bugün

bahsedilen "burjuva" takımı, türkiyenin sayılı zenginleri ve istabul sermayesini elinde bulunduran cemiyet hayatından tanıdığınız simalar diyeceğim ama siz "sikerim o simaları" diyeceğiniz için çok da fazla belli etmeyeceğim.

tüsiad bu "burjuva" takımına dahil mi diye soracak olanlar kararı kendileri versin.

zenginin malı züğürdün çenesini yorar gibi bir durum yok şuan, sadece birazcık itlik yapacağım, o da hakkımdır.

Azıcık malumatfuruşluk (itlik demekten vazgeçtim) edelim: Talleyrand'ı bilir misiniz, ünlü Fransız devlet adamı, daha doğrusu her devrin adamı, Mehmet barlas gibi işte...

1830 fransız ihtilalinde, sokak çarpışmaları başlayınca, Talleyrand konağının penceresinden bakmış...

"Yaşasın, biz kazandık!" demiş. Sekreteri, "biz hangi taraf oluyoruz" diye sormuş.

Talleyrand, "onu," demiş, "çarpışmalar bitince söylerim!"

bu hikayeyi neden yazdım?

istanbul sermayesi, iş merkezlerinin pencerelerinden seyrederek, fetö vs hükümet çarpışmasının sonucunu bekliyordu.

Kazanana "biat" etmek üzere...

Bu sınıf gerçekten bir burjuva sınıfı olsaydı zaten ne darbe girişimi olurdu bu memlekette ne yol kazası...

Karl Marx, 1840'lı yıllarda ingiltere ve Fransa'ya bakmış bakmış, "günümüzde," demiş, "iktidarlar burjuvazinin işlerini halleden birer komisyona dönüştüler" ...

Bizde ya bürokrasi sultasını sürdürmekle yükümlü komisyonlardır (şu meşhur ara dönemler, 1960, 1971, 1980), ya da halkın derin tepkisini yansıtan ve kafa göz yaran bir çeşit "devrim konseyleri" ... (1950, 1965, 1983, 2002 halk devrimleri)... Biri gelir, biri gider...

Bu kavgada ve öncekilerde Türk burjuvası daima seyirciydi, çünkü burjuva değildi, yalnızca zengindi.