bugün

bok gibi durumdur. bir yandan son senedeyken bütün haltları yemeliyim düşüncesi varken diğer yandan bitiyor ondan sonra iş güç bilmem ne diye üzülüyorsun.
çok boktan bir haldir, lakin ne okula gidesiniz geliyor nede okuldan kopasınız keşke öğrencilik hep devam etse diye hayallere dalıyorsunuz,

sonra tanışmadığınız insanlarla yıllar boyunca kaynaşma gereği duyuyorsunuz, o çok daha boktan bir durum, çünkü bu genelde

kadın kişisi oluyor ve dönüp diyebiliyor 3 yıl boyunca senin sadece adını bildim,

şimdi bu ne heves bu saatten sonra benden sana değil arkadaş eküri bile olmaz falanlar filanlar, son bir görüşelim buluşalım

grup halinde arkadaşlık ortamı çabaları...

olmayacak duaya amen demenin yersiz olduğunu ilk orada keşfediyorsunuz, sonrasında yavaş yavaş içinizde yeşeren umut sandığınız amk mezun olunca ne olacak işsiz kalacağım, nerde çalışacağım ne bok yiyeceğim telaşı git gide büyüyor ve sizi ufaktan kemirmeye başlıyor.
Son sınıfta olupta mezun olamayana göre daha iyi bir ruh hali olacağı kesin.
(bkz: tus)
araf dediğimiz olaydır.

son sene her şeyi yapabilecek kadar boş olan öğrenci ilk 3 sene ineklemiştir. hakkıdır eğlenmek.

son senemde 24 ders verdim nasıl zaman buluyorsunuz eğlenmek için ?
5 yıl o ruh halini taşıdım.
Ben nasıl iş bulacam aq adlı ruh halidir. Üniversite bitiyor diye iç burkulur, gelecek kaygısı baş gösterir.

Master a gidersem bu mesele 2 sene sonraya kalır o ayrı. bunun için de gitmeyi istiyorum. Gidemezsem burada yüksek lisansa başvuracağım.
Ek olarak bir de bitirme tezi vardır.
5 yıl boyunca bütün her şeyinden nefret ettiğiniz okulunuza daha bitmeden özlem duymaya başladığınız ruh halidir.

Yerdeki otlar, yemekhanedeki yemekler, asansör tavanındaki ışıklı okul amblemi bile gözünüze güzel görünmeye başlar. Dağın tepesinde olmayı, bütün kış soğuk çekmeyi, rüzgardan sigara içemediğiniz günleri bile özleyeceğinizi fark edersiniz bir anda. Hem de böyle dank diye. Bir gün bakıp yerdeki ota sarılmak istersiniz. Sıcakta bizim okul soğuktur şimdi diye düşündüğünüzü fark edersiniz. Hani o soğuğundan nefret ettiğiniz...

Bu okulda 2 tane yakın kız arkadaşım var. Aklınıza gelebilecek, gelemeyecek her şeyi konuşabildiğim.

Kalan bütün yakın arkadaşlarım erkek. Her zaman istediğimi bir şekilde yapan, yapmaya çalışan, gözümden ruh halimi anlayan ve ona göre davranan arkadaşlarım. Bu 5 senede bir erkekten beklenemeyecek kadar hassaslaştırdığım. Paylaştığım, bazen anneleri olduğum, bazen onların annem olduğu arkadaşlarım. Elimden tutan, omzuna yaslayan, saçımı ören, kahveyi nasıl içtiğimi bilen, kalbimi gören... birlikte yolda da kaldığımız, o yoldan da beraber çıktığımız, ilklerimizi yaptığımız, durulması gereken yeri bilmediğimiz, yan yana her şeyi yapabildiğimiz, bu sırada da birbirimizi yaktığımız... ve hatta birlikte bir ölümü kucakladığımız.

Bunları niye yazıyorum biliyor musunuz?
Çünkü sabah akşam sarhoş gezen, sık arananlarında torbacısı bulunan, hayatı en tiye alanımız olan o çocuk dün karşımda "napcaz biz şimdi lan, çok mutluyuz böyle" diye ağladığı için.

Duygularını asla belli etmeyen, sevgilisi trip atsa "hadi siktir git işine bak" diyen çocuk yüzüm asık diye bana papatya topladığı için.

Duygusallığa tahammülü olmayan, sabah akşam şiirle dalga geçen çocuk en ufak derdimde gelip bana sarılıp gözyaşlarımı sildiği için.

Her seferinde boşa çıkarmama rağmen bana tekrar tekrar güvenen, her defasında en başından inanan, bana en değerli şeyin kendim olması gerektiğini öğreten arkadaşım için.

Neyse ağlamıyorum, birazı da sonraya kalsın.