bugün

entry'ler (352)

muhabbetin eninde sonunda kürt sorununa değinmesi

kaçınılmaz bir durumdur. havadan sudan başlayan boktan bir muhabbet bile öyle ya da böyle bu melun soruna değinir. "kanka dağlıca'da şu kadar şehit varmış", "duydunuz mu lan, yine özyönetim ilan etmiş çakallar", "demirtaş yine apo'ya sayın demiş"... yani sözün özü, en boktan muhabbetlerin bile ortadoğu'nun sosyolojik analizleriyle bitmesine neden olan bir sorundur kürt sorunu.

doblosunu satan enişte

"doblosunu satan bir eniştenin, eniştelik (iniştelik) damarlarlarından biri kopmuş demektir"

neo beat

kendi kendime "bir insan neden anonimleşmek ister?" sorusunu sordurup sorgulatan kavram ve birkaç haftadır yanıtlayamadığım muamma bir sorun.

üstelik, "kuşak" oluşturmak bilinçli bir eylem midir? yani; "hadi toplanalım, hurraa, biz falanca kuşağız, çok sağlam geliyoruz" demekle ne kadar kuşak olup, herhangi bir kuşağa ait olabilirsiniz? bunum adı olsa olsa "grup, dernek, sivil toplum örgütü, komün vs." olur. "kuşak" terimini anlayışım biraz farklı galiba benim...

mesela 68 kuşağına, 68 kuşağı denmesinin bir sebebi vardır. hakeza beat kuşağına da beat kuşağı denmesinin bir sebebi var. (hani o da bilinçli oluşturulmuştur ancak günümüzde onların "ölü" olması, grup ve kuşak terimlerinin çatışmasını önleyici niteliktedir). fakat ben şimdi durduk yere, daha doğrusu kafama göre "neo 68" adı altında bir kuşak oluşturamam ki...

ara sıra takip ediyorum bu neo beat'in neler yağtığını, anlam verebilmiş değilim. tipik önyargı zannedebilirsiniz birazdan söyleyeceğimi ancak, sanırım önyargı değil: sıradan, "aidiyet" duygusunun tatminine yönelik bir çaşışma. (bilmem, belki de öyle değildir.)

her ne ise işte sonuç olarak, neo beat'in yanında "kuşak" teriminin durması bana pek içten gelmiyor.

ürkütücü kelimeler

(bkz: mamafih)

revizyonizm

bir şeyi, var olduğu temelinden farklılaştırarak sunmak, değiştirmek. (bkz: saptırımcılık)

ibn rüşd

aristo'dan etkilenen, fikirleriyle de kimi batılı düşünürleri etkileyen islam düşünürü. ılımlı bir islam anlayışı vardır. onun islam anlayışı ibn teymiye'nin anlayışı ile bire bir örtüşmemektedir.

machiavelli

fikirlerini çok ama çok tuhaf bulduğum düşünür.

islam ve esrar

bu maddeyi kullanan arkadaşlarımın ettiği sözleri aklıma getirmiş başlık.

bu maddeyi kullanan bütün arkadaşlarımın bu maddeyi alkoke tercih etmelerinin sebebi, bu maddeyi haram olarak görmeyişleridir. (ne alakaysa)
diyorlar ki hep bir ağızdan; "esrar yerden bitme, ot o ot, suyu döküyorsun toprak ana da sana kafa yapıcı hazlar fışkırtıyor bağrından..."

katılmıyorum çünkü bu, islam'ı, islamdan ziyade islam kitabı kuran'ı, kendi yaşayışına uygun şekilde yorumlama gayretinden başka birşey değildir.

ispanyol televizyonunun arda turan ile alay etmesi

katalan bölgesinde izlenen televizyon kanalında neşredilen bir haber olduğuna ayrıca (özellikle) dikkat edilmesi gereken durumdur.

katalanlar bağımsızlık peşinde, ispanya hükümeti ile anlaşamayanlar var tabi aralarında yani ayrılıkçı düşünen fikirler var... arda'nın yurdunda da ayrılıkçı fikirleri benimseyen kitleler mevcut. arda bir türk sonuçta. katalanların ve hatta barcelona taraftarının büyük kısmının marksist olduğu da gözden kaçmamalı. (nasıl propaganda aracına evirdim haberi ama, beğenip güldünüz değil mi?)

bir gece daha bitti

eski nesil sabahçı kahvecilerinin yani yeni nesile uyarlanmış hali ile "gececilerin"; yine monoton gecen boş (keşke hoş olsa) vakitlerin ardından kendi kendisine içinden söylediği bir slogan.

şimdi uyumak vaktidir, yıldız desenli siyah yorganımızı (şair burada geceyi yıldızlı bir yorgana benzetiyor) üzerimize çekerek...

birazdan güneş, geceden bir bebek peydahlayacak
gün doğacak, gün doğacak!
(şair burada da uykusuzluğunun onda uyandırdığı sarhoşluk hissini stabil coşumculuğu ile sentezleyerek bir şeyler karalıyor işte, hadi eyvallah)

aşti

mimarisiyle beni düşündürmüş bir şehirler arası otobüs terminalidir. kısaltmasının (aşti) bir de küçük, trajik öyküsü bulunmaktadır. asot (ankara şehirler arası otobüs terminali) koymuşlar adını evvelce fakat o dönemlerde "asot" adında bir terör örgütü mevcutmuş bilmem nerede... orada bir dayı anlatmıştı bana bu öyküyü, dayının bıyıkları sarıydı. eğer yemediyse bizi, doğrudur herhalde bu öykü bilemiyorum artık. sararmış bıyıklı dayılardan uzak duracaksınız bu devirde: onlar ki berduşdurlar, onlar ki ayaş birer kumarbaz olup, yanar dönerdirler.

adalet ve yaşayan hukuk

prof. dr. sami selçuk'a ait, imge yayınları'ndan çıkmış (vaktiyle tabi, 2009'da, şimdi değil) ceza ve ceza yargılama hukuku üzerinden adalet temalı, hukuku eleştiri yağmuruyla başlayan bir kitap. henüz yeni başladım, cümlelerinin seçkince olduğunu özellikle belirtmeliyim.

sami selçuk

sahafın birinde, eski mi eski bir tarihte basılmış bir kitabına rastlayıp okuduktan sonra tanımya nail olduğum bir hukukçu. bu kitabın yeni baskısı da yokmuş, yapılmıyormuş zati.

1937 yılında konya'nın bir ilçesinde doğmuş. şansa bakar mısınız, hemşeri çıktık iyi mi!
konya lisesi'nden çıkıp, ankara hukuk fakültesi'nden mezun olmuş kendileri. yargıtayımız'da görev yapmış ve son zamanlarda ise ceza hukuku profluğu görevini ihya etmekteymiş...

ismet özel'in yasak düşüşünceli adam olarak tayin ettiği andre gide'in, "cinayet mahkemesi anıları" adlı eserini dilimize kazandırmış. zaten bir sürü de hukuk ile ilgili yazmış bulunduğu kitabı mevcut. iki de dil bilir imiş, hadi bu da cabası olsun kardeşlerime. (adam prof beyler). toy bir hukukçu olarak kitaplarının bütününü okumayı hedeflemekteyim ayrıca.

alevilerin saz çalmada usta olmaları

kendine has bir üslupla bağlama (kısa sap) çalmada usta olmaları diye bahsetsek daha doğru olur sanki, o biçim bir başlık.

(bkz: aşık mahzuni şerif)

müslüman bilim adamları

ibni haldun'u örnek vereceğim lakin sosyal bilimleri "bilim" olarak kabul görmeyenleriniz tarafından bu yanıtım aşağılanabilir. ben büyük bir insan olarak görmekteyim kendilerini. yakın zamanda da çokça övgüye tabi tutulmuş olan eseri "mukaddime" yi okumaya başlayacağım.

asım vs haluk

bir versus.

ilki milli şairimiz mehmet akif'in yarattığı hayali bir karakter, ikincisi ise kendisini fikri hür vicdanı hür bir şair olarak tanım eden tevfik fikret'in oğlu'dur.

biri gerçek, öteki ise hayali bir karakter olmasına karşın, bu iki karakterin bir de ortak özelliği bulunmaktadır: iki karakter de bu iki şairimizin gelecek yeni nesillere örnek teşkilidir. mehmet akif, asım üzerinden; tevfik fikret ise haluk üzerinden geleceğin mimarı olacak genç nesillere seslenmektedir.

asım, milli ve dini geleneğe bağlı imanlı bir gençtir, kültürünü kendisine rehber edinir.
haluk ise seküler ve bilimcidir, aklı ve mantığı kendisine rehber edinir.

ne yazık ki bu iki karakterin, günümüzde vücut bulmuş halleri, radikalizmden ve ideoloji ve mezheplerin gölgesinden kendilerini kurtaramamıştır. ideoloji ve mezheplerin esiri olmuşlardır.

haluk'un ekolü vatansız, asım'ın ekolü ise mezhepçi bir gericiliğe sürüklenip hiç etmiştir kendilerini.

iki şairimizin de dileği, dilediği, idealleri, ne yazık ki gerçekleşmemiş, tutmamıştır.

ilber hocanın epey yavaş konuşması

bilgisinin çokluğundan ve ağırlığından kaynaklanmaktadır.

1961 anayasası

(bkz: bol gömlek)

evlenme yaşı

medeni kanuna göre olağan taban yaş, kadın ve erkekte 17'dir.

atatürk samsun a gitti diye statlarda dans etmek

yadırganmayacak, yadsınmayacak durumdur. çoğu ulus, inkılap (devrim) liderlerini bu şekilde anmış, anmaya da devam etmektedir.

(bkz: çin)