bugün

gece gece gelen bir buhran.
evet herşey yüzde elli ise ben yarın ölebilirim. ertesi gün gömerler. yani bu kadar mı yakın.
yarın ölüceksem eğer 10 sene sonrası için girdiğim kaygı lüzümsüz kalır.
yarın ölmeyecek gibi hissetmemde aptalca yarından önce ölebilirken hemde.
yarın ölecek gibi yaşamayı denemek en iyisi.
ama bir yarın öleceğim,söz.
o zaman ciddiyetimi algılarsınız.
bu kadar erken, gencecik öleceksem doğal sebeplerle, sikin bari beni, olsun bitsin amk...

şöyle 70 80 olsun hiçolmazsa.
Ya aslında dün öldüysen? Diye cevaplanması gereken kaygı.

Kaygı anlamsız zira ölüm muhakkak. Şu an rüyada dahi olmak ihtimal dahilinde. Ya da belki sona gelmişizdir ya da hatta bu oyun hiç yaşanmamıştır sadece tanrı bunca şeyi aklımıza kazıyordur.
ölmeyebilinir de, işi şansa bırakmamak lazımdır. en yakın pencereden atlanabilir.
şu anda yaşayan herkes ama herkes yüz sene içinde ölecekse, neden hepimiz grand grave'in dokuzuncu katından atlamıyoruz?
dünya, durup dinlenmeden kazarak birbirimizi gömdüğümüz bir mezarlıksa…
süremiz belirsiz, zamanımız kısıtlıysa, gerçekten vaktimiz var mıdır? bence yoktur, kendi adıma konuşayım: benim yok.
ermişler de, reklamcılar da aynı şeyi söylüyor. “an'ı yaşa”. an'ı yaşamak mı istiyorsunuz? buyurun grand grave'in dokuzuncu kat penceresine.
işinize gelmedi mi?
halbuki her birimiz dokuzuncu kattan düşüyoruz. kimimiz üç saniyede, kimimiz yüz senede.
bu kadar basit.
(bkz: murat menteş)
Ya yarın bugünse? Diye yanıtlanabilecek kaygı.

Yarın uyuyup yeniden uyanmak mıdır?
Yoksa yarın 23.59'un ötesi midir?

Daha da önemlisi; yarın bizim mi? Dünyanın mı?

Ölmek uyumak değil ama uyumak ölmek. Dün ile bugünün ve bugün ile yarının arası ölmek.