bugün

Bir gölgedir bu hayatta yaşamak,iz bırakıp gitme kavgasıdır.Yaşadığını hakkıyla vermektir,ansızın çıka gelmektir.Tuttun mu sıkı tutmaktır,tutuldun mu sırılsıklam olmaktır.Yaşamak aşktır!Layıkıyla hakkını vererek aşık olmaktır.Sersemletmeli adamı aşk,hayatın rutin karmaşasıyla aynı olmamalıdır.Bizans gibi sağlam kurulmalı,Osmanlı gibi yüzyıllar sonra bile unutulmamalıdır.Ne resim asmalı duvara,ne de duvar kağıdı yapmalı,sevdayı gönlüne kazımalı. Dürüstlük hayata olan borcumuzdur,dün söylenenle yarın söylenen arasındaki farkı ortadan kaldıran güven duygusudur.Tamam dendimi 1 yıl sonrada aynı konu tamam olmalıdır.Güven bunalımına yer yoktur dürüstlük binasında.Odaları bem beyaz boyalı,kapısında demir bilyeleri olan binadır dürüstlük.Bahçesinde dürüstlük heykeli olan kurumdur. Sadakat,bağlılık yeminidir kalplere,ölsende,sakat kalsanda geri dönmeyeceğin bir sözdür beynine.Tamam dedin mi elli yıl sonra olsa tamam olandır sadakat.Karşındakini ciddiye alıp,her şeyin üstünde değer verdiğini sadece göstermediğin inadına hissettirdiğin yerdir sadakat.Bağlılık bir yoldan çıkmamak,girdiğin yolun sonuna kadar gidip,o ışığı göreceğine ve karşındakinin boynuna sarılıp,sonuna kadar güveneceğini bilmektir.Ağızdan çıkan sözlere liyakat edip,o sözden çıkmamaktır sadakatlik.iki gün sonra sana sözden çıkıp,önemsiz gelip,aslında karşındakine dağ gibi gelen bişeydir sadakatlik.Sadakatli olmak,sonuna kadar bağlı kalmaktır,gözün kapalı teslim etmektir kendini karşındakine,asla değer verdiğin varlığın sözünden çıkmamaktır. Sevgi, bir ten dokunuşuyla, bir anda kalbe taşınmaya karar veren küçük bir tanedir.Evini yurdunu karşısındaki kalpte bulan,artık orda yaşamaya karar veren,vücuda hoş bir sıcaklık veren,minicik bir tanedir.Karşındakine sadece baktığında,sadece sarıldığında bile onu hissetmektir.Aldatıldığını anlayınca,yalanlar duymaya başlayınca,bir anda mor rengini alan,bir virüs gibi vücuda nefret saçmaya başlayan,üç denklemli bir problem gibidir.Sıkı korunur ama kabuğu kırılırsa,içindekini virüse çeviren bir olgudur. Aşk,vücudun her yerine yavaş yavaş yerleşen,bulunduğu vücudun ısısını yükselten,ancak bir eşi ve tamamlayıcısı olan tutkuyla büyüyen ve tüm vücuda yayılan bir virüs gibidir.Aşk,insanları kendine getiren,ancak bi okadarda kendinden edebilen bir yaşamdır.Aşk,yaşama sebebi olan karşı bedene dokundukça haz alır,dokunduğu an tutku taneleri saçılmaya başlar kan damarlarına.Hemen kalbin kapısını çalarak,sevgiyi sorar,vücut ısısı biraz daha yükselince,tutku tanecikleri sadakatle buluşur,güven duygusuyla sarmaşık haline gelir tüm safhalar.Aşk tutkuyla,sevgi sadakatle birleşir,tüm vücudu sarar,asla dışardan başka birini sokmaz araya.Beyin iş başına çağrılır,güven duygusu bir dilekçe yazarak beyne başvuruda bulunur,vücuda hükmeden beyin akılla irtibata geçerek mantık devrelerini işleme sokar,vücuda yavaş yavaş evlilik ilacı sızdırılır.Tarih bile verilir akıl damarlarına,mantığa; zamanı gelince teklif et denir.Vücut zamanı bilemez,beyin başvuruyu kabul etmiş,işleme koyacağı tarihi bekler. Alarm çalar birden,beyin tüm vücuda tehlike sinyalleri yollamaya başlar,ne olduğunu anlayamayan kalp derhal acilen toplar tüm safhaları.Bakarlar aşk geldimi diye,sevgi,sadakat,güven,tutku,hepsinin adı okunur ama sadakat masada yoktur,derhal evine gidilir sadakatin,odasına kapanmış,yatağında sessizce yatıyodur.Derhal toparlanması istenir,asla ama asla bir eksikle bile yaşayamaz bu beden denir...

alıntı.