bugün
- yazarlardan akıl almak19
- anın görüntüsü11
- jose mourinho28
- hz ebubekir'in keşke öldürseydiniz dediği çocuk8
- fenerbahçe9
- islamcıların saç ile alıp veremediği nedir11
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası8
- gideon reid morgan jj34
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması9
- siradansiradisibiri8
- kuresele yavsayan gotler tam liste24
- sözlük erkeklerinin fotoğraf atmaması18
- meral akşener11
- küresel ısınmanın erkek kökünü kurutacak olması11
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir16
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması15
- yeşil pasaportlu koca arayan hanım abla13
- 4 israilli rehine için 274 filistinli ölmesi10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı10
- beyler moralim bozuk yardımcı olur musunuz9
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi22
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak23
- aydinoglu bombala22
- bik bik kiraz yerken siz fakirler ne yapıyorsunuz15
- erkeklerin çoğunun yalnız olması11
- bir kızın sizi sevip sevmediğini anlama yöntemleri9
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması15
- üstteki yazar sevdiği ve sevmediği iki şey11
- allah'ı seven insan9
- vatanınızın kıymetini bilen diyen gurbetçi16
- ramazanda anne sütü içmeyen oruçlu bebek12
- atatürk'ün yabancılarla evliliği desteklememesi14
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak15
- ellerim bos gonlum hos10
- ağzı göt gibi kokan erkek8
- 3 çarpı 3 çarpı 38
- lise mezuniyet törenleri11
- hapistekiler birbirine mi basıyor sorunsalı8
- sözlük bir tımarhane olsa doktoru kim olurdu12
- sokak köpekleri11
- magnum un 2 tl olduğu yıllar10
- erkekleri aşağılayan kadın9
- ali koç12
- sözlükten hatun kaldırmak24
- amerikan film klişeleri10
- magicovento14
- kuduz karantinası olan bölgeden 35 köpek almak13
- çağırılan yere gitmemek için bulunan bahaneler17
- en sevmediğiniz sözlük yazarları16
- herkesle iyi geçinmek13
yalnızlığın teras katı
kapıyı açar açmaz bir çığ gibi devrildi üzerine yalnızlık.güç bela kalkıp ayağa, üzerindeki hayal kırıklığı tozlarını silkeledi. önce usulca beline dolandıysa da karanlık; hiç yüz vermedi. mekanik bir hareketle açtığı lambadan çürük sarı ışık, bir beddua gibi odaya yayıldı. tablasını bir yana bıraktı, umutlarını bir yana. geçmişinden soyunur gibi çıkardı ceketini. kaç yıl olmuştu istanbul'a geleli ?..
"istanbul, geçkin orospu!" dedi tükürür gibi. kekeleyen adımlarla çıkmıştı merdivenleri, ulaşmak için yalnızlığın teras katına. ağır bir parfüm kokusu yapışmıştı üzerine birinci katta, okşan'ın kapısının önünden geçerken.
okşan ki namlu gibi bakardı geceye. çirkefi çiğnerdi kaldırımlarda kırk dört numara topuklu ayakkabılarıyla. kendini temize çekerdi her sabah çocukluğunun pamuk helvası rengindeki bol köpüklü bir tıraşla. gizleyemediği adem elması bir kartvizit gibi asılı dururdu boynunda. besmele ile girerdi evine. kapının eşiğinde silkelerdi gecenin irinli anılarını. saatlerce yıkanırdı arınmak için kentin şirretliğinden. entarisini usulca giyer, özenle bağlardı yemenisini başına. saatlerce kur'an okurdu ve ara sıra zor tutardı kendini küfretmemek için hayata ve allah'a. ne zaman bir niğde havası çalsa radyoda, çocukluğunun mor mengenesine dönerdi, doğduğu küçük kasabada. babasının yüzü bir küfür gibi dikilirdi karşısına. o zaman çekerdi falçatasını , silikonlu memelerinin altına kızıl öfke nehirleri açmak için. okşan kızıl'ı bir tek damarlarından tanırdı...
okşan'ın parfüm kokusuna sürtünüp geçerek ikinci katın kapısının önünde biraz duraklamıştı. kırık bir selam karşılamıştı kendisini. kapıda kirli bir mendil gibi duruşuyla cevahir amca:
"nassın evlat, işler nasıl ?" dedi selam faslını geçiştirmek isteyen hafif telaşlı bir halde.
"iyidir be baba n'olsun ,bildiğin gibi" dedi düşük omuzlarını daha bir sarkıtarak. kesik bir of çekip elini duvara yasladı.
"n'aptın, bizim kaaveye uğrayabildin mi ? var mı arayan soran ?"
"valla uğradım ama bir ses çıkmadı."
"ah şu siyatiğim azmasaydı ben gidecektim ama" dedi cevahir amca hastalığından utanarak. iki yıldır tek bir rol bile alamamıştı.
sol elindeki poşeti sağ elinden gizleyerek yaşlı adama uzattı. iki ekmek ve biraz nevaleyle dolu poşeti gören yaşlı adam, gözlerindeki sevinç parıltılarını örtbas etmeye çalışarak karne alan öğrenci edasıyla kabul etti.
" ya oğlum ne gerek vardı."
"sıkma canını baba. mangizin suyunu çekerse haberim olsun... gündüz, emine uğradı mı ?"
(sokağın kirli pençeleri arasında okşan'dı adı, evinin şefkatli kollarına sığındığında ise emine).
"yok valla dünden beri görmedim."dedi cevahir amca , sökük hırkasını iliklemeye çalışarak. dış kapının kırık penceresinden giren ayaz ustura gibi yalamıştı gövdesini. zaten iki haftadır kömür alamıyordu. allah'a havale etmişti gerisini.
"eyvallah baba, iyi geceler."
"sağol evlat iyi geceler" dedi yaşlı adam mahcup bakışlarını yerçekimine uydurarak...
"istanbul geçkin orospu" dedi mırıldanarak. portmantoya astığı ceketinde sigara çakmak aradı .geç kalmış gibi azar azar intihar etmeye, içine zula ettiği duman senfonisiyle. üç tek sigarası kalmıştı paketinde."allah kahretsin! çıkartamayacağız bu geceyi" dedi gafletine kızarak. yine ıskalamıştı bu akşam da bakkalı. üşeniyordu şimdi onca yolu tepmeye. ilk nefeste duman, bir sustalı gibi saplanmıştı düşlerine. yetimhanede içmişti ilk sigarasını, helanın tenhalığına sığınarak , kendisi gibi ağır yalnız iki arkadaşıyla. o zaman da böyle yırtılır gibi olmuştu ciğerleri. "anne" sözcüğünü okumayı söktüğünde öğrendi ilk. "baba" ise sallanan kara bir eldi anılarının flu kadrajına sıkışmış. sigarayı "turnike" yapıp çevirmişlerdi arkadaşlarıyla. içme sırası kendisindeyken, erkete sinyal çakmış, diğerleri tuvaletlere saklanırken, o sap gibi açıkta kalmıştı. nöbetçi öğretmen bir silindir gibi geçmişti üzerinden. sol kulağındaki işitme bozukluğu o geceden miras kalmıştı...
yalnızlığın teras katına çıkmıştı...üzerindeki hayal kırıklığı tozlarını silkeleyerek...
serkan engin
berfin bahar temmuz 2009
kapıyı açar açmaz bir çığ gibi devrildi üzerine yalnızlık.güç bela kalkıp ayağa, üzerindeki hayal kırıklığı tozlarını silkeledi. önce usulca beline dolandıysa da karanlık; hiç yüz vermedi. mekanik bir hareketle açtığı lambadan çürük sarı ışık, bir beddua gibi odaya yayıldı. tablasını bir yana bıraktı, umutlarını bir yana. geçmişinden soyunur gibi çıkardı ceketini. kaç yıl olmuştu istanbul'a geleli ?..
"istanbul, geçkin orospu!" dedi tükürür gibi. kekeleyen adımlarla çıkmıştı merdivenleri, ulaşmak için yalnızlığın teras katına. ağır bir parfüm kokusu yapışmıştı üzerine birinci katta, okşan'ın kapısının önünden geçerken.
okşan ki namlu gibi bakardı geceye. çirkefi çiğnerdi kaldırımlarda kırk dört numara topuklu ayakkabılarıyla. kendini temize çekerdi her sabah çocukluğunun pamuk helvası rengindeki bol köpüklü bir tıraşla. gizleyemediği adem elması bir kartvizit gibi asılı dururdu boynunda. besmele ile girerdi evine. kapının eşiğinde silkelerdi gecenin irinli anılarını. saatlerce yıkanırdı arınmak için kentin şirretliğinden. entarisini usulca giyer, özenle bağlardı yemenisini başına. saatlerce kur'an okurdu ve ara sıra zor tutardı kendini küfretmemek için hayata ve allah'a. ne zaman bir niğde havası çalsa radyoda, çocukluğunun mor mengenesine dönerdi, doğduğu küçük kasabada. babasının yüzü bir küfür gibi dikilirdi karşısına. o zaman çekerdi falçatasını , silikonlu memelerinin altına kızıl öfke nehirleri açmak için. okşan kızıl'ı bir tek damarlarından tanırdı...
okşan'ın parfüm kokusuna sürtünüp geçerek ikinci katın kapısının önünde biraz duraklamıştı. kırık bir selam karşılamıştı kendisini. kapıda kirli bir mendil gibi duruşuyla cevahir amca:
"nassın evlat, işler nasıl ?" dedi selam faslını geçiştirmek isteyen hafif telaşlı bir halde.
"iyidir be baba n'olsun ,bildiğin gibi" dedi düşük omuzlarını daha bir sarkıtarak. kesik bir of çekip elini duvara yasladı.
"n'aptın, bizim kaaveye uğrayabildin mi ? var mı arayan soran ?"
"valla uğradım ama bir ses çıkmadı."
"ah şu siyatiğim azmasaydı ben gidecektim ama" dedi cevahir amca hastalığından utanarak. iki yıldır tek bir rol bile alamamıştı.
sol elindeki poşeti sağ elinden gizleyerek yaşlı adama uzattı. iki ekmek ve biraz nevaleyle dolu poşeti gören yaşlı adam, gözlerindeki sevinç parıltılarını örtbas etmeye çalışarak karne alan öğrenci edasıyla kabul etti.
" ya oğlum ne gerek vardı."
"sıkma canını baba. mangizin suyunu çekerse haberim olsun... gündüz, emine uğradı mı ?"
(sokağın kirli pençeleri arasında okşan'dı adı, evinin şefkatli kollarına sığındığında ise emine).
"yok valla dünden beri görmedim."dedi cevahir amca , sökük hırkasını iliklemeye çalışarak. dış kapının kırık penceresinden giren ayaz ustura gibi yalamıştı gövdesini. zaten iki haftadır kömür alamıyordu. allah'a havale etmişti gerisini.
"eyvallah baba, iyi geceler."
"sağol evlat iyi geceler" dedi yaşlı adam mahcup bakışlarını yerçekimine uydurarak...
"istanbul geçkin orospu" dedi mırıldanarak. portmantoya astığı ceketinde sigara çakmak aradı .geç kalmış gibi azar azar intihar etmeye, içine zula ettiği duman senfonisiyle. üç tek sigarası kalmıştı paketinde."allah kahretsin! çıkartamayacağız bu geceyi" dedi gafletine kızarak. yine ıskalamıştı bu akşam da bakkalı. üşeniyordu şimdi onca yolu tepmeye. ilk nefeste duman, bir sustalı gibi saplanmıştı düşlerine. yetimhanede içmişti ilk sigarasını, helanın tenhalığına sığınarak , kendisi gibi ağır yalnız iki arkadaşıyla. o zaman da böyle yırtılır gibi olmuştu ciğerleri. "anne" sözcüğünü okumayı söktüğünde öğrendi ilk. "baba" ise sallanan kara bir eldi anılarının flu kadrajına sıkışmış. sigarayı "turnike" yapıp çevirmişlerdi arkadaşlarıyla. içme sırası kendisindeyken, erkete sinyal çakmış, diğerleri tuvaletlere saklanırken, o sap gibi açıkta kalmıştı. nöbetçi öğretmen bir silindir gibi geçmişti üzerinden. sol kulağındaki işitme bozukluğu o geceden miras kalmıştı...
yalnızlığın teras katına çıkmıştı...üzerindeki hayal kırıklığı tozlarını silkeleyerek...
serkan engin
berfin bahar temmuz 2009
güncel Önemli Başlıklar