bugün

sonsuza dek o huzuru bulma adına aklımızdan geçen ve varlığını, gerçekliğini kabul ettiğimiz durum.
uyku evimiz oldu. rüyalar ise yorganımız. üzerimizi örttü. bizi, gecenin o en karanlık ve en kasvetli anlarından alıp kendi naif ve hassas kollarında uyuttu.
rüyalar gördürttü bize. dışarıdaki dünyanın bütün kavgalarından, riyalarından, çıkarlarından, yalanlarından ayrı bir dünyanın varlığıyla teselli etti bizi.

oysa, hayatı dolu dolu yaşamak uğruna uykunun gereksizliğini savunduğumu günler ezberimde. elimi masalara vurup da bağıra bağıra anlatırdım.
haklılığımı ıspat için yırtınırdım. kelimelerim bittiğinde iki elimi ileri uzatıp, boş avuçlarımı gösterirdim. ve fısıldardım son kez:
"uyku gereksiz."

ya şimdi peki? uyku evim. tek sığınağım. tek limanım. kafamı yastığa koyduğum an beni bende alan, beni, çok uzak yerlerden aldıktan sonra getirip kendi kalbime yerleştiren tek duygu.
rüya göremiyorum ama. görsem dahi hatırlayamıyorum. binlerce, birbirinin içerisinde rüyalarım var mıdır benim de? bilmiyorum.
sadece uyuyorum. deliksiz ve katıksız bir uyku çekiyorum. uyku evim. ve ben, o evi çok ama çok seviyorum.