bugün

tarımsal mücadele ilaçlarının, beslenme ve tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından faydaları oldukça büyüktür. ancak amaç dışı ve bilinçsiz (yüksek doz, hasattan hemen önce, zamansız vs.) kullanım sonucu; çevreye, insan sağlığına ve yaban hayatına zararları olmaktadır.
olumsuz etkilerin bir diğeri ise; zararlı veya hastalık etmeni mikroorganizmaların ilaçlara direnç kazanması gelmektedir.
peru nun pamuk ambarı olan canate ovasında 1949 dan sonra tarım ilaçları kullanılmaya başlandı. ilk yıllarda üretim çok arttı. tarımcılar "modern bilimin mucizesi" diyerek ilaçlamayı arttırdılar. hatta daha kolay ilaçlama yapabilmek için ağaçları, çalıları kestiler. verim 1955 e kadar artmasına karşın, bu tarihte zararlı pamuk kurtları birden çoğaldı ve 1956 yılı ürün yönünden felaket yılı oldu.
neden?
ilaçlamayla birlikte zararlı böceklerle birlikte onların doğal düşmanları yararlı böceklerde öldü.
daha da önemlisi ağaç ve çalılıkların kesilmesiyle, faydalı böceklerin ve kuşların yaşam alanı ortadan kalktı.
bazı zararlı böceklerin ilaca karşı bağışıklık kazanmasıyla da bu böceklerin sayısı artmaya başladı.
doğal düşmaları zaten ortadan kalktığı için de artış daha hızlı oldu. bunların hepsi insanoğlunun açgözlülüğü ve hırsı yüzünden oluyor işte.
tarım yapılan topraklarda bitki hastalık ve zararlılarla mücadele için kullanılan tarımsal ilaçlarının insan ve çevre sağlığı üzerinde yapmış olduğu olumsuz etkilerdir.

yakın bir zamanda ‘Nature Communications’ dergisinde bir çalışma yayınlandı.

çalışmanın konusu: tarla sahiplerinin bitki hastalık ve zararlılarına karşı kullanmış oldukları kimyasalların herhangi bir yolla vücuda alınmasından sonra canlıların beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilemesine yönelik bir çalışma.

kuzey karolina üniversitesi, hücre biyolojisi ve fizyolojisi alanında çalışmalarını yürüten doç dr. mark zylka ve ekibi farelerin nöronlarını yaklaşık olarak 300 farklı kimyasala maruz bıraktı. sonrasında , araştırıcılar bu nöronlardaki hangi genin düzensiz bir şekilde rna’da sıralanışını herhangi bir kimyasala tabii tutulmayan nöronlara göre kıyasladılar.

bu çalışma gen ifadelerinde bir dizi veri seti de yarattı.

zylka’nın ekibi, çalışmalarında birbirine benzer gen ifadesi değişikliklerine neden olan kimyasalların hangileri olduğunu anlamak için bilgisayar programlarından da yararlandılar.

çalışmanın sonuçlarına bir göz atacak olursak;

zylka ve ekibi, rna sıralamasına dayanarak 6 grup kimyasal tanımlamış, her grup içerisindeki kimyasalın ortak bir şekilde bir değişim yarattığını belirtmiştir.

bu gruptaki kimyasallar, otizmli ve alzheimerli canlıların beyinlerindeki aynı genlerin çoklu düzeyini değiştirmiştir.
(bu gruptaki kimyasallar; rotenone, pryridaben ve fenpyroximate gibi pestisitleri ; pyraclostrobin, trifloxystrobin, fenamidone ve famoxadone gibi yeni sınıftaki fungusitleri içerir. aynı zamanda Azoxystrobin, fluoxastrobin, ve kresoxim-methyl ‘de bu fungusit sınıfı içerisinde değerlendirilebilir.)

not 1: pestisit: zararlı organizmaların popülasyonunu azaltmak veya gelişmelerini engellemek için kullanılan kimyasal maddelerdir.

not 2 : fungusit: mantarları ve bunların sporlarını öldürmek veya gelişmelerini azaltmak için kullanılan kimyasal bir maddedir.

yine de bu kimyasalların insan beyni için gerçek bir risk taşıyıp taşımadığını belirlemek için birçok ek çalışmalara gereksinim olduğunu da söylüyor bilim insanı zylka.

kuzey karolina nörobilim merkezinin de bir üyesi olan zylka ve ekip arkadaşları; bu kimyasalların nöronlar arasındaki iletişim için önemli bağlantıları içeren sinaptik iletimdeki gen ifadelerini azalttığını belirtmişlerdir.

eğer bu genler düzgün bir şekilde ifade edilemezse, beynimizin fonksiyonlarını normal bir şekilde yürütemeyeceğini söylüyorlar.
Ayrıca bu kimyasal maddeler sinir sistemi içerisinde iltihaplanmayla da ilişkili genlerin ifadesini arttırıyormuş. bu sözde nöroenflamasyon, yaygın bir şekilde otizm ve nörodejenerik koşullarda görülüyormuş.

kimyasallar, serbest radikallerin üretimini harekete geçiriyormuş.

serbest radikaller, hücrelerin temel yapı taşlarına zarar veren ve birçok beyin hastalıklarına neden olan oluşumlardır.
kimyasallar nöron mikrotübüllerini de sekteye uğratmış.

(mikrotübül: protein yapısında olan uzun silindir şeklinde bir yapı. organeller arasında madde alış-verişini sağlar)

mikrotübüllerin bozulmaya uğraması, olgun nöronlar içerisindeki sinapsların fonksiyonlarını etkiler ve beyin geliştikçe hücrelerin hareketlerini bozabilir.

nöron göç açıklıkları ise nörogelişimsel anormelliklere yol açabilirmiş.

***
bu araştırmada görev almasa da çalışmayı değerlendiren massachusett general hospital hastanesinde çalışan, aynı zamanda Harvard tıp fakültesi genetik profesörü jeannie t. lee, bu çalışmanın çok büyük önem arz ettiğini dile getirmiştir.
çalışmanın, düzenleyici kurumlar ve genel tıp topluluğu için bir uyandırma çağrısı olarak hizmet edebileceğini belirtmiş.

çalışmanın tam zamanında gerçekleşmiş olduğunu ve bu çalışmanın sadece otizm, Parkinson ve kanser gibi geniş çaplı etkilere sahip olan hastalıklar için değil; aynı zamanda gelecek nesillerin sağlığı için de önemli olabileceğini ifade etmiştir.

jeannie t. lee ayrıca; bu kimyasalların çoğunun kuşaklar arası kalıtımı da etkilediğinden şüphe duymaktadır.
***
zlyka ve ekibi, araştırma konularıyla ilgili bazı kurumların ellerinde mevcut olan bazı bilgileri derlemiş ve bu bilgileri değerlendirmiştir.

test verileri:
Amerika birleşik devletleri tarım bakanlığı gıda maddelerinde pestisit kalıntılarının yıllık olarak test edildiği veriler
ülke çapında pestisit kullanım verileri.

verilerin değerlendirilmesi:
sadece ‘’pyridaben’’ kimyasalının kullanımı 2000 yılından beri azalma göstermiştir.
‘’rotenone’’ kimyasalının kullanımı 2000 yılından beri aynı seviyelerde kalmıştır.
yine de bu grup içerisindeki fungusitlerin tümünün kullanımı geçmiş on yıla göre önemli ölçüde azalmıştır.

***
çevre koruma ajansının yapmış olduğu bir çalışmada ise pyraclostrobin’in gıdalarda insan biyolojisini olumsuz bir şekilde etkileyecek düzeyde olduğu belirtilmiştir. bu kimyasal üzere yapılan mevcut başka bir çalışmada ise pyraclostrobin kullanımı sonucu bal arıları kolonilerinin yok olduğu görülmüştür.
***

gerek deney hayvanlarında yapılan çalışmalar gerekse insan epidemiyolojisi çalışmalarıyla ‘’rotenone’’ pestisidinin Parkinson hastalığıyla yakından ilgili olduğu belirtilmiştir.

‘’trifloxystrobin’’ fungusitinin tek dozlu kullanımı erkek ve dişi sıçanlarda farklı zamanlarda değerlendirilmiş ve canlılardaki motor aktivitesini azalttığı görülmüştür.
hatta ilgili fungusitin sıçanlarda test edilen en düşük dozunda bile motor aktivitesini bozduğu görülmüştür.
motor aktivitesinin çöküşü Parkinson hastalığının ve diğer nörolojik bozuklukların yaygın bir belirtisidir.

burada şu soru aklımıza gelebilir?
meyve, sebze ve tahıl ürünlerinin yetiştirilme aşamasında, mahsüllere bir kimyasal bulaşma olmuş ise, bu mahsülleri tüketen bizlerin kan dolaşımında bu kimyasallar hangi konsantrasyonlarda bulunacak?

mahsüle bulaşan kimyasalın düşük bir dozda olması bile beynimizde kümülatif bir yıkıma sebep olacak mı?

cevap bekleyen sıkı sorular bunlar!!!

burada şu hususu belirtmeliyiz ki, geleneksel tarımla yetiştirilen marul, ıspanak ve lahana gibi yapraklı sebzelerde bu fungusitler yüksek seviyelerde bulunabilir.
geniş ve büyük yapraklı sebzeler olmasından dolayı yetiştirilmeleri esnasında yaprakların uygulanan kimyasal maddeleri fazlaca absorbe (emmesi) etmesi ile bitki bünyesinde bu maddelerin birikimi fazla miktarda olabilmektedir.

çiftçilerin bu tür kimyasalları kullanma nedeni, yetiştirilen tüm bitkilerde ürün azalmasına neden olan bitki hastalıkları ve zararlılarla kararlı bir şekilde mücadelesinden ileri gelmektedir.
bu yüzden çiftçi yetiştireceği üründe ‘tarımsal mücadele’ adı altında bu tür kimyasal madde uygulamalarına gitmektedir.
bitki hastalık ve zararlılarına karşı mücadelede kimyasal yöntemler etkin bir yöntem olabilir,
ancak uygulanacak kimyasalın dozunun çok iyi ayarlanması gerekir.
Adam toprağı saksıda, suyu sürahide görmüş. Kalkıyor tarımsal ilaçtan bahsediyor. Tosun çiftçi ölüyor bu ülkede, buğday fiyatından haberin var mı? Ülkenin tarım politikası sahayı nasıl etkiliyor biliyor musun? Koç sen hiç tohum ektin mi hakkaten?