bugün
- gideon reid morgan jj45
- özge özacar'ın memeleri12
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç25
- babalar günü15
- ismeti yazar yapan moderatör11
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi8
- hoşlanılan kıza bayramda mesaj atmak11
- kurban eti dağıtmak mecburi mi10
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- güzel kadınların problemli olması19
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları13
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi12
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
- özgür özel11
- ups boobss nickli yazar29
- yazarların başarılı olduğu dersler10
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler13
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- kitap okuyan erkek11
- anın görüntüsü15
- memati192311
- erkeklerin hiç iltifat almaması13
- 14 haziran 2024 almanya iskoçya maçı19
- 5 milyon tl verseler fatih ürekle sevişir misiniz17
- erkekte en seksi göz rengi hangisidir sorunsalı15
- moda iskelesi8
- yurtdışı çıkış harcı8
- iğneye iplik geçiremeyenlerin ioçk'yı eleştirmesi11
- insan olmaya ceyrek kala13
- hasan can kaya13
- herkes fakirse neden avmler dolu9
- kitapçıya gidip dakikalarca vakit geçiren dallama9
- kürt kızlarının namuslu olduğu gerçeği12
- turk kizlarinin rus kizlardan daha guzel olmasi15
- kızlar kilolu erkeklerle seksten zevk alırmı30
- istanbul da yaşayan yazarlara soru10
- bazen ekmek arası salça yiyorum9
- hasan can kaya'nın gözaltına alınması9
- yetkili yapsanız da yeter11
- epeydir sozluge fotomu atmamis olmam9
- zall'ın yapacağı sözlüğe sokayım sorunsalı10
- tüm sözlük kölemdir20
Nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Bence, bence her şey türümüzün ortaya çıkışıyla başladı. Kendi incelediklerim ve okuduklarımdan şunu çıkartabilirim ki bencil olma takıntımız var. Evet, bir takıntı; ama doğada hayatta kalmamızı sağladı aynı zamanda bu. Ve "güvenli alan" ismini verdiğim de bir sorunumuz var. Bu güvenli alan, hayatımızda olası tehditlere karşı örtünmemizle başladı. Giysilerimizi kendimizi ve bedenimizi korumak adına yarattık. "Ben" denen gerçekliğimizi, varlığımızı güvende tutmak için. Bencilliğimizin doğal bir yansımasıydı bu. Buna bireysel güvenli alan edinimi, diyorum. Ağaç kavuklarında, mağaralarda yaşamaya başlayarak güvenli alanda yaşadığımız ve olduğumuz fikrine ikna ettik kendi kendimizi. Tabiki bu o zamanlarımız için süper bir psikolojik motive kaynağıydı da. Daha sonralarında hayatımız toplumsal yaşama bağımlı olduğunda, benim "toplumsal güvenli alan" dediğim, gözle görülmez, kendi uydurduğumuz; ama var olduğu iddiasına kendi kendimizi telkin ettiğimiz birbiriyle iç içe fanuslar oluşturduk. Bunlar dine dayanan ahlak, hukuk, politik kurallardı. Aslında kendimizi birbirimizden, birbirimizi kendimizden koruyorduk. Böyle bir paradoksu inşa etmiştik. Böylece savaşları başlattık. Devletler kurduk. Yabancı toplumların toplumsal güvenli alanımızı tehditi olduğu fikrine, paranoyasına kendimizi inandırarak askerler, silahlar ürettik. Tanımadığımız, bilmediğimiz masum insanlara zihnimizde kurguladığımız paranoid olan "olası düşman tehdidi" fikrine karşı ortaya çıkan korku duygumuz yüzünden saldırdık. Esasında daima hayatta kalmayı arzuladığımızdan bireysel güvenli alanı, bu alanı korumak adına da yine bencilliğimize dayanarak toplumsal güvenli alanı yaratmıştık. Bizden, "ben" den olmayan toplumlara da "ben" i emanet etmemiz, güvenmemiz zordu... Çoğu yeri atlıyorum şimdilik, gelelim konunun özüne. Zamanla modernleştik. Laik, sosyal, demokratik devletler kurduk. Doğada sefil ve korunmasız olduğumuzu düşünürken devlet, şehir, semt, mahalle, apartman şeklinde makrodan mikroya doğru güvenli alan paranoyamız yüzünden doğadan iyice uzaklaştık. Betonların içine kapandık ve buranın bizim için en güvenli yer olduğuna inandık. Bunu kapı ve pencerelerle dış dünyayla bağıntılı da kıldık. Ardından yetmedi yaşadığımız evin, odasına kapandık. Sanal dünyalar yarattık. Artık elektronik cihazlar vardı. internette, bilgisayar, televizyon başında saatlerce vakit geçiriyorduk. Bu SMS ve mobil internet furyasının genç arkadaşları telefonla bütünleşecek kadar ele geçirmesiyle artık tamamen dış dünyadan kopmuş hale geldik. Elimizdeki zımbırtının içinde çok güvende olduğumuzu zannettik. Sanal gerçekliğe hayatımızın çoğunu taşıdık. Bize etten, kandan oluşan bir hayvan olduğumuzu hatırlatacak tüm gerçeklikten uzaklaşmıştık. Alafranga tuvalet, temizlik eşyaları, antibakteriyel sabul, jel, şahşalı elbiseler, saç stilleri v.s. Tüm kermekeşlik bizi narsiszme batırdı. Kendimize narsist demiyorduk, ama narsisttik. Hayatımızsa bunun canlı kitabıydı. Megaloman olup çıktık sonunda. Ve derin bir melankoli hali yaşadık. Herkes bunları farklı farklı etkenler altında, farklı şekillerde yaşıyor malesef... Sonunda beynimize bir fikir girdi. Zihnimiz dışında hiçbir güvenli alan olmadığı fikri ve iddiası. Bana göre insanlar ikiye ayrılıyor: benciller ve aşırı benciller. işte bu çekingen, utangaç kişilerin fikirsel analizlerim sonucunda aşırı, uç derecede bencillik takıntısı olduğu sonucuna vardım. Bu kişiler o kadar; ama o kadar bencil ki insanların kendilerine baktığı, çevrelerinin ilgi odağı oldukları, insanların kendisine rezil hale düşmesi sonucu gülmesinin anormal olduğu gibi bencilliğin, sadece kendini düşünmenin nirvanasını yaşatan fikirlere bağımlılar. Evet, birer bağımlılar. Bu hastalıklarının bedendeki etkisi olan terleme, titreme, kekeleme gibi sonuçlarınsa o kişilerin çevrelerinde kaygılanıp utanıp korktukları insanları farkında olmadan korkutmak, kaçırmak gibi gayelerle yaptıkları bir savunma içgüdüsü olabileceği ihtimalini gerçekten düşünmekteyim. Bence bu kişileri hastalık yapacak seviyede aşırı bencil yapan etkenler çıkarılmalı o insanın hayatından... Etrafının, bedeninin, hayatının; mikro ve makro boyuttaki organizmalarla, doğayla sarmallı bir yapıda olduğunu farkedemeyen insanların canlılıktan ne kadar kopmuş bir gerçekliğe sahip olduğu ortadadır. Belgesel izleyip kitap okumaktansa dış dünyaya bir göz gezdirmekte daha çok fayda var. Hayat dışarda. Gelelim sonuca. Güvenli alan paranoyamıza her ne kadar çoğu şeyimizi feda etmiş olsakta bilmeliyiz ki bizim evimiz oturduğumuz beton yığını, şehir ya da ülke değil; doğa, dünya ve kozmosun ta kendisidir. Unutmamalıyız ki biz kozmosun çocuklarıyız...
utangaçlığın gerçek sebebidir.
Filmi yapılsa baş rolde oynarım...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar