bugün

ultrason muayenesi için kuyruğa girilen yerdir. bekleyen hamilelerin yanı sıra, bir de bu kapı önlerinde, ellerinde su şişeleriyle bekleyen bayanlar da bir hayli çoktur.
efendim malumunuz ultrasona sıkışık girmek gerekir. hatta devlet hastanesiyse burası bir de randevu kağıdına yazarlar kocaman: "sıkışık gelin." yani içeceksin içeceksin ama tutacaksın. içeri alırken de hemşireler ısrarla sorarlar:

-sıkışıkmışsınız?
*ehh sıkışığım.
-öyle değil çok sıkışmanız lazım.
*çok sıkıştım...
-öyle değil altınıza kaçıracakmışsınız gibi...
*yok daha tutuyorum.
-iyice sıkışın. tekrar girersiniz. olmaz. çıkmaz. görünmez!
!!!!!!!!!!!!

la havleee. kapıda bekleyen herkesi bir korku kaplar. herkes sıkışıktır ama şüpheye düşerler. "acaba kaçıracak gibi miyim?"
"yok ya! tutuyorum hala." "ben de.." haydi suya devam. içilir içilir içilir...
bunun sonucunda gerçekten altlarına kaçırmak üzere olanlar, sıra beklerken durmadan sallanırlar.

evet...
burası ultrason kapısı...
ellerinde su şişeleriyle sallanan bir sürü bayan...

hemşire gelir:
-sıkışıkmısınız?
*evet. (sessizce ve sancı içinde bir sesle.)
-gerçekten sıkışmışsınız bu sefer. yüzünüzden belli. *
ve muayene esnasında altına yapmamak için dua eder her giren.
o kapıdan çıkan herkes koşar adımlarla wc ye koşar.
wcde de dialoglar sürer gider.
-ayyy allaaaahhhh... ne zormuş.. rabbim sen tuvaletten ayırma. *
-ohh dünya varmış...
-ölüyordum valla.
-ne büyük nimet şu tuvalet.
bu böyle sürer gider...