bugün

entry'ler (430)

unutulmaz film replikleri

Sen de anla artık başka yolu yok bunun. Yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya, her şeye hazırım diyorum sana. De ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun, herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında. Benimkisi de sensin, ne yapıyim!

Geçen gece çocuk hastaydı. ilacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bir meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk; “Kalk abi” diyor “Kars’a geldik”. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim: “Allahım nerdeyim ben, burası neresi?”. Sonra güç bela burayı buldum.

Kapının önünde durup düşündüm.

Dedim, “Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin.”. “iyi düşün” dedim. Düşündüm, düşündüm, ama olmadı, dönemedim. Sonra “Bak oğlum” dedim kendi kendime. “Yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, uslu uslu yürü şimdi.”

2006 / Zeki Demirkubuz / Kader

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Dolu dolu 3 sene bitmiş bugün sen hayatıma değeli. Her şey yolunda gitseydi doğum gününü kutlayacaktık bugün birlikte ve tabi ki ömrüme de doğmanın yıl dönümünü..
Doğum günün kutlu olsun can, en güzel, en mutlu, en huzurlu yıllar seninle olsun.
Lütfen dinle; senin için,

https://youtu.be/NrkHLyuj7sM

gecenin şiiri

izninle,
duraklara yapıştırdığımız dizelerden en güzelini senin için koparıp,
kış toprağı terk ederken bahara kollarında sarılıp ,
bir bir tüm keşkelerinden bizi sıyırıp sana bir iyi ki bırakmak isterim.

dudaklarında belli belirsiz bir fısıltıya dönüşen tüm umutları
çıtaların arasına saklamak isterim.

izninle,
dağın eteklerinde çalan zillerden saçlarına takılan rüzgarı
parmak uçlarımla dağıtmak ,
seni şehrin tüm kalabalığını kıskandıran bir çoşkuyla
o kaldırımdan kaldırmak
kusurlarına rağmen sevecek şefkatle
kusurlarını dahi sevecek şehvetle
riyalardan arınmış en muhteşem hakikatle
güneşin battığı o yerde

o uçurtmayı , seninle uçurmak isterim.

çünkü sen .
çoraplarını çekmecesine koyarak hatrı sayılır bir takdiri hak ediyorsun.

çünkü sen.
yemeğini soğutmadan masaya gelmiş gibi geliyorsun.

çünkü sen.
sen işte.
adımlarının sesini dahi merakla bekletiyorsun.

yurt

Nuri Bilge Ceylan’ın uzak filminde Mahmut karakterini canlandıran Muzaffer Özdemir’in senaryosunu yazıp yönettiği 2012 yapımı sanat filmidir.
Böyle bir filmin varlığından yeni haberim oldu ve fragmanını gördükten sonra hemen filmi izlemek istedim.
Fikrimce filmin senaryo derinliği çok derin ve etkili değil ancak görüntü kalitesi ve fotoğrafik kompozisyon olarak kesinlikle çok başarılı diyebilirim. Muzaffer Erdoğan’ın NBC ile daha önce çalıştığı ve onun ekolünden esintiler yansıttığı filmi izlerken çok net anlaşılıyor. Ancak NBC’nin aksine senaryo konusunda Çehov’un aksine Turgenyev, Lermontov ya da Gogol’dan esintiler taşıyor desek isabetsiz olmaz. Bireyden ziyade toplumsal problemler ön planda ve oyuncular da buna göre karakterize edilmiş diyebilirim. Fragmanı izlemek isteyenler için linki aşağıya bırakıyorum;

https://youtu.be/1zXsga38VNA

gecenin şarkısı

https://youtu.be/brRnhthvnKs

seni düşünürüm

Seni düşünürüm
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın

Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü

Sebebi ne
Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
Sen böyle uzakken senin sesini duyup
Yerimden fırlamamın sebebi ne?

Diz çöküp bakarım ellerine
Ellerine dokunmak isterim
Dokunamam
Arkasından camın
Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
Alaca karanlığımda oynadığım dramın

Nâzım’ın can alıcı dizelere sahip şiiridir.

gecenin şiiri

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım

Attila ilhan

anın görüntüsü

görsel

gecenin şiiri

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal Süreya

sözlük yazarlarının itirafları

Eski nişanlısı evlenmiş kısa bir süre önce. Onun buna üzüldüğünü biliyorum. Evlenen “eski nişanlı” arkadaş da nispet yaparcasına eşiyle olan düğün fotoğrafını pp yapmış.
Şimdi ben biliyorum benimki sıkılıyor bu duruma, neden o fotoğrafta olan ben değilim diye aklından geçiyor biliyorum. Bu soruyu sormasının nedeni ise aşk sevgi falan değil, sadece olmamışlık duygusunun verdiği dürtüyle yapıyor bunu.
Şimdi zannediyorum kendisi de evlenme planları yapacaktır hatta belki yapıyordur, ne de olsa kardeşi de evlendi yakın bir zaman önce. Evde kaldım psikolojisine girmeye meyilli, evlenmeye niyetli bir arkadaş zaten kendisi (bunları kötü anlamda söylemiyorum, normaldir). Geçenlerde gördüm, metroya çıkan yolda el ele gidiyorlardı biriyle önümden. Evim oraya çok yakın, her gün birden çok defa kullanıyorum o yolu, o an da o tesadüf oldu işte. Eve gidip içkiye yumulmak dışında bir şey yapmadım. Neyse dönelim hikayeye; şimdi hepten gaza gelmiştir bizimki. Bir şey yapmalıyım, bir şey yapmalıyım diye diye dolanıyordur kendince. Her neyse...
Lan hayatımız hepten aşkı memnuya döndü amk. Beni soracak olursanız; hikayenin hiç bir yerindeyim ve sadece kendime seyirciyim.

geceye bir video bırak

https://youtu.be/eOuQCwnSNJQ

gecenin şiiri

füruğ'dan gelsin, eski günlerden...

bu gece gözlerinin göğünden
şiirime yıldız yağıyor
kağıtların beyaz sessizliğinde
kıvılcım ekiyor pençelerim

sıtmalı, divane şiirim
arzuların yarığından mahçup
yeniden yakıyor vücudunu onun
ateşlerin ebedi susuzluğu

evet, sevmenin başlangıcıdır bu
gerçi belirsizdir yolun sonu
ama ben artık düşünmüyorum sonu
sevmektir güzel olan çünkü

karanlıktan sakınmak niye
gece elmas damlalarıyla doludur
geceden geriye kalansa
sarhoş eden leylak kokusudur

ah bırak kaybolayım sende
benden iz sürerek bulamasın artık kimse izimi
yakıcı ruhun ve nemli ahın
şarkımın gövdesinde essin dursun

ah bırak bu açık pencereden
rüyaların ipekleri üzerinde uyuyarak
ışıltılı bir kanatla uçayım
dünyanın hisarlarından geçeyim

hayattan ne istiyorum biliyorsun
ben sen olayım, sen, tepeden tırnağa sen
bin defa gelmek mümkün olsa dünyaya
her defasında sen, her defasında sen

bir denizdir bende saklı olan
ne zaman güç bulacağım saklamaya kendimi
keşke sana bu korkulu tufanı
anlatacak gücüm olsaydı

öyle doluyum ki seninle
çöllerde koşmak
dağa taşa vurmak başımı
gövdemi dalgalara atmak istiyorum

öyle doluyum ki seninle
kendimden döküleceğim toz gibi
bastığın yere baş koyacağım usulca
uçarı gölgene asılıp kalacağım

evet, sevmenin başlangıcıdır bu
gerçi belirsizdir yolun sonu
ama ben artık düşünmüyorum sonu
sevmektir güzel olan çünkü.

linkteki müzik eşliğinde daha bir güzeldir.
https://www.youtube.com/watch?v=NGs38M2e2xA

düşün ki o bunu okuyor

Uzağım senden, uzağındayım. Evimle iş yerinin arasında en fazla 10 dakika var oysa, ama keşke gel deseydin de gerekirse mars’ta olaydın, inan ne yapar eder gelirdim.
Hiç bir şekilde senin varlığın üzerinden ihtimaller kurmuyorum artık. Öğrenilmiş çaresizlik üzerine doktora yapıyorum.
Ama istiyorum ki şunu da bil; her ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım, kimin nesi olursan ol, benim için hep “başka”sın. Hep benimlesin, kırk yıl da geçse hep sevileceksin, biliyorsun bende zaman eksiltemiyor seni.

kış uykusu

“Nihal…
Gitmedim.
Gidemedim.
Artık yaşlandım mı, kafayı mı oynattım, yoksa başka bir adam mı oldum, nasıl istersen öyle düşün.
Bilemiyorum.
Ama birkaç gündür içime yerleşen yeni adam gitmeme izin vermiyor.
Nolur sen de gitmemi isteme.
Anladım ki artık beni istanbul’a çağıran bir şey yok.
Her yerde olduğu gibi orada da her şey yabancı bana.
Bilmeni isterim ki, senden başka yakınım yok.
Seni her dakika, her saniye özlüyorum.
Ama gururum el vermediği için hiçbir zaman söyleyemiyorum.
Senden ayrılmanın benim için ne derece korkunç hatta olanaksız olduğunu çok iyi biliyorum.
Tıpkı artık beni sevmediğini bildiğim gibi.
Biliyorum, eski günlere dönemeyiz.
Gerek de yok buna.
Beni bir uşağın gibi, bir kölen gibi yanına al.
Ve hayatımıza senin istediğin gibi de olsa devam etmemize izin ver.
Beni affet…”

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Tam 2 sene olmuş bugün sen aklıma düşeli...
Değerini bilememek ve pişmanlık duygusunun verdiği, hissedilen bir acı var hala.
Her neyse..
Doğum günün kutlu olsun, umarım en güzel ve en huzurlu seneler, en mutlu zamanlar senin olsun “başka” insan.
Nice senelere...

loving vincent

Baştan sona kusursuzca kurgulanıp, olay akışının mükemmel şekilde sağlandığı mükemmel film.
66 bin resmin böylesine uyumlu ve etkileyici biçimde sinemaya aktarılması yoğun bir emek istiyor.
izlenmesini şiddetle tavsiye ederim.

okunduğunda ufku 2 katına çıkaran ince kitaplar

Siddartha
Satranç.

cagdas bir urperti

...
Yüzümü kınından çıkaran sensin
pencereyi getiren aklıma
sanki güzmüş
sevecenliğe sarınmak istiyormuş gibi
sanki canım
yüzümü sensin biriktiren kitaplara.
Çocuklar sinemada bir atlı alkışlıyor
bu yüzden seviyorum seni
bizimkiler bu yüzden yeniyor ötekileri
ve karnının kurşun işleyen karanlığı
hüznün namusunu savunan ellerin
Fidel Castro'yu övüyor bana
bunun için.
Benliğim kurtlanmış bir çocuğu
sıkıştıradursun beynimde
yengiyi yabanca söken
avucunun
avucunun böğürtlenlerine abanmak istiyor canım
böyle geçiyor içimden.

waiting for godot

Beckett’ın hayatın dinamiğiyle paralellik gösteren aşmış oyunudur.

--spoiler--

Estragon: insan biliyorsa eğer.
Vladimir: Sabretmekten yılmaz.
Estragon: Ne beklemek gerektiğini biliyorsa.
Vladimir: Endişeye mahal yoktur.
Estragon: Sadece bekler.

--spoiler--

look back in anger

john osborne'un yazdığı modern dönem oyunudur.

--spoiler--

jimmy porter: cenazeye bir çiçek bile göndermedin. küçük bir demet çiçek bile. bunu da esirgedin benden değil mi?

dört başı mamur bir haksızlıktı bu! hep yanlış insanlar aç kalıyor, yanlış insanlar seviliyor, yanlış insanlar ölüyor!
düşüncenin ve ruhun; kendi kadar kuvvetli bir şey arayan ateşli, yiğitçe bir yanı olduğuna inanmakta haksızmıydım gerçekten? bu dünyadaki en sağlam, en güçlü varlıklar, aynı zamanda en yalnız olanlar. karanlık ormanda, kendi nefesinin peşinden giden ihtiyar bir ayı gibi. ne onu rahatlatacak dostları, ne de ısıtacak bir yuvası var. o haykırış, bir korkağın sesi olamaz, değil mi?

o korkunç partide seni ilk gördüğüm geceyi hatırlıyor musun? farketmemiştin beni pek. ama ben bütün gece gözledim seni. harikulade bir ruh sukunetine sahip gibiydin. istediğim şeyin bu olduğunu biliyordum. o çeşit kuvvete sahip olmak için çok dayanıklı olmak gerekir. sukunete erme gücü. ancak evlendikten sonra anladım bunun sukunet olmadığını. huzura ermek için, önce didinmelisin. sen ise yolunda yolunda gitmeyen hiçbir şeyle karşılaşmamış, bir damla ter dökmemiştin hayatında.

kaybedilmiş bir davayım belki, ama beni sevseydin, önemi kalmazdı hiçbir şeyin.

alison porter: önemi yok! ben hatalıydım, hatalıydım! tarafsız olmak istemiyorum, bir azize olmayı istemiyorum. kaybedilmiş bir dava olmak istiyorum ben de. bozulmuş, değersiz olmak istiyorum!

anlamıyor musun? yok oldu! yok oldu! gövdemdeki o çaresiz varlık... orada emniyette, tehlikeden uzak sanıyordum onu. kimse alamazdı benden. benimdi, benim sorumluluğumdu. ama kaybettim onu.
ölmekti tüm dileğim. nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum bunun. böylesine korkunç olabileceğini düşünmemiştim! acı içindeydim. bütün düşünebildiğim sen ve kaybettiğim o varlıktı.
şimdi, bu aptal, çirkin, bu rezil halimi görebilseydi diye düşünüyordum hep. bunları hissetmemi ne kadar istemişti. benim düşmüşlüğümün tadına varmayı istemişti! ateşin orta yerindeyim, yanıyorum ve sadece ölmek istiyorum! çocuğumla ödedim bunu...
ve bir başka çocuğa sahip olma şansımla. ama ne çıkar? benden istediği buydu!

görmüyor musun! çamurdayım işte nihayet! alçalmışım, yerlerde sürünüyorum!

jimmy porter: yapma, yapma nolur... geçti artık, geçti şimdi. nolur, ben... ben... bir daha hiç...

--spoiler--