bugün

Akarsu kenarına kondurulmuş belde, köy, kasaba gençleri tarafından icra edilen bir tür ata sporudur.

Adımları şöyledir:

-Yaşları birbirine yakın, hevesli gençlerden oluşan bir grup "balık yakalayacakları" vaadi ile heveslendirilir.

-Bu grup akarsu kenarına getirilip, gruba yol boyunca ne kadar ihtişamlı bir başarı elde edecekleri fikri empoze edilir.

-Akarsu üzerinde grubun en tecrübeli üyesi tarafından, ağaç köklerinin bol (tercihen söğüt), su derinliğinin bel seviyesinde olduğu bir belirlenir.

-Balıkların hangi bölgeden hangi yöne sürülüp, hangi noktada tuzağa düşürülecekleri planlanır.

-Fiziken son av hamlesini yapmaya uygun görülmeyen ekip üyeleri; balıkları tutucu time doğru kovalamaları için, öncü grup olarak hedeften 50 metre kadar uzağa gönderilir.

-Suya taş atma, ağaç dalı ile vurma, bacak ile tekme atma, ayağı kayıp düşme gibi kendilerine özgü yöntemlerle bu öncü gurubun su içindeki canlıları korkutması ve asıl hedef noktaya doğru kovalaması istenir. (Suya düşme tekniği en sık karşılaşılan ve en efektif olan tekniktir. Özellikle ayağa kalkıcam diye debelenip tekrar tekrar düşme tekniği ile pekiştirilirse tadından yenmez.)

-Su içindeki canlılar hedef bölgeye ulaştıklarında tutucu tim devreye girer.

-Tutucu tim mümkün olduğunca açık bırakmadan gelen balıkları, onlara güvenli gelen, ağaç köklerine doğru sürer.

-Ağaç kökleri arasında saklanan, güvende hisseden balıklar, suyu bulandırmadan göz ve el yordamı ile tek tek tutulur ve elle kıyıya atılır.

-Kıyıya ulaşan avlar bir noktada toplanır ve kişi başına yarım balık düşecek çokluğa ulaşana kadar birikmeye devam eder.

-Tutucu timin kıyıya yanlışlıkla balık yerine su yılanı fırlatması veyahut ekip üyelerinden herhangi birinin "YILAAAAAAANNN!!!" diye bir çığlık koparması, tüm ekibin aynı çığlıklar ile savaş narası atarcasına kıyaya doğru hücum etmesi ile av sona erer.

-Yapılan pişirme evlemi sonrasında karınları doymayan hevesli grup, aç, fakat mağrur bir halde, salçalı ekmek yemek üzere evlerine dağılır.