bugün

adına ister ilkel komünal toplum denilsin, ister ilkel toplum, işleyişinde adaletli bir yapıyı barındırır *.

ilkel toplumun işleyişinde kendilerine herhangi bir üstünlük tanınmasını belemeyen 'reis'ler vardı. topluluğun işleri -çoğunlukla yaşlı- kadın ve erkekler tarafından yürütülürdü.

Burada 'reis' sözcüğünü anlamlandırmak gerekiyor. Bizler 'reis' sözcüğünü daha çok örgütlenmiş bir yapıyı anlatmakta kullanıyoruz, yani hiyerarşik bir düzenin yöneticisi anlamında fakat ilkel toplumlardaki 'reis' bu anlamı taşımıyor yani bizim bildiğimiz anlamda bir 'reislik' kavramı yok!

W.H.R Rivers'A göre; bu 'reis'lerin bizim bildiğimiz anlamda 'başkanlık' dendiğinde aklımıza gelen toplumsal işlevlerden hiçbirini yerine getirme yükümlülükleri yok. Hatta 'reis' sözcüğü en önemli lider söz konusu olduğunda bile çok gösterişli kalıyor. tıpkı kolhoz-sovhozların başındaki liderler gibi...

'Reis' topluluktaki bütün kadın ve erkeklere danıştıktan sonra bir karara varan kadın kurul üyeleri tarafından seçilir ve onlar arafından atanırdı. *

komünal toplumda insanların servet, rütbe, güç açısından üstün olma nedeniyle birbirlerine boyun eğmeleri gibi bir durum söz konusu değildir. yabanıl toplumda bireysel servet yoktur. bir kişinin en temel eşyaları dışında bütün toprak ve eşyalar herkesin ortak malıdır ve bütün üyelerin yararı için kullanılır. bu da kişiler arası dayanışma, yardımlaşma ve güveni sağlar.

yabanıl toplumun polise ihtiyacı yoktur! çünü bir yabanıl komşusunun malına ihtiyaç duymaz!

haliyle bir cinsin bir cinse boyun eğmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. yabanıllar yasasızdır ve kadınlara karşı duyulan saygıyı anlatmak ve hatta anlamak bizler tarafından pek de mümkün değildir!

Rahip Jacob Baegert yabanıl toplum hakkında diyor ki:
" ... Bu insanlar Avrupa'daki uygar insanlardan çok daha mutlu bir hayat sürüyorlar. (...) kışkançlık, çekememezlik, yalancılık, yok yere suçlama gibi olaylar onların yaşamını zehir etmiyor; California yerlisi sahip olduğu şeyleri yitirme korkusuyla karşı karşıya olmadığı gibi, maddi varlığını çoğaltma istediğiyle de hiç kavrulmuyor. 'benim' ve 'senin' sözcüklerinin anlamını bilmiyorlar."

La Hontan:
" bu yabanıllar 'benim', 'senin' diye bir şey bilmiyorlar, çünkü bir kimseye ait olan şey aynı zamanda bir başkasınındır. yalnızca Hıristiyanlar ve bizim kasaba eteklerinde yaşayanlar 'para' kullanıyorlar. Yabanıllar paraya 'fransız yılanı' diyorlar ve ellerini sürmüyorlar. bizde insanların hırsızlık yaptığını, iftira attığını ve ihanet ettiğini, birbirini para için sattığını söylüyorlar; bu demir parçası uğruna kocaların karılarını, anaların kızlarını sattığını * söylüyorlar. bir kimsenin başkalarından daha çok eşyaya sahip olması düşüncesini, çok şeye sahip olanın, daha aza sahip olandan daha büyük bir saygı görmesini garip buluyorlar." diyor.

Heckewelder:
" Onların avladıkları şeyleri, geyikleri, ayı etini ve benzeri yiyecekleri aralarından paylaştığını gördüm; zaman zaman bunları çok kişi arasında bölüştürmek durumunda kalıyorlardı, bu paylaşma sırasında ağız kavgasına tutuştuklarını, yapılan dağıtımın eşit olmadığı gerekçesiyle ya da bir başka nedenle tartışma çıkardıklarını hiç görmedim. ihtiyacı olan yiyeceği alıp suçlanmaktansa, boş mide ile yatmayı yeğlerlerdir. onlar yalnız köpeklerle haybanların birbirleriyle kavga ettiğini söylerler".

ilkeller 'ben' duygusunu bilmez, 'ben' kelimesini kullanmazlardı. dillerindeki 'ben' kelimesi ile anlatmak istedikleri 'ben ve topluluğum' idi. dillerinde tekil sahışlar yoktu, çoğul sahışlar vardı.

Briffault, bu ilkel komünde görülen grup dayanışmasının 'buna istekli olmayan insanların zorlandığı bir tutum' olmadığını vurguluyor. herkesin kardeşinin koruyucusu olduğunu çünkü iyi durumlarını ancak böyle bir dayanışma ile sürdürebileceklerini bildiklerini söylüyor.

kısacası komünal toplum yapısı; ilkel olarak nitelendirilse de uygar toplumların ahlak konusunda ders alabileceği, içinde sömürü ve mutsuzluğun az, bireysel bağımsızlık ve sınırsız özgürlüğün bol bulunduğu bi siyasal toplumdur.
(bkz: yabanil net)