bugün

öncelikle kim nasıl demiş bir bakalım:

karşılığında sevgi uyandırmadan seviyorsanız,
yani sevgi olarak sevginiz karşılıklı sevgi yaratmıyorsa,
seven bir kişi olarak
dışavurumunuzla kendinizi
sevilen bir kişi yapamıyorsanız
sevginiz güçsüzdür, bir talihsizliktir… (bkz: karl marx)

evet o meşhuurr iktisatçı kapital amcamız demiş bunu. sosyoloji okurken marx ile yatıp marx kalktığım dönemler oldu. helal dedim, abartma dedim bazen. neyse o ikimizin arasında. ama son sınıfta bu yazısını görünce allak bullak oldum. aylarca düşündüm. katılıyor muyum. katılmıyor muyum. karar veremedim. arada kaldım bu halime şaşırmadan.
önceleri ne alaka dedim. benim sevmem onun beni sevmesini gerektirmez dedim. ben o beni sevsin diye onu sevmiyorum dedim. buna baya inanmıştım. ama her derste, tramvay beklediğimde, yürüdüğümde, uykuya dalmaya çalıştığımda bu aklımdaydı. eğer benim sevgim onun beni sevmesini sağlayamıyorsa yazık mıydı, değil miydi. bilemedim. uzun sohbetler ettik geceleri bu cümle üzerine dostlarla. ciddiyetten dem vururken geyikten marx'a ters takla attırdık mezarında. sonra dedim ki:
şimdi de derim ki. eyvallah hocam. haklısın. ben onu can-ı gönülden delice severken benim o ihtişamlı sevgim onun beni sevmesini sağlamıyorsa şayet, ben sevilen kişi olamıyorsam şayet; evet talihsizlik benim sevgim. güçsüz.
işte bu yüzden o gün bugün daha çok inanıyorum ben saf sevgiye.
güncel Önemli Başlıklar