bugün
- dekolte memeye bakan kişinin aklından geçen13
- sözlükteki en iyi 15 yazar9
- 10 ayda evlenen insanlar8
- anın görüntüsü22
- manyak olmaya karar verdim13
- izmirli sude vs karslı rojda10
- antalya daki engelli çocuğa toplu tecavüz15
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var21
- cehaletle mücadele etmek15
- arda güler14
- islamı tartışamamak16
- nervionun kedisi9
- gideon reid morgan jj8
- erkeklerde meme ne işe yarıyor sorunsalı10
- sözlüğün en iyi iki kadın yazarı17
- türkiyeyi mülteci kampına dönüştüren abd17
- geniş kalçalı kadın ahlaklıdır25
- bı erkeğin sevdiğini anlamanın yolları10
- karizma10
- sağlığı etkileyen en temel faktör12
- sözlükteki elit yazarlar20
- okula gitmeden yüzlük karne alan afgan ve suriler21
- evlenmeyenlerin seks yapmadan ölüp gitmesi12
- atatürk kafir cumhuriyetini ilan etti12
- ups boobs beni favladı'ne yapmalıyım17
- steven s power law13
- knowledge13
- salda gölü'nün son hali11
- türk mü türkiyeli mi sorunsalı10
- arap olmak10
- 18 haziran 2024 türkiye gürcistan maçı36
- rus sovyet düşmanı amerikancı kemalistler11
- kocam boşalacağı esnada geliyorum bacanak dedi16
- pegasus ta çalışan türk düşmanı keko8
- diamond tema33
- kimsenin saraca'nın doğum gününü kutlamaması21
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi9
- kabataş yalanı9
- içsel yolculuk enerji frekans 69 bin lira19
- vladimir putin11
- diamond tema için yakalama kararı17
- ben bu yazıyı sana yazdım9
- millet öğle yemeğine çıkarken yeni uyanan tipler9
- true bir martı olsa olacaklar9
- thusneldaa12
- saraca silsüpüroğlu15
- diamond tema'nın arnavutluğa kaçması9
- ülkesi savaştayken başka ülkede keyif süren kansız9
- ne zaman evleneceksin diye soran akraba11
- oktay kaynarca'nın türkiyeliyim açıklaması22
sonbaharın duygusallığını göremeyen ya da faydalanamayan bünyelerin yapacağı eylemdir.
öyledir ki...
sevmiyorum sonbaharı...kimse kızmasın, gücenmesin; sevmiyorum. iki tarafı ağaçlıklı bir yolda yürürken sararmış yaprakların dökülmesi, uçuşması etkilemiyor beni. o yapraklara bakıp hayal kurmuyorum. birinden ayrıldığımda da sonbahara bakıp hayal kuramıyorum.
sabah uyandığımda duyduğum kuş cıvıltıları gibisi yok, yapraklar sararmış dahi olsa, hava güzel,güneşli. üstüme bir hırka alsam yeter. evden çıkıyorum ki,hırkaya bile gerek yok. amma terliyorum. terledikçe etrafımda mutlu çiftleri görüyorum. ah çekiyorum. bazı ağaç altlarında oturan mutlu çiftleri görüyorum bu sefer de. yine ah çekerken, burnuma toz kaçıyor; hani sonbahar ya... ondan!
çok terlemişim, hava da esmeye başlamış. ter üstümde kuruyor. hırkamı üstüme alıyorum ama fayda etmiyor, rüzgar üşütüyor. sırtım yapış yapış... bir de o halde belediye otobüsüne binmek zorundayım. terliyim, pis görünüyorum ya, bu sefer de otobüsteki mutlu çiftler bana aşağılayıcı bakışlar atıyor. ah çekmiyorum; ayakta durduğum yerden uzanıp camı açıyorum. hani sonbahar,hava da rüzgarlı ya, arkadan kızın biri "aşkım ne çok esti ya" diyor ve sevgilisi bana "kardeşim camı kapatır mısın, çok esti". ah da çekmiyorum, pof da çekmiyorum bana da esiyor, iniyorum otobüsten. hava dengesiz, hani sonbahar ya... bir anda etrafı kaplayan karabulutlar rüzgara eşlik ediyor.
belli ki, havanın durumunu önceden kestirenler var... ya da sonbaharın kalleşliğini bilenler. ellerinde şemsiyeyle dolaşan insanlar onlar. meydanda banklarda simit yiyenler, deniz kenarını seyredenler var. ama hiç biri tek değil.
çift bunlar çift. rüzgar bile etkilemiyor onları ve ben bunları düşünürken ani bir yağmur bastırıyor. şemsiyesizim, sırtımda kuruyan ter bu sefer yerini yağmurun ıslaklığına bırakıyor. koşuyor da koşuyorum. şemsiyesini ortak kullananlara, bir montu ortak kullananlara kızıyorum koşarken, ıslanmıyor onlar.
eve ulaşıyorum, ev sıcak ama ben çok koşmuşum. bir hapşırık krizi, ani baş ağrısı saplanması, öksürük ve burun akması...
sonbahar mı? aşk mı? hadi lan ordan!
öyledir ki...
sevmiyorum sonbaharı...kimse kızmasın, gücenmesin; sevmiyorum. iki tarafı ağaçlıklı bir yolda yürürken sararmış yaprakların dökülmesi, uçuşması etkilemiyor beni. o yapraklara bakıp hayal kurmuyorum. birinden ayrıldığımda da sonbahara bakıp hayal kuramıyorum.
sabah uyandığımda duyduğum kuş cıvıltıları gibisi yok, yapraklar sararmış dahi olsa, hava güzel,güneşli. üstüme bir hırka alsam yeter. evden çıkıyorum ki,hırkaya bile gerek yok. amma terliyorum. terledikçe etrafımda mutlu çiftleri görüyorum. ah çekiyorum. bazı ağaç altlarında oturan mutlu çiftleri görüyorum bu sefer de. yine ah çekerken, burnuma toz kaçıyor; hani sonbahar ya... ondan!
çok terlemişim, hava da esmeye başlamış. ter üstümde kuruyor. hırkamı üstüme alıyorum ama fayda etmiyor, rüzgar üşütüyor. sırtım yapış yapış... bir de o halde belediye otobüsüne binmek zorundayım. terliyim, pis görünüyorum ya, bu sefer de otobüsteki mutlu çiftler bana aşağılayıcı bakışlar atıyor. ah çekmiyorum; ayakta durduğum yerden uzanıp camı açıyorum. hani sonbahar,hava da rüzgarlı ya, arkadan kızın biri "aşkım ne çok esti ya" diyor ve sevgilisi bana "kardeşim camı kapatır mısın, çok esti". ah da çekmiyorum, pof da çekmiyorum bana da esiyor, iniyorum otobüsten. hava dengesiz, hani sonbahar ya... bir anda etrafı kaplayan karabulutlar rüzgara eşlik ediyor.
belli ki, havanın durumunu önceden kestirenler var... ya da sonbaharın kalleşliğini bilenler. ellerinde şemsiyeyle dolaşan insanlar onlar. meydanda banklarda simit yiyenler, deniz kenarını seyredenler var. ama hiç biri tek değil.
çift bunlar çift. rüzgar bile etkilemiyor onları ve ben bunları düşünürken ani bir yağmur bastırıyor. şemsiyesizim, sırtımda kuruyan ter bu sefer yerini yağmurun ıslaklığına bırakıyor. koşuyor da koşuyorum. şemsiyesini ortak kullananlara, bir montu ortak kullananlara kızıyorum koşarken, ıslanmıyor onlar.
eve ulaşıyorum, ev sıcak ama ben çok koşmuşum. bir hapşırık krizi, ani baş ağrısı saplanması, öksürük ve burun akması...
sonbahar mı? aşk mı? hadi lan ordan!
yaz okulumun son günlerini yaşıyorum. stajıydı, okuluydu, sınavıydı sıkıntı dolu bir seneyi atlatıyorum. insanlıktan çıkılan koca bir seneyi.
artık zaman gün sayma zamanı. takvimler ağustos'un on beşine vurduğu zaman sevgili okulum beni azad edecek ve evime kavuşacağım. kavuşmakla bitecek mi ama? bitmez o günler hiç. takvim ağustos'un on beşine yani yaz okulunun son gününe vurup son sınavıma girdiğim gibi memleketime kaçarım herkes gibi.
ayların verdiği özlemle anaya babaya kardeşe sarılırım. hep birlikte yapılan ilk kahvaltıda malum soru gelir: "sizin okul ne zaman açılıyor? ". e yuh artık. daha ağustos'un on altısındayız; okulun açılmasına kaba taslak beş hafta var ve soru bünyede soğuk duş etkisi yaratır.
bu soru bende neden mi bu kadar pis bir etki bırakıyor? çünkü o soruyu duymamla birlikte beş hafta sonra okulların açılacağını biliyor olmam kafamda bir endişe uyandırıyor. koskoca , stres dolu bir seneyi hatırlıyorum; yaşayacağım o bir seneyi. işte stresin de başlangıcı o zıçtımının sonbaharında.
haydi unutayım, keyfini çıkarayım diyorum o beş haftanın, ama bir boka yaramıyor. beş hafta dört hafta oluyor; dört hafta üç hafta oluyor. bu böyle gidiyor ve endişe duya duya sonbahara geliyorum. yine okul telaşı, ders seçmeler, ıvır zıvır... beş hafta zaten bok gibi... üstüne bilmemkaç bok gibi hafta. tastes like shit. o ne lan öyle?
son sonbaharı istiyorum ben. bu da olmadı; ölüm kokusu aldım. kim ne derse desin sevmiyorum işte bu sonbaharı; yılın elli iki haftasına yayılıyor çünkü stresi. takvimden silsem bile olmaz hayatından çıkaramadıktan sonra. iyisi mi ben sonbaharın hayatından çıkayım.
artık zaman gün sayma zamanı. takvimler ağustos'un on beşine vurduğu zaman sevgili okulum beni azad edecek ve evime kavuşacağım. kavuşmakla bitecek mi ama? bitmez o günler hiç. takvim ağustos'un on beşine yani yaz okulunun son gününe vurup son sınavıma girdiğim gibi memleketime kaçarım herkes gibi.
ayların verdiği özlemle anaya babaya kardeşe sarılırım. hep birlikte yapılan ilk kahvaltıda malum soru gelir: "sizin okul ne zaman açılıyor? ". e yuh artık. daha ağustos'un on altısındayız; okulun açılmasına kaba taslak beş hafta var ve soru bünyede soğuk duş etkisi yaratır.
bu soru bende neden mi bu kadar pis bir etki bırakıyor? çünkü o soruyu duymamla birlikte beş hafta sonra okulların açılacağını biliyor olmam kafamda bir endişe uyandırıyor. koskoca , stres dolu bir seneyi hatırlıyorum; yaşayacağım o bir seneyi. işte stresin de başlangıcı o zıçtımının sonbaharında.
haydi unutayım, keyfini çıkarayım diyorum o beş haftanın, ama bir boka yaramıyor. beş hafta dört hafta oluyor; dört hafta üç hafta oluyor. bu böyle gidiyor ve endişe duya duya sonbahara geliyorum. yine okul telaşı, ders seçmeler, ıvır zıvır... beş hafta zaten bok gibi... üstüne bilmemkaç bok gibi hafta. tastes like shit. o ne lan öyle?
son sonbaharı istiyorum ben. bu da olmadı; ölüm kokusu aldım. kim ne derse desin sevmiyorum işte bu sonbaharı; yılın elli iki haftasına yayılıyor çünkü stresi. takvimden silsem bile olmaz hayatından çıkaramadıktan sonra. iyisi mi ben sonbaharın hayatından çıkayım.
yazın etkisinde kalan ve yazın verdiği enerjiyi üstünden atamayan bünyelerin yaptığıdır.
sonbahar kışın habercisidir ve insanı karamsarlığa sürükler.
sonbahar kışın habercisidir ve insanı karamsarlığa sürükler.
güncel Önemli Başlıklar