bugün
- b'u r c u13
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı78
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı11
- anın görüntüsü32
- ya tarkan da ölürse9
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur16
- metin arolat31
- klarnet calan sarapci koala 69
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- ctrlx9
- neden sürekli kabız oluyorum14
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri10
- narin güran17
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın12
- bel çevreniz kaç cm12
- bimde çalışanda akıl var mı13
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- siber güvenlik başkanlığı9
- sudekiray12
- sağ yan ağrıması8
- menuet13
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
- bana aşık yazarlar15
- kuresel ikinma'ya yetkili diyen zavallılar10
- gocu silik yesin kampanyası15
- doritoslu çiğ köfte16
- menuet'in çok gergin ve sinirli olması9
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna9
- gocu isimli küfürbazın çaylak olması10
- eve çağıran erko21
- umut halil icardi9
- türkiyede neden herşey pahalı8
- bir kadın sizi takip etmeden storynize bakıyorsa12
Ben, "her şeyi bilirim" diye bakan kadınlardan uzak durmak gerektiğine karar verdim. Hani şöyle, gözlerini evire çevire konuşan, fazlaca karşısındaki insanın gözbebeklerine bakamayan kadınlardan bahsediyorum. Herşeye atlayan, her konuya her nasılsa vakıf olan, arada bir yüzemediği halde derin mevzulara dalan, ıslanırsa eğer boyaları çıkacağı halde şemsiyesiz yağmurda gezen kadınlar benim dediklerim.
"Her şeyi ben bilirim" dediğimiz anda aslında "hiçbir şeyi bilmiyorum" cümlesi gelirmiş.
Babam hep derki "susman gerektiğinde susacaksın, konuşma sırası geldiğinde konuşacaksın ve her zaman dinlemeyi bileceksin " Elbette babam gibi az konuşan, iyi dinleyen biri için bunu söylemek kolay. Peki biz kadınlar ne yapalım!
Her şeyi bilmek demek; tas kebabının en iyi nasıl yapıldığı, gazlı bebeğin en iyi nasıl rahatlatıldığı, en ucuz kıyafetlerin nereden alınacağını, km başına benzin sarfiyatını düşürmek için ayağı debriyajda ne kadar tutulacağı demek değil elbet.
Farkettim ki, ben aslında hiç bir şey bilmiyorum. 36 yıllık yaşam sürecimde öğrendiklerim, aslında sadece hayatımı bir düzen içinde idame ettirmekten öte değilmiş. Ben sadece, kendi yaşam kalıplarım içinde olması gerekenleri biliyormuşum. Benim bildiklerim, bir hayatlık ama kolay bir hayatlık bilgi imiş. Hayatı kolay yaşayan kadınların, bu "herşeyi bilme işinde" yanıldıklarını aslında yanılma değil de, hiç haberdar olmadıklarını fark ettim. Kolay yaşama, bizi diğer öğretilerden farkında olmadan uzaklaştırmış. Kolay yaşamdan şikayetçi olmak gibi bir bilmişlik yapmayacağım elbet ama yoksun kaldığım bazı duyguları keşfedememe duygusu bazen kıvrandırıyor beni.
Şöyle bir kenara çekilip, arada bir de olsa kendimizi, yaşamımızı, iç dünyamızı uzaktan seyredebilmek gerekli.
Seyrederken de, bütün ön yargıları, baştan verilmiş kararları, tarafkir olmayı bırakabilmeyi de becermeliyiz.
Geçenlerde bütün bunları yapabildiğim bir anda, yani gönül aynamın karşısına geçipte, -ki bu aralar bunu o kadar çok yapıyorumki- kendimi bütün becerilerimi, yeteneklerimi, kırılganlıklarımı, hissettiklerimi, zaaflarımı, alınganlıklarımı ve duygularımı sıyırıp atıp üzerimden, baktım kendime.
"Ne biliyorum ki ben" dedim usulcana.
"Yok yok, sen bir şey bilmiyorsun aslında, senin bildiklerin kendi hayatınla sınırlı" dedim, yine kendi kendime.
Evimin bulunduğu caddenin köşesinde, yaz-kış, sabah-akşam, yağmur-çamur demeden her gün tezgahını açan, açmadığı vakitte mutfak camından göremediğimde meraklandığım, "acaba hastamı" dediğim Nalan adlı çingene kadından farklı ya da ortak neyim varki diye düşündüm. Arada bir sohbet ederiz onunla. Severiz biz birbirimizi. Nasıl ışıl ışıldır gözleri, görmeniz gerek. Şöyle yaylana yaylana yürüyüşünü, konuşurken bembeyaz çıkan dişlerini, ucu güllü altından küpesini, çiçekli şalvarını, el örgüsü yeleğini görüpte anlamınız gerek ne demek istediğimi. Yaşama bağlılık bu demek işte. Onun hayat tecrübesinin, yaşama bakışının, olayları kavrayışının ne kadar farklı olduğunu hissettim. Kadın olmamızdan gayri hiç bir benzerliğimiz yoktu onunla.
Ben arada bir ne kadar kırılgan duruyorsam, o da o kadar güçlü göründü gözüme.
Hiç yakınmadığını, hiç şikayet etmediğini farkettim, kendi mızmızlanmalarımla arasından. Onun bana "nasılsın abla" demelerine, "tansiyonum iyi değil bugün", "ayy bilmem biraz yorgun gibiyim", "aman Nalan'cım bugün biraz keyifsizim" demekten sıkılmamışım ben. Şikayet etmeyi bir alışkanlık haline getirir olmuşum, bu aralar. Yani farkında olmadan kıvrımları olmayan, renkleri matlaşmaya başlayan bir kadına dönüşmeye başlamışım.
Onun bana verdiği "ne olsun abla iyiyim işte", "çok taze çiçeklerim var" cümlelerini kıskanır oldum artık.
Bazen nefret ederim ben kendimden sebepsiz yere. Sonra bir başka gün severim delice.
insan niye kendinden nefret eder önce, sonra da bir gülü okşarcasına korkakça sever ki kendini.
Sonra, ben aslında yılların beni "yaşlandırmadığını" aksine "büyüttüğünü" fark ettim heyecanla. Her ne kadar bu yaşlanma ve büyüme kelimeleri çapraz kur gibi karmaşık ve de aldatıcı hesaplansa da yine de teselli ediyor beni.
Çok bilmiş kadın tavrından sıyrılmak istiyorum, kendi adıma. Her konuda söylenecek sözü olan kadın olmak istemiyorum özetle. Herşey hakkında yarım yamalak bilgiler yerine, az şey hakkında öz bilgiler donatsın beni.
Az konuştuğum için özenle pür dikkat dinleneyim,
Dinlemeyi bildiğim için, sessizliğin o eşsiz tınısını duyabileyim, herkesin bana anlatacak şeyleri olsun istiyorum,
Susma vaktinin geldiği an, sesimin özleneceği dalgası havalandırsın kirpiklerimi.
Kısaca, artık başka bir kadın olayım ben istiyorum.
Demet Eşrefoğlu Vardar
"Her şeyi ben bilirim" dediğimiz anda aslında "hiçbir şeyi bilmiyorum" cümlesi gelirmiş.
Babam hep derki "susman gerektiğinde susacaksın, konuşma sırası geldiğinde konuşacaksın ve her zaman dinlemeyi bileceksin " Elbette babam gibi az konuşan, iyi dinleyen biri için bunu söylemek kolay. Peki biz kadınlar ne yapalım!
Her şeyi bilmek demek; tas kebabının en iyi nasıl yapıldığı, gazlı bebeğin en iyi nasıl rahatlatıldığı, en ucuz kıyafetlerin nereden alınacağını, km başına benzin sarfiyatını düşürmek için ayağı debriyajda ne kadar tutulacağı demek değil elbet.
Farkettim ki, ben aslında hiç bir şey bilmiyorum. 36 yıllık yaşam sürecimde öğrendiklerim, aslında sadece hayatımı bir düzen içinde idame ettirmekten öte değilmiş. Ben sadece, kendi yaşam kalıplarım içinde olması gerekenleri biliyormuşum. Benim bildiklerim, bir hayatlık ama kolay bir hayatlık bilgi imiş. Hayatı kolay yaşayan kadınların, bu "herşeyi bilme işinde" yanıldıklarını aslında yanılma değil de, hiç haberdar olmadıklarını fark ettim. Kolay yaşama, bizi diğer öğretilerden farkında olmadan uzaklaştırmış. Kolay yaşamdan şikayetçi olmak gibi bir bilmişlik yapmayacağım elbet ama yoksun kaldığım bazı duyguları keşfedememe duygusu bazen kıvrandırıyor beni.
Şöyle bir kenara çekilip, arada bir de olsa kendimizi, yaşamımızı, iç dünyamızı uzaktan seyredebilmek gerekli.
Seyrederken de, bütün ön yargıları, baştan verilmiş kararları, tarafkir olmayı bırakabilmeyi de becermeliyiz.
Geçenlerde bütün bunları yapabildiğim bir anda, yani gönül aynamın karşısına geçipte, -ki bu aralar bunu o kadar çok yapıyorumki- kendimi bütün becerilerimi, yeteneklerimi, kırılganlıklarımı, hissettiklerimi, zaaflarımı, alınganlıklarımı ve duygularımı sıyırıp atıp üzerimden, baktım kendime.
"Ne biliyorum ki ben" dedim usulcana.
"Yok yok, sen bir şey bilmiyorsun aslında, senin bildiklerin kendi hayatınla sınırlı" dedim, yine kendi kendime.
Evimin bulunduğu caddenin köşesinde, yaz-kış, sabah-akşam, yağmur-çamur demeden her gün tezgahını açan, açmadığı vakitte mutfak camından göremediğimde meraklandığım, "acaba hastamı" dediğim Nalan adlı çingene kadından farklı ya da ortak neyim varki diye düşündüm. Arada bir sohbet ederiz onunla. Severiz biz birbirimizi. Nasıl ışıl ışıldır gözleri, görmeniz gerek. Şöyle yaylana yaylana yürüyüşünü, konuşurken bembeyaz çıkan dişlerini, ucu güllü altından küpesini, çiçekli şalvarını, el örgüsü yeleğini görüpte anlamınız gerek ne demek istediğimi. Yaşama bağlılık bu demek işte. Onun hayat tecrübesinin, yaşama bakışının, olayları kavrayışının ne kadar farklı olduğunu hissettim. Kadın olmamızdan gayri hiç bir benzerliğimiz yoktu onunla.
Ben arada bir ne kadar kırılgan duruyorsam, o da o kadar güçlü göründü gözüme.
Hiç yakınmadığını, hiç şikayet etmediğini farkettim, kendi mızmızlanmalarımla arasından. Onun bana "nasılsın abla" demelerine, "tansiyonum iyi değil bugün", "ayy bilmem biraz yorgun gibiyim", "aman Nalan'cım bugün biraz keyifsizim" demekten sıkılmamışım ben. Şikayet etmeyi bir alışkanlık haline getirir olmuşum, bu aralar. Yani farkında olmadan kıvrımları olmayan, renkleri matlaşmaya başlayan bir kadına dönüşmeye başlamışım.
Onun bana verdiği "ne olsun abla iyiyim işte", "çok taze çiçeklerim var" cümlelerini kıskanır oldum artık.
Bazen nefret ederim ben kendimden sebepsiz yere. Sonra bir başka gün severim delice.
insan niye kendinden nefret eder önce, sonra da bir gülü okşarcasına korkakça sever ki kendini.
Sonra, ben aslında yılların beni "yaşlandırmadığını" aksine "büyüttüğünü" fark ettim heyecanla. Her ne kadar bu yaşlanma ve büyüme kelimeleri çapraz kur gibi karmaşık ve de aldatıcı hesaplansa da yine de teselli ediyor beni.
Çok bilmiş kadın tavrından sıyrılmak istiyorum, kendi adıma. Her konuda söylenecek sözü olan kadın olmak istemiyorum özetle. Herşey hakkında yarım yamalak bilgiler yerine, az şey hakkında öz bilgiler donatsın beni.
Az konuştuğum için özenle pür dikkat dinleneyim,
Dinlemeyi bildiğim için, sessizliğin o eşsiz tınısını duyabileyim, herkesin bana anlatacak şeyleri olsun istiyorum,
Susma vaktinin geldiği an, sesimin özleneceği dalgası havalandırsın kirpiklerimi.
Kısaca, artık başka bir kadın olayım ben istiyorum.
Demet Eşrefoğlu Vardar
düşünmeyi bırakıp sürükleniriz günlük yaşama zaman zaman... günler yoğun geçer, bedensel işlevlere veririz kendimizi, alışkanlıklar bırakmaz yakamızı ve artık öyle bir hal alır ki gün içinde yaptığımız eylemler üzerinde durmayız. başka yaşamları gözlemlemek mümkün olmaz bu dönemde. ve an gelir birden içinde şimşekler çakar, daralırsın, nasıl bir yaşam sürdüğünü; bu yaşamın neresinde olduğunu sorgulamadan kaptırırsın kendini boşluğa. mesele sorgulamaktır. kendine döndüğün an farketmeye başlarsın her şeyi adım adım. "her şey" dedim, pardon. ne kadar görebilirsen ve aslında ne kadar biliyorsan; o kadarıyla görürsün. bir sürü yanlışlar bulur, farkedersin. her açıdan bakar ve en acımasız eleştirileri yaparken bulursun kendini. eksikliklerini görüp, olmak istediğin kişiden ne derece uzaklaşığını farketmeye başlarsın. sonra yeni kararlar alırsın hayatınla ilgili, kendini geliştirmeye yönelik.
yeni bir kadın olma vakti, sorgulama sürecini bitirip olmak istediği kişiliğe ulaşmaktaki ilk adım. kişisel devrim...
eksiklikleri gidermek, benliğe bir şeyler katmak birer yenilik...
ama varolanları eksiltmek mühim olanı.
en önemlisi "yeni bir kadın olma" düşüncesinin sabah uyandığında da aynı heyecanla ve kararlılıkla hissetmekte.
yeni bir kadın olma vakti, sorgulama sürecini bitirip olmak istediği kişiliğe ulaşmaktaki ilk adım. kişisel devrim...
eksiklikleri gidermek, benliğe bir şeyler katmak birer yenilik...
ama varolanları eksiltmek mühim olanı.
en önemlisi "yeni bir kadın olma" düşüncesinin sabah uyandığında da aynı heyecanla ve kararlılıkla hissetmekte.
-eyvah yine gec kaldim...
imza: herhangi bi kadin.*
imza: herhangi bi kadin.*
(bkz: kendime yeni bir ben lazım)
kadının görüntü ve beyinde revizyona gitmesidir.
yenileşme hareketine ilk adımsa şüphesiz saçlardaki değişikliktir.
yenileşme hareketine ilk adımsa şüphesiz saçlardaki değişikliktir.
güncel Önemli Başlıklar