bugün

kendi dünyasını yaratıcılığıyla dekore edip başkalarını da bu dünyanın içine sığdırabilen zat-ı muhterem. dostluğun meşalesini yakıp elden ele gezdirmeye çalışan, en hassas konu olan yunan-türk dostluğununda olabileceğine inanan.

göremeyenlerin saçlarını başlarını yolduğu, görenlerin peşinden deli divane koştuğu, gülüşüyle destanlar yazdırdığını da eklemek büyük bir şereftir.

her sözüyle şaşırtıp, mütevazılığıyla herkesin gönlüne yerleşmeye bayılır, meyillidir kendisi.
bu mütevazılık övgü yağdırıldığında ortaya çıkarak bizleri tarumar eder.

huysuzluk, biraz da, azıcık, minnacık çok bilmişliğin dahi yakıştığını söylemek abartılı mı olur acaba?

hiç sanmam.