bugün

önce uzaklaşırsın , bulduğun en kuytu köşeye saklanırsın . sonra beklemeye başlarsın . çığlıklar, koşuşturma sesleri gelir. birileri sobelenmiştir; hatta birileri henüz saklanmaya fırsat bulamadan oyun dışında kalmıştır. üzülürsün ama içten içe sevinirsin , sen henüz yakalanmamış, sen henüz fark edilmemişsindir . kendinle gurur duyarsın. o saklandığın yerde toprağa bakıp sessizce beklersin. beklemektir elinden gelen en iyi şey. en sona kalmaktır bütün amacın. oyunu mümkün olduğunca uzatmak için , bir ömür sürse de o korunaklı, o kimsenin seni bulamayacağına emin olduğun yerde beklemek koymaz sana. en sona kalmak yeter de artar . kulağın hep seslerdedir. çünkü o seslerde ölenler, kalanlar, yakalananlar, sobelenenler vardır. bir de seni bulmaya yemin etmiş kaderin.

sana doğru yaklaşan adımları duyarsın sonra. tedirginlik kaplar içini. huzursuzluk. dua etmeye başlarsın görmeden geçsin seni diye . bu sukunet devam etsin diye beklersin. nasıl olsa akşam olacak , nasıl olsa karanlık üzerinize çökecek ve nasıl olsa herkes için oyun bitecektir. en kötüsüne hazırlarsın kendini bir yandan da. hayatında hiç koşmadığın kadar hızlı koşmak için.

nefeslerin sıklaşır, omuzlarına bilmediğin bir yük çöker, ter boşanır ensenden. ve o an gelir.

kader görür saklandığın yerde seni. görüldüğünü anladığın anda bütün hücrelerin ayaklanır ve hiç olmadığı kadar hızlı koşmaya başlarsın ama geç kalmışssındır çünkü kader senden öndedir ve maalesef senden daha hızlıdır. yakalanmışsındır. koşarken yorulursun , yoruldukça umudunu kaybedersin.

kansere yakalanmışsındır ve oyun bitmiştir.

bu yüzden sevgilim,

hiçbir zaman elma.