bugün

Sözlükte açılan başlık ve yazılan girilerin içerikleri ve insan denilen varlığın kabullenilmesi zor gerçekliği.

***

insan denilen varlığın, dünyayı paylaştığı diğer varlıklardan farklı ve ayrıcalıklı olduğu bir gerçek.

ister bir yaratılış mucizesi olarak görün, ister evrimsel bir oluşum olarak kabul edin; sonuç itibariyle insan, yaşam denilen yapbozun en garip ve anlaşılamayan parçası.

ilgi, ihtiyaç ve istekleri bitmeyen bu varlık, pratikte zayıflardan daha zayıf; teorikte güçlülerden daha güçlü bir durumda.

Herşeyin üstesinden gelebileceğine ve herşeye hükmedebileceğine inandığı bir gereçek! Ancak uygulamadaki başarısızlığı da ortada.

insan deyince, nereden başlayacağını da şaşırıyor insan.

Eh, insanı anlamaya ve anlatmaya çalışan da bir insan olunca, bu yaşanılan acziyet pekte horgörülmese gerek.

***

Sözlüğümüz minyatür bir dünyaya benziyor. Her insan modelini içinde barındırıyor. Bildiğimiz klişeleşmiş modeller. Tek tek saymaya gerek var mı? Herkes kendisini biliyor!

Nedenler, nasıllar bir yana, bu modellerin birbirlerini değiştirme çabası ruhu daraltacak türden. Ben de yaptım bu hatayı ve neredeyse hepimiz yapıyoruz sonucunun hüsrân olacağını bile bile.

Karşımızdakinin değişeceğini, bizden olacağını sanıyor ve bu boş kuruntuyla başlıyoruz karşımızdakini fikir eğesiyle eğelemeye. Havanda su dövdüğümüzün, boşa kürek çektiğimizin farkındayız aslında. Ama vazgeçemiyoruz, insanızya!

Elbette fikirler savunulmalı, elbette idealler uğruna fikri münazaralara girilmeli, hakikatin bu şekilde ortaya çıkacağı malum ancak benim ne demek istediğimi çok iyi anladınız siz. Çünkü, çoğu zaman fikirlerin savunulmasından çok fikirlerin empozesi devreye giriyor.

Sözlükte açılmış olan siyasi, dini ve ideolojik içerikli başlıkları alt alta sıralayıp ilk girilerine baktığınızda, ardından girilen cevap niteliğindeki diğer girileri kontrol ettiğinizde nasıl da ciddi bir fırtınanın esip gürlediğini daha iyi anlıyorsunuz.

Bir de şunu anlıyorsunuz ki, fırtına kopunca herkes zarar görüyor.

Sonra doğru olanın, seviyeyi koruyarak fikrî münazarada bulunmak olduğunu anlıyorsunuz.

Fakat şu bir gerçek ki, kırılan her maddenin geri dönüşümü yok!

Kırıp döküp ardından da "affet yanlış oldu" diyemiyor, desenizde bir anlam ifade edemiyorsunuz!

Yıpranıyor, yıpratıyor ve terketmekten başka çare bulamıyorsunuz.