bugün

hemen her insanın başına musallat olan ve insan geneline baktığımızda çok yaygın olarak kullanılan, kabul gören hadisedir. oysa ki gerçekte durum bundan çok daha farklı...

öncelikle "suçluluk" dediğimiz şeyin anatomisiyle başlayalım işe. suçluluk, hiç bir zaman ve hiç bir şart altında insanın kendi başına içine gireceği bir ruh hali değildir. mutlak surette suçluluğu hissedebileceğimiz ikinci bir insan, canlı, olay, durum,... bu noktada ciddi bir ihtiyaçtır. veya ters açıyla bakarsak suçlayabileceğimiz de diyebiliriz. ama atladığımız ve hep sonradan farkettiğimiz gerçek şu ki suç, paylaşılması gereken bir eylemdir. oranlar, olaylara paralel olarak değişse de bu şeyin, çift yönlü olmasının mantığı ortadan kalkmıyor. ve öte yandan sürekli "suçlamak" eğilimi içindeki bir insanın da ruh sağlığı ile ilgili sorunları olduğunu görmek pek zor değil.

işte mes'elenin, boktan tarafı da bu ki hayatının bir noktasında insan bunu farkediyor. bir şekilde bu farkındalığa ulaşıyor. geçmişe dönüp de baktığında yaşadığı olumsuzluklarda kendisinin de suçlu olduğunu(bilhassa yaşananların üzerinden belli bir süre geçtikten sonra) idrak ediyor. asıl sıkıntı da bundan sonra başlıyor işte. takip eden süre zarfında geçmişindeki yaşanmışlıklara karşı kendisini borçlu hisseden birey, yaşadığı her aksilikte bu sefer de suçun büyük bir kısmını sırtlamaya çalışıyor. kendisine karşı fazlaca acımasız, aşırı denilebilecek oranda katı oluyor. dolayısıyla da hayattan zevk alamamaya, geçmişini düşünmekten yarınlarını yaşayamamaya başlıyor. bu süreçte kaybettikleri de cabası tabi...

dolayısıyla diyorum ki biraz suçluluk beslemekte fayda var. bizi, psikopat olmaktan korur ve hayatımızı, yaşamamıza yardımcı olur. oranları, mantık çerçevesinde belirlemekte de özgürüz hem bunu yaparken. sonraya kalırsa gözlemlere baktığımızda gerçekten de daha boktan bir hâl alıyor.
öldürene değil, öldürtene bakılmalıdır önce. insanı zıvanadan çıkaran tipler var azizim. Herkeste olmuştur bu. "Ya Sabır" der, katil olmamak için kendinizi zor tutarsınız. Allah sabırlar versin efendim.
büyük bir yanılsamadır.
bakıyorsun 3. sayfada o onu kesmiş bu bunu biçmiş.
o kesilip biçilen ne bok yemiş?
kim seri katiller hariç, bir insanı kesmekten zevk duyar.
bazen anlıyorum çünkü kesilmeyi hakeden çok kişi var.