoiler--

mavi jojoba tanecikleri

halk dilinde; kimi ferahlatıcı duş jellerinin içinde de bulunan ne olduğu belirsiz taneciklerdir. kapalı kapılar ardında; ilham verdiği karma aralığına da ferahlık kattığı konuşulmaktadır.

alfred n diaye

Fransız medyasına taze taze röportaj vermiş bursaspor oyuncusu. Umalım ki bu transfer döneminde kendisine yuvadan uçurmayı gerektirecek kalitede teklifler sunulmasın, Bursa'da kalmaya devam etsin.

Röportajın içeriği ise aşağı yukarı şöyle;
"Bursaspor'a olan transferinin kendisi içinde sürpriz olduğunu fakat klasik olarak avrupa liglerinde yer alması ve tesis kalitesi nedeniyle kararından pişman olmadığını belirtiyor. Ayrıca daha fazla maçta görev alabileceğini düşündüğü için Türkiye'yi tercih ettiğini ve aslında o dönemde takip edildiği kulüpler arasından tek resmi teklifin Bursaspor'dan geldiğini de ekliyor. Menajeri vasıtasıyla Premier League teki bazı kulüplerin takibinde olduğunu belirtiyor ve Premier League in oyun tarzını ve seyircilerini de katarak en iyisi olduğunu belirtiyor."

Kaynak:

sevgi

üzerine periyodik olarak dönülen kavramdır. varlığının yaftalanması ve yıkımının başlaması eş zamanlıdır. yeniden inşa süreci tahmin edilemez yenilenmesi mümkün görülmediğinden ötürü. zorlayıcıdır; bir şekilde kalıntılarını saklamayı başarabildiği için. soyutluğu fiziksel görülerle bezenmediğinden durudur aslında. anlaşılmaması duruluğundandır. bir dakika anlatmak isteyen mi vardı ki? esasen sevgi bireyseldir. paylaşılınca kavrama ihanet edilir. dalgaların içselleşmesi, tabloya oturtulan diğerleri. süregelen ömürle bağdaşık bir sistemin hissetmek üzerine çarklarını döndürdüğü rulet oyununa dahil olmak gibi. teşebbüsten ziyade saklılığı canlı tutar. paylaşımı hasta eder ve yavaş yavaş giyotin mekanizmasını kurar. eğer kişide özsaygı söz konusuysa; dallandırmamalı, çabasını esirgemelidir. ya da en basit haliyle kum saatidir. her bir tanecik diğer yöne geçişini tamamladığında elbet çevirmeniz gerektiğini farkedeceğiniz bir zamanınız olacaktır onca dalgınlığınızın arasında.

sıkıntı

tat alma duyusunu ruhen yitirme hali. hissizliğin gölge konumuna geldiği zamanlarda geceye duyduğunuz özlemin sebebi.

rüya

zihin ve beyin bilinmezliklerinden ötürü hakkında bilimsel ahkam kesilmesi mantık çerçevesinde makul olmayan uykunun hediyesi süreçler bütünü. kapılma halinde; mutluluk arayışınıza ve miskinliğinize mal olsa da canlı kalmanın kanıtıdır aslında. beş duyu safsatasıyla algılanamayacak gerçekliği sunar objektif halinizle. kabusuyla, iyi haliyle, uçarılığıyla bütün olarak size ait olan karışılmayan tek alanınızdır. sahip çıkmalı ve akışına göre kontrol edip her anının tadına varılabilmeli.

bir şans daha istemek

hata kabul etmeyen mükemmeliyetçiliğe meyilli bireylere yapılmaması gerekendir. şans denilen şey tek bir denemeden ibaret olmalıdır. zamanı geldiğinde o noktada kendi kendini imha edebilmelidir. taraflara göre doğru veya yanlış zamanlama olarak adlandırılır ve aniden bastıran pişkinlik yağmurlarıyla(ki halk arasında kafaya kiremit düşmesi hali olarak adlandırıldığı da görülmüştür) ortaya çıkan hataları temizleme eşiğinin ilk halkasıdır. söz konusu insanı sorgulamadan isteğiyle kendisini yalnız bırakmak; aynı problemleri tekrar tekrar yaşama ihtimallerinizin önüne set çeker. yeni setinizle birlikte artan ön yargılarınıza ve kalıplaşmış genellemelerinizin yeni halkasına içten bir "hoşgeldin" savurmanızın tam sırasıdır.*

en yakın arkadaş

bencilliğini soyamayanların tanışamayacağı insandır. sadece kötü & iyi kavramlarına sıkıştırılması rahatsız edicidir. motive etmeyi, göremediklerini sana anlatabilmeyi bilen kimseler bunlar. vakit geçirilen her anı dolu dolu hissedebildiğiniz, susuşlarınızın anlamını kavrayacağınız yer onun yanıdır. gözyaşlarına dokunacak kadar cesursanız, ürkekliğinizi atın ve kendisini yargılamadan omuz omuza yaşamanın keyfini çıkarın.

ben bu yazıyı sana yazdım

susmaktan şikayetçiyim en az söylemlerinin belirsizliğinden şikayet ettiğim kadar. uyku düzenimi yeniden yitirmemi sağlayan sen. rüyalarda bile yalnız bırakmayan yine sen. paradoksları severdim de böylesine katlanamıyorum sanırım. eğlenceli bir tatile ihtiyacım olduğunu farkettim sayende. eğlence kültürü yalnızlaşmaktan geçen beni her gün daha fazla yıkıyorsun. karşıdaki sandalyeye "kim olduğumu" oturttum, konuşuyorum onunla devamlı. aramız ne kadar iyi olursa olsun belirsizliğinde tadı kaçtı bilesin. kırılmam, yenilmem, yok artık deyişlerimin altında eziliyorum. affına sığınmak isterdim fakat kontrolümü öyle bir yitirdim ki fire vermekten toz parçalarına dönüşmüş gibiyim. gibi demişken, sahi sen ne gibisindir acaba? ya da kimsindir yüceltilmiş parlayan varlık? üç öğün susuşlarımı yutarken, başa sardırıp dikkatini geri çekmemen niye? cevaplarını duymak istemiyorum, sadece dinlemeni istiyorum. nasılsa sen dinlerken, ben yine seni farkedip durgunluğunla yeniden girdapları yaratacağım. biraz fikirlerini boyaman şart. kırığın çapı genişledikçe bir yön seçmem gerekiyor. kabullenmek ya da kabullenmemek. keşkelerle savaştırma beni.

2000 li yıllarda hiç büyük düşünürün olmaması

büyük düşünür tanımına uydurulan kişiliklerin anında anlaşılamamasıyla doğru orantılıdır. zamanında el üstünde tutulan insanlar hiçbir zaman büyük düşünür sıfatında kalamaz. 20. yüzyıl ve öncesine ait olan büyük düşünürler 21. yüzyıl insanlarının dilinde kalmaya devam edecektir. zira 21. yüzyıla ait olacak olan beyinlere şahitlik etmemiz imkansızdır.

okulun uzadığını aileye söyleyememek

aile bireylerine alzheimer hastası muamelesi yapma planıyla başlar. bu durumdan en çok etkilenecek olan ve patlama yapma ihtimali yüksek olan kişi* üzerine oyunlar oynanır. herkes tek bir ağızdan aslında üniversiteye bir yıl sonra girdiğin konusunda muhabbet arasında subliminal mesajlar yayar. sonunda baba çevresine kızının&oğlunun aslında son senesi değil de 3. senesi olduğunu anlatmaya ve en önemlisi bunu inanarak yapmaya başlar. iç huzurunuzu sağlamak için belki mezun olunca azar işitme pahasına bu durumu dile getirmek isteyebilirsiniz. bu da işin diğer ucu olarak aklınızda bulunmalıdır. özetleyecek olursak; işin püf noktası söyleyememekten değil "uzamadığını söyletmekten" geçer. eğer hazırsak evrenin farklı noktalarında kötü çocuğu oynayabiliriz rahatlıkla.

bir kadının en savunmasız olduğu an

otokontrol mekanizması duygularını yönetemiyorken hayatının merkezindeki kişiyle karşı karşıya kaldığı andır. başta duvar, kapı gibi aniden çarpışma gerçekleştirebileceği nesneler olmak üzere çevresinde ne var ne yoksa olabildiğince dikkat etmelidir. hayır sonra her şey ortaya çıkacaktır zaten. bir insan durup dururken kapıya girer mi? hem de bir kere bile değil.

çocuklukta yaşanan korkular

şofben korkusu da bu kategorinin ilginçlerinden biridir. yarım yamalak hatırlayışlara dayanaraktan; gecenin bir yarısı su içmeye uyanan çocuk, mutfak yerine hep banyoyu tercih etmekte ve musluğa abanmaktadır. sebebi ise mutfakta çalışmakta olan kombinin o alevinin göründüğü kısmıdır. karanlıkta rahatlıkla bir kat aşağıya inebilen ve evde yalnız kalınca korkmayan çocuğun günümüzdeki hali hala daha şofbenlere antipatik yaklaşır, uzun süre ayarlarıyla uğraşmak istemez. *

bir insana güvenmek

evhamınızı askıya bıraktığınız zaman gerçekleşebilecek olandır. bir kişi bunun için çabalamıyorsa (bilinçaltı yapılanmamız sağolsun) emin olun kısa bir süre içinde sorulduğu zaman yanıt veremeyecek hale gelecek sağlam bir güven zincirine gireceksinizdir. zorlamayla mümkünatı sağlanamayacağı gibi, hayallerle de x e güveniyorum denilemez. zaman ile toparlanır ve büyütülür bu güven denilen şey.

uludağ sözlük ü ekşi sözlük ten ayıran özellikler

uludağ sözlük rpg gibidir. zirvelere katıldığınızda görebileceğiniz gibi liseli kardeşlerden öte koca koca amcalar vardır aramızda. bir şekilde iğneleyici gelen entry lere sahip yazarların bile özündeki sevimli insan duruşu gözlerden kaçmaz. *

ben bu yazıyı sana yazdım

pot kırmaya alıştım farklı olduğumuza alışamaman kadar. haklısın diyorum bazen empati yapabilecek hali kendimde bulduğumda. bende anlamazdım, karşımda ne halt ediliyorsa olsun beklemezdim yani ilgilenildiğini benimle. iki saf tek ipe fazla, artık anlasam mı ki fazla uzatmadan? ya da boşver "merhaba" lar dahi çocuklaştırırken beni güzel tabloyu bozmayayım, hayal olgusuna kanmaya devam edeyim. boşluk bu belki, kestiremiyorum konuyu sen ilan ettiğimden beri. avunmak kolay geliyor bazen. bazense kaçmak. şu son tesadüfte elime yüzüme bulaştırdığım gibi. kaçamıyorum tam anlamıyla da. eli ayağı birbirine dolanmış mertebesini de aştım gördüğün gibi. sahi gördüğünü de mi anlamazsın sen? nedir bu heyecan, böyle miydi bu insan diye aklından sorular uçuşmaz mı hiç? merak ediyorum sürekli hakkında kısmının bilinmeyenlerini. göremiyorsun ama dedektifçilik oynatıyorum sana şu yaşından sonra. biraz arkana baksan farkedip suçunu soracaksın belki. sence suçunu sana açıklayabilir miyim? tanımıyorum ben yüzüne fısıldayabileceği kelimeleri olan insanı. en azından odamdaki aynada yok öyle biri. mazoşizmin doruklarına yolcumuz kalmasın. iyisi ben yetişeyim aracıma. ara sıra uğraştıracağım seni eften püften sebeplerle. sebeplerimi sorgulama ne olursa olsun tebessümünü esirgeme benden. unutmadan aslında güzel olan kahkahalar değil, araya sıkıştırılmış tebessümlerdir. bunu da ben öğretmeyeyim sana.

bursa nın değişmeyen insan tipleri

-heykel kafkas ın önünde telaşlı gözlerle çevreyi izleyen bekletilen kişi.
-ulu cami havuzu başında fotoğraf çektiren kafile.
-tophane sırtlarında içkisini yudumlayan gençler.
-pirinçhan civarında köşede her soğuk akşam bekleyen kestaneci.
-bursaray a acemler durağından binmiş, korkunç gözleriyle yerinize göz dikmiş orta yaş ablalar.
-mudanya sahilinde çekirdek çöpleriyle her gece çevreyi katleden umursamaz tayfa.
-özgen de minimum bir liraya sakız satan bay balon dayı.

düşünmeye fazla kafa yorulmaması gereken kişilerdir. düşünmek kötü değil ama listenin sonsuza uzamasından korkuyor insan bir yerden sonra.

çok uzaktan birine aşık olmak

çok yakından birine aşık olup uzakları kendin var etmenin iyi hallicesidir.

korkak üniversiteliler

genelde çıkan problemler hocanın kendini doğrudan ötekileştirmesi, bilgi aktarımı yapmaması veya politik açıdan baskı uygulaması sonucu karşılaşılan negatif durumlar olduğundan ancak kapı önünde konuşan üniversitelilerdir. sorun, dilini yutmaya alıştırıldıkları genel sistemdedir. profesöre derdini anlatmak istemez, kabullenmeyip tehdit etme olasılığından ötürü. bu durum çoğu üniversite ve hoca sıfatındakiler için mantıklı bir yaklaşım olsa dahi körelmeye mahkum pısırık bireyler elde edilmesi yönünde berbattır. sınırlar dahilinde konuşulduğunda en fazla "hocanın anlayışsız olma hali" göz önüne alındığı takdirde odadan kovulursunuz ve o insanla bir daha irtibat kurmazsınız zaten. sakin ve saygılı konuşmayla tam anlamıyla uzlaşma sağlanamayabilir lakin en azından denemiş olursunuz.

meksikalı uyuşturucu kartelleri

amerikan filmlerinde konu eksikliği duyuldukça önümüze sürülen bıyıklı iri abilerden kurulu bir ekiple canlandırılmaktadırlar. onlar olmasaydı hollywood çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalırdı valla.