bugün
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı102
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız9
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- eve çağıran erko22
- b'u r c u24
- neden sürekli kabız oluyorum17
- ya tarkan da ölürse10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı11
- sözlük erkeklerinin arabaları9
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur16
- metin arolat31
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- ctrlx9
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri10
- narin güran17
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın12
- bel çevreniz kaç cm12
- bimde çalışanda akıl var mı13
- anın görüntüsü33
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- siber güvenlik başkanlığı9
- sudekiray12
- sağ yan ağrıması8
- menuet13
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
- bana aşık yazarlar15
- kuresel ikinma'ya yetkili diyen zavallılar10
- gocu silik yesin kampanyası15
- doritoslu çiğ köfte16
- menuet'in çok gergin ve sinirli olması9
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna9
- gocu isimli küfürbazın çaylak olması10
- umut halil icardi9
tek kitabını okudugum melankolik guzel: -kambur
ama o kadar yakaladı ki beni, o kadar kalbimi titretti ki..
diger kitaplarını da okuyacagım.
ama o kadar yakaladı ki beni, o kadar kalbimi titretti ki..
diger kitaplarını da okuyacagım.
"Bir şeylerin, insan soyunun devamı olmak beni öyle sıkıyor ki."
Kelimeleri ince ince işleyip eski zaman hikayeleri anlatan, ölüm ile hatta en çok da kendisi ile ilgili dertleri tasaları handikapları olan tuhaf insan iyi yazar.
"Başkalarının perişanlığını görmek beni hayata ısındırmadı, hepi topu buymuş demek soğan ekmeğe iştahlandırmadı. Ölüler ve ölenler hayata bağlamadı. Balığın suda kayışı da, tavada yanışı da gayretle acıklı idi de, ummanın buna ses çıkarmayışı niye idi?"
'Öyle miymiş?' Adlı beklenen Kitabı 11 martta çıkıyor.
"devir öyle bir devir ki insan kalkıp da "şuyum" diyemiyor; iyi bir şey zannedip "ben de" diyorlar.
şöyle gönül rahatlığıyla bir içimi döküp "yahu ben şizofrenim galiba" desem "aa devir şizofren devri kim değil ki, sen beni bilsen," diyorlar..."
şöyle gönül rahatlığıyla bir içimi döküp "yahu ben şizofrenim galiba" desem "aa devir şizofren devri kim değil ki, sen beni bilsen," diyorlar..."
coşkuyla ölmek gibi bir kitabı vardır.
Hayata sığmak kolay değil, elin kolun sığsa tuttukların sığmıyor, ayakların girse hayallerin girmiyor, belin dönse gözün arkada bıraktıklarında kalıyor, hep bir darlık, darlık, sıkışma, sonra da bakılıyor ki, insan gire gire daha giriş kapısında durmuş, orayı da tıkamış, ötesi bomboş, yiğitsen ilerle. Bilinen beylik şeyler, evlenmek, işe girip çalışmak, yorulmak, hastalanmak, yaşlanmak, umduğunu bulamamak ve gitmek istemek
Hayata sığmak kolay değil, elin kolun sığsa tuttukların sığmıyor, ayakların girse hayallerin girmiyor, belin dönse gözün arkada bıraktıklarında kalıyor, hep bir darlık, darlık, sıkışma, sonra da bakılıyor ki, insan gire gire daha giriş kapısında durmuş, orayı da tıkamış, ötesi bomboş, yiğitsen ilerle. Bilinen beylik şeyler, evlenmek, işe girip çalışmak, yorulmak, hastalanmak, yaşlanmak, umduğunu bulamamak ve gitmek istemek
sevgili şule ;
bu sabah lucio battisti'nin io vorrei non vorrei ma se vuoi adlı şarkısını dinlerken birden aklıma geldin. italyanca bilir misin? ben de bilmiyorum. ama şarkının manasının ''istiyorum, istemiyorum, eğer sen istersen'' olduğunu biliyorum. bir şarkının namesini söze dökmek kolay değil. daha doğrusu ben bu iş için edebi açıdan kifayetsiz sayılırım ama tarife cüret edecek olursam dalgaların bir sahile vuruşu gibi geri çekiliyor, kabarıyor, yükselip kıyıya vuruyor ve tekrar ric'at ediyor. aşağı yukarı hayatımız gibi birşey. resimlerine, daha doğrusu senin suretinin suretine baktığımda bu şarkıdaki dinginlik halini andıran bir ifade görüyorum. kendini herkesten ve her şeyden geriye çekmişsin. onların, yani hür iradenle hayatına dahil ettiğin sayılı kişilerden gayrısının seni incitmesinden mi korkuyorsun ? belki dünyana onları ortak ettiğinde senin soylu gördüğün şeyleri anlamayacaklarından, ona gereken değeri vermeyeceklerinden endişelisin. seni de eteğinden tutup yanlarına çekmelerinden korkuyorsun. ya da bunlardan hiç biri değil. sadece dilediğin gibi yaşama özgürlüğünün tadını çıkartmak isteyen egoist birisisin.
şimdi dünyana girmeden, sen beni farketmeden uzaktan izlemedeyim. tek başına atölyede tıkırtıların arasında bitirmek için kendine mühlet koyduğun o saatin parçalarını yerine monte ederken, dudağının büküldüğü anı zihnime kaydettim. öğle vakti biraz geçmiş ve sen hala gün doğduktan kısa bir süre sonra yaptığın hafif kahvaltıyla duruyorsun. acaba çilekeşler, acıktıklarını duyumsarlar mı ? sonra vakit ikindiye doğru eğilip, sırtında kadınlara has o ağrıyı hissettiğinde etrafına şöyle kaçamak bir bakışla bakıp göz gezdiriyorsun. ne tuhaf ! her yanın saat dolu ama sen saatin kaç olduğunu merak edip de bakmadın. insan kendinin şuurunda ise hayatını saatlik hesaplara göre pay etmesine ne gerek var ? sen kendinlesin ve o çalıştığın süre içinde, özünle ne muhavereler yaptın. şimdi kaşımda o kadar gerçeksin ki yalan makinesi fotoğraf bile bakışlarındaki hüznü gizleyemiyor. hep bir şeyler arar gibi uzaklardasın veya gelmeyecek bir şeyin, birisinin umutsuzluğunda. ama nedense çok azı objektife doğru ve en az gerçekçi olanlar objektife baktığın kareler.
bu sabah o şarkıyı dinlerken seni hayal ettim. senin kadar güzel ifadelerle olmasa da bir şarkının ilhamıyla seni birleştirerek kafamda bir şule yaratıp, kaleme döktüm. benim orada olmamı bilmeni bile istemem, öyle saatlerce seni senleyken izlemek daha güzel olur. işte bu yalandı. beni farketmeni istemesem niye orada olayım ki? sonra sen birden farkıma var. ben en aptal halimle yakalanayım. yanakların önce biraz pembeleşsin ve tebessümünle tatar gözlerin biraz daha kısılsın. utanma sırası bana geçsin. bu gülümsemeye karşı koymak ne de zor. ben burada ne mi arıyorum? bir insan. acaba aradığım siz misiniz?
bu sabah lucio battisti'nin io vorrei non vorrei ma se vuoi adlı şarkısını dinlerken birden aklıma geldin. italyanca bilir misin? ben de bilmiyorum. ama şarkının manasının ''istiyorum, istemiyorum, eğer sen istersen'' olduğunu biliyorum. bir şarkının namesini söze dökmek kolay değil. daha doğrusu ben bu iş için edebi açıdan kifayetsiz sayılırım ama tarife cüret edecek olursam dalgaların bir sahile vuruşu gibi geri çekiliyor, kabarıyor, yükselip kıyıya vuruyor ve tekrar ric'at ediyor. aşağı yukarı hayatımız gibi birşey. resimlerine, daha doğrusu senin suretinin suretine baktığımda bu şarkıdaki dinginlik halini andıran bir ifade görüyorum. kendini herkesten ve her şeyden geriye çekmişsin. onların, yani hür iradenle hayatına dahil ettiğin sayılı kişilerden gayrısının seni incitmesinden mi korkuyorsun ? belki dünyana onları ortak ettiğinde senin soylu gördüğün şeyleri anlamayacaklarından, ona gereken değeri vermeyeceklerinden endişelisin. seni de eteğinden tutup yanlarına çekmelerinden korkuyorsun. ya da bunlardan hiç biri değil. sadece dilediğin gibi yaşama özgürlüğünün tadını çıkartmak isteyen egoist birisisin.
şimdi dünyana girmeden, sen beni farketmeden uzaktan izlemedeyim. tek başına atölyede tıkırtıların arasında bitirmek için kendine mühlet koyduğun o saatin parçalarını yerine monte ederken, dudağının büküldüğü anı zihnime kaydettim. öğle vakti biraz geçmiş ve sen hala gün doğduktan kısa bir süre sonra yaptığın hafif kahvaltıyla duruyorsun. acaba çilekeşler, acıktıklarını duyumsarlar mı ? sonra vakit ikindiye doğru eğilip, sırtında kadınlara has o ağrıyı hissettiğinde etrafına şöyle kaçamak bir bakışla bakıp göz gezdiriyorsun. ne tuhaf ! her yanın saat dolu ama sen saatin kaç olduğunu merak edip de bakmadın. insan kendinin şuurunda ise hayatını saatlik hesaplara göre pay etmesine ne gerek var ? sen kendinlesin ve o çalıştığın süre içinde, özünle ne muhavereler yaptın. şimdi kaşımda o kadar gerçeksin ki yalan makinesi fotoğraf bile bakışlarındaki hüznü gizleyemiyor. hep bir şeyler arar gibi uzaklardasın veya gelmeyecek bir şeyin, birisinin umutsuzluğunda. ama nedense çok azı objektife doğru ve en az gerçekçi olanlar objektife baktığın kareler.
bu sabah o şarkıyı dinlerken seni hayal ettim. senin kadar güzel ifadelerle olmasa da bir şarkının ilhamıyla seni birleştirerek kafamda bir şule yaratıp, kaleme döktüm. benim orada olmamı bilmeni bile istemem, öyle saatlerce seni senleyken izlemek daha güzel olur. işte bu yalandı. beni farketmeni istemesem niye orada olayım ki? sonra sen birden farkıma var. ben en aptal halimle yakalanayım. yanakların önce biraz pembeleşsin ve tebessümünle tatar gözlerin biraz daha kısılsın. utanma sırası bana geçsin. bu gülümsemeye karşı koymak ne de zor. ben burada ne mi arıyorum? bir insan. acaba aradığım siz misiniz?
"ben peygamber olmak istiyordum, ya da hiçbir şey. ama olamadığım peygamber olamamak olsun istiyordum bir yandan da."
çoşkuyla ölmek isimli kitabı 2012 yılının en iyi 10 kitabı arasındadır.
der ki:
Öğrendiğim her şeyi yalnızlıktan, ıssızlıktan, sessizlikten ve çok fazla bakmaktan öğrendim."
Öğrendiğim her şeyi yalnızlıktan, ıssızlıktan, sessizlikten ve çok fazla bakmaktan öğrendim."
Oğuz atay'ın üslubunu sevenler için günümüzün kaçırılmayacak yazarıdır kendisi.
iyi bir başlangıç yapmak isteyenler Zamanın Farkında adlı eseri alıp okuyabilirler. Zaman kaybı değildir, mutlaka okunması gerekir.
" [...] kendini bir kez çıplak gözle görebilse insan, bir bakabilse yapamadıklarına değil bu hali ile yapabildiklerine şaşar. bir kez gerçekten görebilse olmuşu, verilmiş, olabilecek her şeyin aşinası olur artık. aşinası olunan artık tiksinilen ve inleten değildir. sadece kime ne kadar gösterileceğinin tedbiri alınır; aşinalık tedbirleri. kırgın değilim. gördüm ve önümdekinden başka bir şeyim olmadığını anladım. önümdeki bir parça zaman, farkına varabildiğim kadar."
iyi bir başlangıç yapmak isteyenler Zamanın Farkında adlı eseri alıp okuyabilirler. Zaman kaybı değildir, mutlaka okunması gerekir.
" [...] kendini bir kez çıplak gözle görebilse insan, bir bakabilse yapamadıklarına değil bu hali ile yapabildiklerine şaşar. bir kez gerçekten görebilse olmuşu, verilmiş, olabilecek her şeyin aşinası olur artık. aşinası olunan artık tiksinilen ve inleten değildir. sadece kime ne kadar gösterileceğinin tedbiri alınır; aşinalık tedbirleri. kırgın değilim. gördüm ve önümdekinden başka bir şeyim olmadığını anladım. önümdeki bir parça zaman, farkına varabildiğim kadar."
okumak iptiladır, müptelalara selam olsun. hu diyoruz onlara huuu!
http://kitap.radikal.com....egil-ama-cok-derin-251919
http://kitap.radikal.com....egil-ama-cok-derin-251919
şu aralar bu hanımefendiyi okumaktan gözüme uyku girmiyor. kanımca tanpınar'dan sonra yine tanpınar'ın üslubuyla yazıp da sırıtmayan ilk yazardır kendisi. hayri irdal'ın kadın hali sanki.
sadece saat ustası değil, aynı zamanda çağdaş türk edebiyatının en yetenekli, dikkat çekici yaratıcılarından biri.
bir eski zaman ruhu.
güncel Önemli Başlıklar