bugün

nereden başlasam, nasıl cümleye girsem bilemiyorum. uzun uzadıya yazmak ta gelmiyor içimden. önce tespitlerimiz gelsin;

-gelişen ve değişen türkiye de değişmeyen tek sektörlerden birisi olması. 70li yıllardan bu yana hızla gelişen ve değişen türkiye de her türlü ideolojik yapı devleti yönetmiştir, türkiye her türlü durumla karşılaşmıştır. ekonomik krizler görmüştür, askeri darbeler geçirmiştir, sağlık skandalları görmüştür. bütün bunlar sonucunda her sektör kendini yenilemiş ve gelişime ayak uydurabilmiştir. bugün siyasi, ekonomik, askeri, dini, eğitim yapımız gelişim gösterdiği halde futbol sektörü değişmemiştir. yada değişim dar bir alanda kalmıştır.

-dernek yönetimi şeklinde olan kulüp yönetimlerinin ayakta durabilmesi için taraftar gazına ihtiyacı olması. bu yüzden ortamı germek, gereksiz yere yıldız futbolcu transferi etmek, kulübü kendine ve yönetim kuruluna borçlandırmak, bu borçlandırma ile kulübün geleceğini satın almak.

-taraftarlığın çıkar ilişkisine dayalı olması. altında hiçbir etnik köken, dini ve mezhepsel farklılık, siyasi ve politik farklılık, sınıfsal ayrım gibi sosyolojik etkenler olmamasına rağmen takım tutmanın ilahi bir yapıya çıkarılması yada öyle gösterilmesi.

-futbol dışı unsurların futbolu kullanması ve futbolu yönetenlerin özerkliğe kavuşamaması. medya ve siyasi yapının futbolla içli dışlı olması. medyanını rating, reklam geliri gibi ekonomik sebeplerle meselelere sağduyulu yaklaşmaması, siyasi yapının da futbolu ve taraftarları rant ve oy deposu olarak görmesi.

-futbolcuların, yöneticilerin bulundukları konumu sağlama almak için taraftara oynaması. formasını öpen, ağlayarak konuşan, kulübü için canını vereceğini söyleyen futbolcuların aslında senin benim duygularımızı sömürüyor olması ve sen,ben eve otobüsle dönerken o yanımızdan jipiyle geöiyor olması. taraftarın yanında olan, kulübün hakkını yedirmeyen, etrafa bağıran çağıran yöneticinin senin ödediğin bilet parasıyla şu anda monaco da tatil yapıyor olması.

tespitler eksik olabilir. şu anda aklıma gelenlerdir. sonradan eklemeler yapabiliriz. peki bu tespitler sonrası ortaya çıkan sonuçlara bakalım;

- değişime ve gelişime kapalı futbol sektöründe yeni insanlar ortaya çıkamıyor. dar bir alanda ve 100 kişiyi geçmeyen insanlar etrafında bu olaylar dönüyor. hala ahmet çakar, hıncal uluç, gökmen özdenak gibiler söz sahibi oluyor. arkadan gelen birkaç tane de bunlara özeniyor. rok gibi.

- kulüp yönetiminin dernek şeklinde olması işadamlarını bu tarafa çekiyor. adını bilmediğimiz, ne iş yaptığı belli olmayan bazıları da rant uğruna kulüplere yakın olmak istiyorlar. formül çok basit; ihalelerde söz sahibi olmak, iş görüşmelerini bağlamak için kulübe yakın ol, medyada sıkça görün, taraftarın hoşuna giden açıklamalar yap, rakibi suçla ve ihaleyi kap, cebi doldur. bu düzen ile kulüpler kendi zenginlerini yaratmıştır ve tek destek kaynağı ise masum taraftarların duygularıdır. kendisi yerine gelenleri engellemek için seçilen yol ise daha vahim olanı. kulübü kendine borçlandırma yoluna gitmek ve ben gidersem kulüp batar havasını uyandırmak.

- ekonomik olarak katkısı büyük olunca futbol dışı unsurların buralara gelmesi kaçınılmazdır. mafyavari yapıların kurulması, siyasi yapının futbolu kullanması artık kanıksanmış bir durum.
medyayı anlatmaya gerek yok sanırım. nerede boktan adamlar var onlara mikrofon uzatıyorlar. olayları kaşımayı marifet sayıyorlar. ateşe benzin taşımakla meşguller.

sonuç; yapılacak çok iş var. ilki kulüplerin yönetim şekillerini değiştmekle başlayalım, gerisi gelir.

şimdilik yeter.
Çirkeflik,edepsizlik, küfür, kavga , dövüş ne ararsan Türkiye'de var gell ...
yok ki ne kültürü.
güncel Önemli Başlıklar