bugün

ütopya.
fiziksel şiddetten arındrılımışı evet var belki elimizde.
peki ya sözlü, duygusal, baskısal, eleştirel, şusal, busal olan şiddet.
kızdığımızda, y ada daha kötüsü, kırıldığımızda, yani karşımızdakinin canını da bizimkini yaktığı kadar yakmak istediğimizde hani, sıralayıveriyoruz ya lafları arka arkaya, ağzımızdan çıkanı duymuyor ya hani kulağımız, bazen o çok sevdiğimize bile...
iş hayatında, üst-ast ilişkilerinde, kompleksler konuşuyor ya hani.
inançlarımızda, olduğumuza karşı, olmamız gereken, masanın altından tekmeler atılmak suretiyle kaş-göz yapılarak, tınmazsak ayıplanarak, o da yetmezse aşşağılanmaya çalışılarak, hatırlatılıyor ya hani.
biri, düşeceği komik durumları hesaba katmadan, yaşadıklarınızı, o'na açtığınız kalbinizi, duygusallıklarınızı, sevginizi size karşı kullanmaya kalktığında hani.
en sevdiğimiz arkadaşımıza, can dostumuza bile haksızlık ettiğimizde hani.
ailelerimizin beklentilerini veremediğimizde, ideal anne, beklentileri karşılayan çocuk, süper abla/abi olamadığımızda hani.
komplekslerimiz, adaletsizliğimiz, unutulmak istemeyişlerimiz, kendimizi unutturmamak için çırpınışlarımız, hayal kırıklıklarımız, bencilliklerimiz, kolaycılıklarımız.
insanın gittiği her yere kirli bir bavulla peşinden sürükledikleri yani.
bunlar varken hayatta işte hayatta, var mı sahiden öyle steril ilşkiler?