bugün

tam anlamıyla şoktur, amiyane tabirle apıştırır, sokağa inecek olursak götünüz tavana çarpar.

sülalenin tüm üyelerinin tam kadro bize misafirliğe geldiği bir akşam, büyükler salonda oturuyorken, kuzenlerle odamda fitbol kartlarıyla oyun oynuyor, trabzonsporlu eski kaleci victor'un 1.93 boya sahip olması sebebiyle sürekli cebime attığım bu kart ile kuzenleri yeniyor, amiyane tabirle koyuyor, daha da sokağa inecek olursak ellerine veriyordum. ee tabi yenen adamın bir müddet sonra şımarıp olayı şova dönüştürmesi, bir oyun içinde 3 defa victor çıkması kuzenleri çileden çıkartır, amiyane tabirle kudurtur, daha da sokağa inecek olursak y.rrak yemiş bülbüle dönerler. ee durunamayan kuzenler beni kovalamaya başlar, onlar önde ben arkada koşarız. arabaların biribirini kovaladığı filmlerde gördüğüm köşeyi aniden dönme hareketi ile takipçiyi atlatma hareketinin bir benzeri ile koridordan mutfağa dönmek isterim fakat kuzenlerim ömürlerinde ilk defa akıl pırıltısı göstererek bunu yutmazlar ve bana nizami bir dayak atarlar, amiyane tabirle ağzımı burnumu kırarlar, yooo bunda sokağa inemem arkadaşım, bırakacaksın bu işleri..

ve hikaye bundan sonra başladı. dayak yiyince uslanan her çocuk gibi ben de rahatladım, kartlarımdan başka kaybedecek bir şeyimin olmaması itibariyle gururla ve tekrardan eski günlerimize dönmek ümidiyle mutfaktan odama giderken, salonda bir hareketlilik gördüm. bir adam başka bir adamı yüzüstü yatırmış, üstüne çıkmış, ayaklar altına almış ve bütün sülale bu durumu izliyordu. ben de "bu galiba sülalemizin eski bir geleneği, böyle toplanılan akşamlarda eve iki pehlivan getirtilip hoş bir gece yaşatılıyor herhal" diye düşündüm. ama bu durum güreşe de benzemiyordu. irice olan adam diğerini ayaklarıyla eziyor, ama alttaki adam bu durumdan keyif alıyor, hatta talimatlar yağdırıyor, o zamanlar ne idüğünü bilmediğim kulunç denilen gülünç organa baskı yapılmasını bizzat kendisi istiyordu. allahım bu sahne karşısında büyülenmiş, salonun kapısına kafamı dayamış izliyor, bundan sonra neler olabileceğini kestiremiyordum. film sahnesi gibiydi. kamera yakın çekimde bu iki adamı, uzakta da beni alıyordu kadraja ve yavaş yavaş odak bu iki adamdan bana dönüyordu.

birden alttaki adam "tamam abi yeter, iyi geldi" dedi. ve üstteki adamın amcam olduğunu gördüm alttaki adamın sırtından indiğinde. ve o an salonda oturan onlarca kişinin arasında babamı aradım fakat kahretsin bulamadım. o an yerde yatan adamın yanına koşarak geldim, kafasını saçlarından tutarak kaldırdım ve o adamın babam olduğunu gördüğümde herkes bir anda sustu ve ağzımdan şu iki mısra döküldü:

"bu adam benim babam, sekiz köşe kasketiyle
kuluncunda ağrısıyla hey"

evet, burdan çıkarılacak muhtemel sonuçlar:
1- ya bizim sülalenin bireyleri aslında şirinler ve salona sığabiliyor
2- ya da bizim salon çok büyük, düğün salonuna sığamayan bütün sülaleyi alabiliyor.
sırtını çiğneten adamın babanız olmasıdır, diğer bir deyişle babanızın sırtını çiğnetmesidir.

(bkz: sırtını çiğnetmek)

daha güzeli için :

(bkz: bir kıza sırtını çiğnetmek)