bugün

sözlüktekiler bahis değil elbet sadece ama toplu linç uygulaması olduğu için onları analiz edicez. her fikir savunucusunun sürekli kendini korumayı, kendini doğrulamayı ve yayılmayı düşündüğünü ve bu yönetme tutkusunun kuşkusuz tüm insansal kötülüklerin kaynağı olduğunu öğrendim. bu sığ insanlar ideolojik doğrularını ahlaksal olmayan, faşist bir uygulama eşliğinde savunuyor. iktidar nedeniyle kötü olmuyor; aksine gururun canlı devinimlerine hükmetmeyi öğreniyor ve ona rağmen mutlu eşitliğe yaklaşıyorlar. ama mutlak gücün kullanımıyla kötü olan efendidir ve onlar tırtlıklarını efendilerinden alıyor. öncelikle altındakileri araçlar ve aletler olarak gördüğü için faşisttir bu komunikler. nihayet midesini bozan öikesi nedeniyle maldır. ve buna göre, tüm savaşçı duygular nefretten değil, tutkudan kaynaklanmaktadırlar. savaş ve savaş tehditi tartışmasız bir itaati dayatmıyorlarsa bu duygular, kısa sürede bağımlılığın en yüksek derecesi olacak gücün en yüksek derecesine kadar çıkıyor sözlükte. öyle ki her güç, kesin bir içgüdüyle ve onun için tüm bilgeliği iğrenç hale getiren bir tercihle savaşı sever, onu arar, onu ilan eder ve uzatır. sözlükte çok hızlı olarak, güçleri sınırlandırmak için barışa inanmak gerektiği sonucuna varmak bu durumda mantıksızlaşıyor. şimdi, kölenin deneyimi konusunda daha çok bilgi edindikten sonra, eğer barış isteniyorsa ikincil sakıncaları ne olursa olsun, her türlü gücü enerjik olarak sınırlandırmanın da mantıksız olduğunu sanıyor bu faşistler ama yanılıyorlar. yaftalama da cabası. açın türkiye'nin önünü.