bugün

yüzlerce insanın ölümünün, binlercesinin işkence görüp sakat kalmasının, onbinlerce ailenin dağıtılıp anaların bir ile, babaların ise başka bir ile sürülmelerinin vebali boynunda olan hasbelkader diktatörler, kıymetsiz yaşamlarının sona erdirileceği korkusuyla, ne yapacaklarını şaşırır ve acz içerisine düşerler.

düştükleri bu acz içerisindeki durumlarının dışa yansıması ise, yaşlılıklarından bahisle, yataklarında yatarak hakim karşına çıkmaları, o hakimden adeta şefaat dilenircesine " evet! efendim " şeklinde hitab etmeleridir.

doğrudur ya da yanlıştır fakat yaptıklarının hesabını dimdik ayakta vermek, kimseden şefaat dilenmemek, gerektiğinde kendi kafasına sıkıp gitmek gibi eylemler de diktatörlüğün şanından gelir ki tarih, bunun sayısız örnekleriyle doludur.

aylar önce yargılanması gündeme geldiğinde ne diyordu zat-ı muhterem! " beni yargılayacaklarını anlarsam intahar ederim ". pekiyi! ne oldu da böyle oldu?

- ucuz kahramanlıklardır bunlar! sahiplerinin mumu anca yatsıya kadar yanar.