bugün

abazalığın gözlerden okunduğu anlarda, 'normal insanlar' olarak adlandırılamayacak bir grup genci giriştiği eylemdir, aptallıktır.

arkadaşlar arasında lan bu artık böle olmucak, bize kimsenin vereceği yok bari biz yolumuzu bulalım

mottosunu yerleştirdikten sonra gün usulü para toplamak, ve sırayla herkese birer şişme kadın alma organizasyonunun

hayat bulması ile tanıştım şişme kadınla. henüz yirmi bir yaşındaydım. ki zaten henüz yirmi bir yaşındayım.

aramızda kura çektik. küçüklükten beri biliyorduk 'gün' ritüellerini. ammavelakin hepsini de uygulayacak değildik.

pasta börek eksik kalsındı. biz şişme kadını yiyeceuduk. en azından hesap öyleydi. kurrayı çektik.

bana 3. sıra denk gelmişti. heyecandan yerimde duramıyordum. hiç bi pozitif etkisi yokken bünyeme, onlarca lira bayılıp

arkadaşa almak da feci koyuyordu. her aldığımız suratı bir hafta kayık şekilde geziyordu.

ilk şans ismete gülmüştü. aramızdaki en şanslı puşttu zaten. hiç şaşmadık ilk sıranın ona çıkmasına.

sabah akşam ossbir çekere cenabet cenaber gezer yine de her işte şansı yaver giderdi.

halbüüse grubun geri kalanı 2 dakka cünup gezse ya ayak küçük parmağının sehpanın ayağına çarpar,

ya sevdiği kız arkasından kendisine doğru yaklaşırken 'mına goyarlarr agaaa' minvalinden küfür eder vaziyette yakalanırdı.

ismet en şanslımız ilk talihlimiz... kargoyla paketin geleceği gün. 'madem bi iş yaptık tam yapalım, birimiz hepimiz hepimiz

şişme kadın için' yeminine sadık kalarak işin tam olarak gerçekleşmesi için çabalarımıza devam ettik.

kargonun geleceği gün ismetin annesini bizim eve çağırttırdım anneme. çocuk rahat etsin halvetini kolayca gidersin deyü.

neyse zar zor cebindeki son paralarla kargo parasını da denkleştirip bizim verdiğimiz parayı da verip kapıda ödeme koşullarını

yerine getiren ismet yarini içeri almış.

saatler saatleri izledi ismet şişme karıyı dişledi, yani en azından öyle tasaffur ediyoduk zira bi haber youdu. saatler geçiyordu

ve etraf karanlıktı. (gece oluyo mınıskim tabi karanlık olacak. illa bi korku filmi unsuru katacauk deyü..) neyse...

akşam ismet dışındaki tayfa dışarı çıktık gezdik dolandık çekirdaaamızı çıtlayıp dedikodunun kralını yaptık fekat ismetten ses çıkmadı.

'ulan ne karıymış akadaş', 'olum bu bebe kola içiyoya bu güç ordan geliyo bence' gibi konuşmalar son sürat bir ağızdan bir kulağa yolculuk

halindeydi. derken ismet sokağın başında belirdi. halsiz görünüyordu. ki halsiz de olsundu zaten. hayvan pestilini çıkarmış karının.

neyse sorular havada uçuşuyor..

en abazamız: 'iyimiydi lan iyimiydi?' diye merakını dile getiriyor,

en cimrimiz: 'verdiğimiz paraya deymiş mi lan bari' deyip kafasını tokatlarımıza siper ediyordu.

en karışığımız ise sınırı aşmak üzere hali hazırda bekliyordu: 'ben de geliyim mi? 3lü takılrıız değişiklik olur'

hep bi sakattı bu çocuğun fikirleri zaten. tahteravalliye falan da dik binme arzusu vardı taaa küçüklükten.

en bahtsızımız hilmi ise sessiz bir şekilde bizi dinliyordu.

6. sıradaydı hilmi. daha çok bekleyecekti. biliyordu. ki artık onun için artık bu bir alışkanlıktı.

en bahtsızımız en kara bahtlı kem talihli kahramanımızdı. hepimiz istedik ilk sıra ona çıksın. biliyorduk çıkmayacağını,

'o yüzden ilk sıra senin olsun be hilmi' dedik. 'yok' dedi gururuna yediremedi. ve 6. sırayı aldı.

zaten de 6 kişilik bir guruptuk. alıştığı yerini aldı caanım hilmi.

hiç bişeye heveslenmez hiç bişeye gıpta etmez hiç bişey için heyecanlanmazdı. zira ianncı başına her daim kötü bişey geleceği yönündeydi.

neys ismet sırasını savdı. ben savdım. ben hemen savdım. * *
derken sıra hilmiye geldi. hepimiz el pençe divan. bütün bilgileri deneyimlerimizi paylaşıyoruz.

'bak önce şöyle sonra ordan tuutp, sonra da veryansın zaten..'

tık yok adamda her zamanki gibi. sessiz ilgisiz dinliyor sadece. yine ritüelimizi yerine getirdik ve hilmi'nin ailesini bize davet ettik.

biz de çocuklarla bişeyler içmeye gittik. (ne biliyim süt limonata ayran falan)

muahbbetimiz de en az kafalarımız kadar güzeldi yahut kafalarımızız güzelliği çevreyi öyle göstermekteydi. büyük ihtimalle

kafalarımızın güzelliği bu etkiyi yaratmaktaydı zira bi ara ismet in barmenin yanağından makasa aldığını hatırlıyorum hayal meyal.

biz eğlencenin doruklarına varmışken telefonun çaldığını hissettim. herkesi sırayla yoklayıp,

açsanıza lan artık dedikten sonra kendi telefonum olduğunu anladım açmam da kısa bi süre aldı fakata başarabildim.

hilmi: lan nerene soktun telefonu da bu kadar sürdü çıkarması..

maddox: hö?! lan sen zikişine baksana. hadi gülele.

(dıt dıt dıt dıt)

bikaç saniye sonra..

maddox: hö??

hilmi: lan it niye kapatıyon?

maddox: kaba konuşucaksan kapatıyorum yine bak?!

hilmi: lan dur. hemen kapatma. az götün dinlensinn.

(dıt dıt dıt dıt)

hilmi: laaağğnn!! vay şerefsiz..

bir dakika kadar sonra ya da öyle bişey bilmiyorum. yelkovan ile akrep birbirine girdi sevişiyolar şuan..

hilmi: lan oğlum tamam şaka yaptım bi dur. offf

maddox: ne ofluyosun ne ahlıyosun oğlum. fantezik mi yapıon lan.

hilmi: acil gelmen lazım lan. yarra yan bastık. yan da deil mınıskim dik bastık resmen.

maddox: ne diosun len? n'oldu??

hilmi: la oğlum benim odadaki gardırop yok mu?!

maddox: ee?? var akanin. benim de onda gözüm var.

hilmi: sululuk yapma. hani onun tepesinde böyle boşluk var. cd leri falan da saklardım ya hani oraya.

maddox: iki de bir tepesindeydin şerefsiz. ne zaman gelsem orda ikamet. nası bilmem.

hilmi: he işte onu diyorum. olum kırıldı lan. ağlıorum lan şu an.

maddox: hilmi nası kırdın olum dolabı. mal..

hilmi: lan dolap değil lan geleceğim kırıldı. gözümün önünde parçalara ayrıldı. geleceğimle oynadınız lan şerefsizlerrr!!

maddox: hiç bişe anlamıyorum yumiyum ya.

hilmi: olum artık 20 yılın ateşiyle dolabın tepeden atlayınca... hem tam şişmemiş bu patlakmıymış neymiş. yardım edin oğlum.

maddox: hehe. bahtsız bedevisin lan. tamam geliyoruz.

bi şekilde elemanlara durumu anlattım yahut anlattığımı sandım.

iki araba çıktık mekandan. yolda arkadaki araba takibi kaybetti. neyse dedik.

en cimrimiz ve ben hilmilerin evine doğru yola koyulduk.

zile bastık kapı açıldı ki abooooo... kapat kapat (öhom).

hilmi nin üzerinde bir bornoz. suratı kıpkırmız. acı içinde belli. cimri şeytanla hemen odaya daldık.

maddox: ahaha naaptı olum. kaçç feet lan bura. ip bağlamışmıydın bari. karıyı korkutmuşsun oğlum ahahaha..

cimri: mınıskim. patlamıştır bu. gitti o kadar para. enayi nomal yolalr bitti de bu mu kaldı.

hilmi: ülen azınıza coylucam şimdi haa. gitti olum. bittim ben. iki parça oldu lan.

madddox: götüm gibi bişey olmuştur o tahmin ettim.

cimri: ahaha..

maddox: tamam lan ağlama yürü gidiyoz. araba aşşa da.

cimri: 21 yy tıbbının halledemiyeceği bişey yok lan ağlama. ilk denemnmiydi lan doğru söyle. bari bi yapaydın. ahahaha.

maddox: tamam len alay etme.

cimri: olum bunu arabaya atalım. ben mahkemeye vericem sizi diye giderim yarın kapılarına.

patlak şey vermişiniz arkadaşımız zikini ayy pardon kalbini kırdınız dicem.

maddox: de lan valla. eşantiyon bi iki bişey hedieye ederlr belki. demi lan hilmi?

cimri karıyı kucaklamış. havası sönmüş biraz ama mihrab yerinde. daş mübarek. öhöm..

hilmi bornozla iki büklüm kapıya yöneldi ayakkabıları almak için eğildi tam çıkacakken

kapıya anahtarın girme sesini duyduk.

(çıkırt)

bi an zaman mekan kavramından soyutlandığımı hissettim. her şey havada kütlesiz birer varlık gibi süzülüyordu.

sanki zaman durmuştu derken, kapı açıldı. mal gibi hareketsiz bekliyorduk.

hilminin annesi aliye teyzeler benim annemler ismet ve diğer kapçık ağızlılar karşımızda.

cimrinin sağ koltuk altında hatun, benim şaftım kaymış, önümde hilmi domalmış, üzerinde bornoz..

bi üsre sessizliğin ardından aliye teyzenin çığlıkları ve ismetin kahkahalarıyla irkilip kendimize geldik.

hilmi doğruldu. garibim bahtsızdı açılı verdi bornoz. hiç de şaşırmadı zaten.

aliye teyze den bir çığlık daha.

kapının o tarafında yahut bu tarafında olmak pek de farklı değildi zira

tablo çokk kötüydü.

iki parçaydı lan. ahaha.
abazalığı paraya dönüştürmektir.