bugün

entry'ler (59)

bir travestinin ürkekliği

bir travestinin ürkekliği. ve bunun yayınlanması için ilk önce param olması gerekiyordu. ve bu yazının yayınlanması için önce bir tanım yapılmadı idi ve bunu tanımı yapabilecek cümleler henüz dökülmemşti. henüz olay çok yeniydi. tıpkı, evet tıpkı o kızıl kan gibi.

bir kaç kişilik bir masa, belki de dört kişilik. oturanlardan ikisinin sakalı var, ikisini de tanıyorum. ikiside blog açmak için iğrençliklerini o beyaz sıvılarını içime yani bedenime akıttıkları adam. üçüncüsü yabancı gözüm sanki bir yerde ısırıyor. küçük, ama sakalı da yok, çıtı pıtı. işaret ediyorlar, gel buraya kahverengi tanju diyor bana sakallı olanı. ama diğerinden uzun olanı. gidip oturuyorum yanlarına. çok utangaç, çok naif, çok... çok yumuşak. göz göze geliyoruz, gözlerini benden kaçırıyor. şakalaşıyorum diğerleri ile. konuşuyorum, soruyorum, araştırıyorum, merak ediyorum. " kim bu parlak " diyorum, anlatırken ikisinin de ağzından suları akıyor. onlar anlattıyor, çocukta bir kızarıklık..onlar anlatıyor çocuğun yere bakan gözleri hep aşağıda. onlar anlatıyor çocuk yerin dibine giriyor.

hepimiz böyle değil miydik diye geçiriyorum aklımdan, hepimiz bu kadar ürkek değil miydik. kim bu işleri anasının karnında öğrenmişti. cesaret veriyordum o iki sakallının yanından ayrılırken. o iki sakallın ''sana emanet iyi bak?'' dediğinde barda kahkahalar kopuyor. utanıyor.
yol boyunca konuşuyoruz, arabam çok yakında olmasına rağmen yalandan yolu uzatıyorum. elinden tutmaya çalışıyorum, ellleri bir ölü gibi buz sıcaklığında. heyecandan olmalı. belki de utangaçlıktan. belki de onun alışma süresi çabuk geçecekti. ve belki de naz yapıyordu. ve tıpkı bakire kızlar gibi.

ürperiyorum. aklıma kızıllığında kaybolan kızlar geliyor. tiksiniyorum birlikte olduğum kızlardan. aklıma geliyor. kafam zaten iyi, kusuyorum. kızarık oğlan bu sefer utangaçlığı hayrete ve korkuya dönüşüyor. ''iyiyim '' diyorum sadece iyiyim. korkutmak istemiyorum, kızıl kan görmek istemiyorum. aklımdan bu ürpertici dakikalar geçiyor. sonra kendine gel tanju diyorum, sadece kendine gel. bunda kızıllık yok, bunda kan yok.

nihayet arabaya ulaşıyorum, yolu uzattığım için kendime küfürler ediyorum ve belki de ilk defa bu kadar kararsız kalıyorum. sanki aşık oluyorum. yol boyunca hep o kızıllığında kaybolan kızları düşünüyorum. belki sadece 2 gram bir kan, ama ömür boyu o anı hatırlatan bir an. üzülüyorum. başarılı olmam için, sevgilime kendimi ispatlamam için üzülmemem gerektiğini iyi biliyorum. niyahet kahverengi kapımıza varıyoruz, nihayet o yol bitiyordu. o yol ne zaman bitiyor bilmiyorum. ne zaman arabaya biniyordum onuda hatırlamıyorum.

kenimi eve zor atyorum. ve ilk defa mutsuz giriyorum. bir bardak viski dolduruyorum, zaten sarhoş olduğum aklıma geliyor. ayılmalıyım. kahve en iyisi kahve..''ben yaparım'' diyor kız sesinde bir erkek. bir an evde onun olduğunu hatırlıyorum. hayır diye işaret ettiğimde yüzüme gülümsüyor. güveniyor artık bana. o kadar işlenen travesti cinayetine rağmen bana güveniyor. ve mor gabriel'e rağmen bana güveniyor hayır mor gabriel'i benim öldürdüğümü bilmiyor. o benim gerçekten insan olduğumu düşünüyor. ama mor gabriel'i kutarmak için de öldürdüğümü bilmiyor. mor gabriel başka bedenlerin olmasın diye öldürdüğümü bilmiyor. mor gabriel'in sevgilim olduğunu bilmiyor. habersiz. yeni doğanbir çocuk gibi bütün dünyadan habersiz.

sevgili olma süreci bana göre değil. çıkmalar, buluşmalar. benim de bir raconum olduğunu hatırlatıyorum. telefonlarımızı alıyoruz. son telefon faturamı ödemediğim aklıma geliyor, yarın öderim diye aklımdan geçiriyordum. mesaj olmaması gerekiyordu. beni görmek istediğinde bir kaç saat önceden aramasının yeterli olduğunu sölüyordum. sürekli elimde telefon olması imkansızdı. ben tek bir kişiye bağlı değildim.

birbirimize sarılıyoruz, ürkekliği sanki biraz geçmiş gibi. belki de utangaç değildi, belki de o iki sakallı ibneden korkmuştu. bu yola çıktı ise her şeyi göze almalı idi. ölümüde, hayatıda, yaşamayıda. ve belki de utangaçtı. kolay değildi.

sarılıp öpüştükten sonra ayrılıyoruz. dudakları, tıpkı o sakalsız suratı gibi, pürüzsüz. daha öpülmemiş dudaklar. hiç bir sakal ve bıyığın değmediği dudaklar. anlıyorum bu dudaklara kimsenin dokunmadığını. heyecanlanıyorum. aradan iki hafta geçiyor. iki hafta geçmesine rağmen beni ilk defa arıyor. eve davet ediyorum. 3 saat sonra gelmesini söylüyorum. hazırlık yapmam gerekiyor. libidomu temizlemem gerekiyor, koltuk altlarım 2 aydır kesilmemiş nerede ise örülecek seviyeye gelmiş. onları temizlemem gerekiyor.

el değmemiş bir erkeğe sahip olacağım dakikalar aklıma geliyor. heyecanlanıyorum. muhittin abladan alış veriş yapıyorum; aklıma geleni, alabildiğimi alıyorum. muhittin abla'da tüy dökücü krem kalmamış, bir daha alt sokaktaki markete inmeye eriniyorum. zaten param yok. zaten iki haftadır işe çıkmamışım. traş bıçağı alıyorum. bunlar şimdilik işimi götüt düşüncesindeyim. elimi cebime atıyorum, son paramı taksiye verdiğim aklıma geliyor. ve evşme gelen temizlikçi kadına. hesaba yazdırıyorum.

masayı hazırlıyorum. en iyisinden olmasa da kaliteli şaraplar. ama bugün alkol olmamalı. belki ilk seferde güzel bir yemek yenip ikinci sefere alkol ile yapılmalı diye düşünüyorum. belki sevgilim bir kadeh şarap içip daha rahat olacak diye aklımdan geçiriyorum. şarabı türbüşon ile zorla açıyorum, bir kadeh içmeyi düşünüyorum ama iyi biliyorum gerisi gelecek. içmekten vaz geçiyorum.

ikindi ezanı okunuyor, abdestim olup olmadığını bilmiyorum. namazı kazaya bırakıyorum ve yaratıcının affına sığınıyorum bugünlük. temizliğe gelen kadının telefonun altında duran son paramı almadığını görünce liblolarım kalkıyor, seviniyorum. sonra kadın emeğinin karşılığını almadı diye ona üzülüyorum. üzülmemem gerektiğini iyi biliyorum. saatime bakıyorum ve saatin 5'e geldiğini gördüğümde bir koşu banyoya giriyorum. her tarafımı yıkayıp, jiletle kesiyorum.

ve kapı çalıyor. kapının zili çok ürkek. tıpkı sakalları olmayan sevgilim gibi, tıpkı ilk ilişkiye girdiğim gün gibi ve ilk kızıllığını akıttığım o kız gibi. kendime çeki düzen verip kapıyı açıyorum. içten bir gülümseme ile karşılıyorum ve o da samimi ve o da heyecanlı ve istekli ve kederli ve ürkek.

yemeğe geçiyoruz. iştahı yok gibi. belki de utangaçlıktan, belki de şevhetten ve belki de korkudan. hiçbir pürüz yok vücudunda, hiçbir hırpalanma belirtisi yok.. kızarıklık yok..leke yok..bıçak yarası yok...elimdeki bıçak izini görüyor, konuşmasına, konuşup ürpermesine izin vermiyorum. ellerimi onun hiç dokunmamış dudaklarına götürüyorum ve belki de susturmak için belki de aşkımızı noktalamak için.

onun vücudu da temiz, o da şampuan kokuyor ve o da kıllarını yeni temizlemiş belli. penis bölgesini yeni kesmiş belli. ve tüysüz bölgesini ağzıma alıyorum. tıpkı yeni doğmuş bir bebeğin memeyi emmesi gibi. suratı kızarıyor.. utangaç. çocuğunu ilk defa emziren bir anne gibi. yeni doğmuş ve doğması ile büyümesi bir olmuş bir bebek gibi. utangaç, öpünce suratı kızarıyor, boynunu öne eğiyor. korkak, öpünce boynuma saklıyor dudaklarını.

dudaklarını yaslıyorum boynuma, sonra libloma. sarılıyor bana ve dudaklarıma yapışıyor. giriyorum, hafif bir inleme ve hafif bir sonbahar rüzgarı gibi bir ses. kulağıma " seni seviyorum" diyor. ve bende onu seviyordum. ve bu iştende başarılı bir şekilde ayrılıyordum. kan görmeden, onun kızıllığını içime çekmeden. ve o kız gibi ürpermesine izin vermeden.
tiskiniyorum kendimden. o tertemiz bir şekilde benim olmuşken kendi yaşantılarım gözlerimin önünden geçiyor. kusmamalıyım iyi biliyordum. kusarsam o bunu hiç unutamayacaktı. kızlığını kaybeden kızlar gibi hep bugünü pişman bir şekilde hatırlayacaktı.

ve onu o iki sakallıya teslim ediyordum. ve ondan ayrılırken gözlerim doluyordu. son bir defa daha öpüyordum. bir kişiyi daha bu yola hazırlarken gözlerim doluyordu. iki sakallıdan uzun olanı zarfı çaktırmadan cebime koyuyor. sol gözümle göz kırpıyorum, alttan gülüyor piç kurusu.

son bir kez dokunup gözlerim yaşlı bir şekilde ayrılıyorum. ve arabama giderken yine kusuyorum. ve param olduğu için yeniden yazıyorum.

hoşlanılan erkekten çocuk doğurmak

hayallerdir hoşlanılan erkekten çocuk doğurmak. hayaller.. her gece uykuya dalmadan önce kurduğumuz tatlı küçük materyaller. bilim, ilim, irfan, din, evrim, tanrı, peygamber ve adına ne denirse.

ismin bir önemi yoktu. ırkında bir önemi yoktu. hele hele düşlerin hiç bir önemi yoktu. belki de bu anlamda kurduğumuz hayaller materyaldi. ve belki de zamanın.

doğacak çocuğun bizden isim hakkı istemesi onun adına belki de önemliydi ve belkide babasını bilmesi ve belki de milliyetini bilmesi. ve dinini. yarın sorgulandığında tanrıya en çelişkisiz bir biçimde cevabını vermeliydi.

ya ömrümüz, ya tercihlerini belirlediğimiz cinsiyetlerimiz. isim hakkı bizim elimizdeydi, ırk desen bir yere kadardı. homoseksüel yada heteroseksüel, gay yada lezbiyen..tanju ya da ayşe. ne fark ederdi.

yetiştirilme tarzı, alınan oyuncaklar gideceği okul, eğitim hayatı. bunlar belirlenebilirdi. belki tövbe edip dinini değiştirebilirdi, belki isyan edip ateist olabilirdi.

bir çocuğun olmasını istemek doğaldı. imkansız değildi. yapay ya da suni döllenme. ve adına her ne derseniz demeniz. tıp ilerlemişti. teknoloji başını almış gitmişti. ya bu kadar kötü dünyaya bir çocuk getirmek ne kadar akıllıca idi.

bir erkeğin, erkek sevgilisinden çocuk doğurmasını istemesi kadar olağan bir şey yoktu.

tanrı o kadar da katı yürekli değildi, katı olan bu dünyanın şartları idi.
ve dünyaya getirdiğin kızının, onun, o canın, senden bir parçanın büyüdüğünü görmek, saçlarını taramak, okula göndermek. işte belki de o zaman inancı olmayan sevgilim senin mekanında sabahlıyacaktı tanrım. ve belki de onu sana getirecek tek şey buydu.

reyhanlı patlamasını derbide unutturan akp

acil gündem değiştirme profosorü akp tarafından planlanan bir olaylar silsilesi. hemen hemen hiç bir iddiası olmayan iki takımın mücadelesi. pazar akşamı istanbul'da, medeniyetin beşiği kadıköy'de....

fenerbahçe - galatasaray maçı...

birisi geçen hafta şampiyon olmuş, diğeri şampiyonlar ligine oynuyor. gündem değiştirilmek istendi, çünkü adalet ve kalkınma partisi bombalı saldırıyı bu insanlara unutmak istiyordu, bu sadece futbol ile olabilirdi.

''futbol halkın afyonudur.''

dün akşam 22:00 sularına kadar hemen hemen herkes reyhanlı'da ki katliamı konuşuyordu, hükümetin yayın yasağını eleştiriyordu. hükümet artık köşeye sıkışmış bir tavuk gibi kalmıştı, ama onlarda piyon çoktu. öyle bir şey olması gerekiyordu ki insanların reyhanlı'dan istanbul'da ki maça dönmesi gerekiyordu.

ilk önce volkan ve sabri kasıtlı olarak kavga ettiler...ve daha sonra türk futbol tarihinde bir ilk...

geçen hafta şampiyon olan bir takım, ezeli rakibine yenilmesine rağmen şampiyonluğunu kutluyordu..bu olaya fenerbahçeliler sevinmişti kimisi 6 tane yemediğine sevindi dedi, kimisi fark yemediğine sevindi dedi...

fenerbahçe ise galibiyetten sonra futbolcuları ve taraftarları çılgına dönmüştü. maçtan sonra bağdat caddesinde kutlamalar olmuştu. şampiyonluğu kaçıran fenerbahçe galatasaray galibiyetini neredeyse kutluyordu. galatasaraylılar da bundan pay çıkartıyordu. fenerbahçe ikinci oldu diyorlardı.

elbetteki iki takımın buna hakkı vardı. fakat bir göz ardı edilemeyecek bir gerçek vardı

''fenerbahçe galatasaray maçındaki olaylar, sevinmeler hepsi planlı idi. akp parti bir başarıya daha imza atmıştı.

''acil gündem değiştirmek.''

nasıl olsa medyayada yasak gelmişti artık sıra medyanın dünkü maçı ısıtıp, satmasında idi. hükümet gerçekleri kapatmış ama 177 kişinin ölümü de gerçekti. onlar bizi nasıl olsa savaşa sokacaktı. her gün nasıl olsa insanlar ölüyordu. koltuk daha önemliydi.

''deliğe süpürülme sırası sana geldiğinde, bakalım gündem nasıl değişecek sayın başbakan?''

herkesi koyun olarak görme, en azından koyun olmayan yüzde 50 var, aslanlar gibi.

mecliste eşcinsel bir milletvekili

türkiye de eşcinsel bir milletvekili.

2010 genel seçimlerinde seçilen bir miletvekili. her milletvekili gibi sözlerinin arkasında durmayan, seçildiği gün sizi unutan bir milletvekili. . .

istanbul'dan adaylığını koyduğu zaman bu sefer farklı olacak demişti kiremit hasan. bizim gay bara takılan her gayin, bir rengi vardı. kimisi pembe idi, kimisi kahverengi..kimisi mor, kimisi turkuaz, kimisi de kiremit rengi...

kiremit hasan dememizin sebebi, heyecanlandığı zaman renginin kiremit'e dönmesinden dolayı olması gerekti. yaşı bizden epeyce büyük olduğundan pek hatırlayamadım hikayesini, ama emin olun bizlerden daha genç gösteriyordu.

evet demişti, bu sefer gerçekten farklı olacak. bütün vaatlerini sıralamıştı. bütün gayleri örgütlemiş kiremit hasan'a oy topluyorduk. bizim için siyasi partinin hiçbir önemi yoktu, önemli olan meclise gay bir vekil sokup, dertlerimizi anlattırmaktı. en azından eşcinsel bir siyasi parti kurmasını sağlayıp, biraz dikkat çekmek istiyorduk. eşcinsel cinayetlerinin önüne bir nebze olsun geçebilirsek bizden mesudu inanın olamazdı.

kiremit hasan vekil seçildiği o pazar günü telefonlarını kapatmış ve o gece yarısı ankara'ya mazbatasını almaya gitmişti. zannımca meclis 2,5 ay tatil olduğundan bir daha kiremit hasan'dan haber alan olmamıştı. meclis açıldığında nasıl olsa görecektirk.

kiremit hasan sonradan öğrendiğimize göre beyoğlu sosyetesinin en meşhur ailelerinden olan bir kızla evlenmişti. bu haberi aldığımızda hepimiz şaşırmıştık, çünkü kiremit hasan'ın kızlara hiç ilgisi yoktu. meğer kiremit hasan karısını birilerine peşkeş çekerek, siyaset dünyasına dalmış, bir kaç bakana verdikten sonra kendisini aday olarak göstermişti.

ama onu deşifre etmek, bir erkeğin ilk erkeği olmak kadar zevkli idi.

beyoğlunda babası tarafından öldürülen travesti

avrupa'nın orta yeri sayılabilecek bir caddede, türkiye'nin en meşhur sokaklarından birisinde yine bir travesti cinayeti vakasıdır. bu kez katil farklı, bu kez aktörler farklı. ahmet yıldız da değildi, bu sefer cinayete kurban giden mor gabriel. üstelik bir rus...

sessiz, yorgun, ağır...
yıkık dökük bu şehrin duvaları
kuş sürüleri terk ederken bu şehri
ve sonbahar yaklaşırken
köpek gibi bir yalnızlık yine.
sessiz, yorgun ağır...
yüzüme...

bir travesti cinayeti, öldürülen bir insan, yaşamına son verilen bir canlı...
kutsal yaşam süreci tanrı tarafından elinden alınan değil, cinsel tercihleri nedeni ile katilleri tarafından katledilen bir beden...

beyoğlunun karanlık ve soğuk günlerinde işe çıkmaya hazırlanıyordu mor gabriel. babası rus olduğundan olsa gerek bembeyazlar gibi bir teni vardı gabriel'in. ve soğuğu görür görmez suratının morarması ile bu lakabı almıştı mor gabriel.

varlıklı bir ailenin, ama bir o kadar da tutucu bir ailenin tek oğlu olarak dünyaya gelmesiydi belki de mor gabriel'in bu dünyadaki tek şansızlığı. ailenin tek çocuğu olunca, üzerine titrenmiş yaşıtları oynarken o dadılar tarafından bir kız çocuğu gibi büyütülmüştü. benim travesti olmamın tek sebebi zenginlik derdi.

mor gabriel bisiklete binmeyi bilmiyordu, mor gabriel yaşıtları gibi sokakta ellerini yere koyarak fildişte oynamamıştı, mor gabriel ilk kız arkadaşını evine attığında ve kız arkadaşının üzerinde iken babası yakalanığında öldürülesiciye dövülürken henüz 16 yaşındaydı. belki de mor gabriel bu yüzden erkeklikten nefret etmiş ve sürekli erkek olmaktan gurur duyan babasına inat cinsel tercihini değiştirmişti.

dayağı yedikten sonra 2 sene boyunca kimse ile konuşmamış, odasından bile dışarı çıkmamıştı. dile kolay bile değildi. mor gabrielin bu davranışından ilk zamanlar kimse rahatsız olmamıştı. zaten kimse ile muhattap olmamasını isteyen ailesi değil miydi?

benim babam diye başlardı söze hep mor gabriel, ağzını bir açtığında bir daha susturamazdınız. o iki senenin acısını belki de böyle çıkartıyordu..kah gülerek, kah ağlayarak..

''asıl ibne olan benim babam'' derdi mor gabriel hemde kahkahalar aarak söylerdibunu. beni ibne yapan o. ve bunun tek sorumlusu o. çoğumuzun 1 senede sarf ettiği kelimeleri, gabriel bir gecede konuşurdu.

zenginlik, başa bela. adam gibi cinsel tercihlerini de yaşayamıyorsun diyip küfür ederdi. evden çin bölgesine kaçtığında 18'ini henüz bitirmişti. viladi voslok bölgesinde ki anılarını anlatırdı. babası zengin olduğundan gabriel'i rus mafyası sadece 2 günde bulmuştu, ama mor gabriel 4 senedir bize hep o iki günü anlatırdı. çünkü ilk defa o zaman mutlu olmuştu. o iki güne sığdırdığı o kadar anıları vardı ki...ve mor gabriel'in erkekliğini ilk kaybettiği yer, tecavüze uğramış olduğu o geçit. xvcdosyaf köprüsünün hemen alt geçidi...

ve o günün üzerinden geçen 4 sene sonra, bu sefer anadolu topraklarında. bir kıtası avrupa'ya beşiklik eden istanbul'un her yavşağı ağırladığı könhe kaldırımlarda. babası mor gabriel'in izini yine bulmuştu. mor gabriel yakalanacağını biliyordu ve yakalandığı zaman öldürüleceğini de. ve belki de bu yüzden başka bir yere kaçmıyordu. ve belki de artık kaçmaktan yorulmuştu. ve artık onu kimsenin saklayamayacağını bildiği için inadına beyoğlu sokaklarında sürekli önüne gelenle yatıyordu ve bu yüzden beyazlardan nefret ediyordu.
hayatının baharında, henüz 23 yaşında bile değil. sözde delikanlı babası tarafından öldürülen toprağa düşen bir can daha. yine bir travesti cinayeti, yine son olmayacak bir travma..ve yine hüzünlü gözler.

sessiz, yorgun, ağır...
yıkık dökük bu şehrin duvaları
kuş sürüleri terk ederken bu şehri
ne sonbahar yaklaşırken
köpek gibi bir yalnızlık yine.
sessiz, yorgun ağır...
yüzüme...hüzünlü gözler.

bir travesti cinayeti, öldürülen bir insan, yaşamına son verilen bir canlı...

fatihintakendisi

ülser sebebi ile hastaneye kaldırılmış dost yazar. kendisine acil şifalar diler, tez zamanda aramıza katılmasını temenni ederim. büyük geçmiş olsun...

gaylerin lezbiyenler kadar sevilmemesi

lezbiyenlerin yolda yaptıklarını, gaydaşlarım yapsa taşa tutulurlar. ama lezbiyenler için her şey doğaldır, birde onlara çekici çekici bakarlar, bize ise şeytan görmüş gibi bakarlar.

pembe tolga vs kahverengi tanju

şahsım ile pmebe tolgayı iç çatışmaya sokacak bir mücadale, ama biz tolga gaydaşım ile bu tür kapışmalara girmiyoruz efendim. tolga iyi yazar, dili büyüktür ayyyşşşş yanlış anlamayın sakın, iyi dil yapar iyi yazar yani. ben ise bugün beyoğlun'da, yarın antalya'da takılan inançlı bir gay.

tolga benden daha iyi yazar, ama ben işini daha iyi yapar gaydaşlarım. çok iyi dil darbelerim vardır, yazıdan anlamam ki. ben hayatı yazarım. buraya entryi giren herkesi kucak dolusu dudaklarından öper, hepsini gaydaşım ilan ederim.

bir polis kadin

hakkımda onun bunun fakesi diye cirit atan torbacı bir yazar. seni ifşa etmeme utanmadın mı?
bir derdin varsa git şikayet et, var mı benim gibi kanıtın. varsa git, yoksa otur kıçının üstüne. sen kimsin ki milleti fake diye suçluyorsun torbacı.

merhaba ben pembe tolga

gaylar kervanına katılmış olan bir arkadaşımız, umarım inançlı gaydir.

gaylerin ahirette çekeceği azap

cehenneme cinsel tercihlerle değil, inançla gidilir. inançlı bir gay olarak söylüyorum, kimin nereye gideceğine kimse karar veremez. bunu sadece cenab-ı hak bilebilir.

metallica james in gay olması

nihayet sonunda beklenen açıklama gelmiştir. gayler kervanına dünyaca ünlü bir sanatçı daha eklenmesi, bütün gaydaşlarımı olduğu gibi beni de sevindirmiştir.

selamun aleyküm

ben kahverengi tanju.

sessiz bir akşamın sonunda gay barımızda, gaydaşlarımızla takılırken bu sevindirici açıklamayı duymak hepimizin tüylerini diken diken etmeye yetmişti. anlatılmaz bir sevinçti. o yakışıklı adam gay olduğunu açıklamıştı.

sözlük gaylerinin şu anda dinlediği şarkılar

selamun aleykum
ben kahverengi tanju.

metallica grubu lideri james'in gay olduğunu açıklamasından sonra, sürekli metallica dinliyorum. metallica unforgiven şu anda dinlediğim şarkı.

bira sisesindeki izmarit

dostunum diyenlerin gazabına uğradığı için silinen bir yazar. başka bir feyk hesabı vardı, dostunum dediği insan buna iyi bir kazık attı. kendisini uyarmama rağmen beni dinlemedi, ondan bana zarar gelmez dedi..o çok iyi bir insan dedi...o dostunum dediği kişiye feyk hesabını söyledi birbirlerinin nick altlarını parmakladılar...sonra o dostunum dediği kişi konuşma capslerini moderatöre iletildi...son silinen yazarlara bakın feyk hesabını göreceksiniz...

şimdi eminim bunu okurken bana anca hak veriyor, iş işten geçtikten sonra..al sana dost..bir ''zulacıya'' ne kadar güvenebilirsin ki?

erkek kesen satanist hatun

(bkz: bir polis kadin in yeni feyki)

bir polis kadin in yeni feyki

(bkz: erkek kesen satanist hatun)

işte bir polis kadin ile satanist kesen psikopat kedi'nin aynı kişi oldukları şimdi daha da açıktır.

(bkz: satanist kesen kedi bir polis kadin in feykidir)

bunu ortaya çıkarmamıza rağmen, uludağ sözlük moderasyonlarından cesaret almış olsa ki gerek, baktı bana kimse ses çıkartmıyor nasıl olsa beni silemezler, çünkü ben satanist kesen psikopat kedi ile zirveler düzenliyorum cesaretine kapılmış ve yeni bir feyk almıştır.

feyk alıp, adam gibi kimseye saldırmadan yazsa eminim kimse sesini çıkartmaz. eminim ki çoğu yazar benimle aynı düşüncededir. ama bir polis kadin ile millete saldırdığı yetmezmiş gibi, şimdi bu saldırılarını yeni nickinden yapacak. hani sürekli hakaret ediyor ya, bazılarına da yalayıcı diyor ya, şimdi birde kendi kendisini yağlıyor.

bir polis kadin nickli user kimse ile uğraşmadığı zaman ve hiçbir yazara kişisel hakaretler ile saldırmadığı zaman bende onunla uğraşmayı bırakacağım.

görsel

http://c1304.hizliresim.com/18/3/lr8ld.png

pok gazetesi

http://galeri.uludagsozluk.com/r/416700/+

ilk haberler bizde. nasıl olur anlamıyorum, satanist kesen psikopat kedi ile ulu karmasında olacaksınız, millet size güvenecek sonrasında ise polis kadin ile saldıracaksınız. kimse adam gibi yazan feyke bir şey demez, pembe tolga gibi yazarlarda vardı, kimse bir şey demedi. isyanımız zirvelerde tanıdığı yazarlara saldırması...

fatihintakendisi

bir polis kadinin feykleri tarafından saldırıya uğrayan yazar...kendisini daha önceden deşifre etmiştik..şimdi de fatihintakendisi isimli yazara saldırıyorlar...allahını seven bir polis kadin ve satanist kesen psikopat kedinin yazı karakterlerini karşılaştırsın...zate caps ile belirledik o sildiği çapsın numarasını gerekli yere yolladık hiçbir dijital veri silinemez.

bir polis kadin

dalavere olayını yapan bir polis kadindir...zirvelerde satanist kesen kedi ile millete mutluluk dağıtıp, polis kadin ile arkasından atıp tutmakta, özel bilgilerini ifşa etmektedir...

çilekli turta isimli bir yazarın resimleri, özel bilgileri paylaşılmış zor durumda bırakılmıştır...zirvede mutluluk, internette arkasından sallamak..ne kadar ayıp, farkında mısınız sayın yazarlar?

pok gazetesi

bir polis kadina özel çıkan gazete...pardon satanist kesen kediye...pardon leylasini arayan Mecnun'a...

çılgın farklı karakter...tek ortak noktaları aynı kişiler, aynı saldırganlıklar....