bugün

bir sahilde kumlar üstüne oturmuş tom waits dinleyip şarap içerek, dalgaların sesiyle herşeyden uzaklaşmış bir şekilde; sadece şarap ve ayışığında, kimsenin karışmadığı başbaşa geçirilen bitmeyen gecelerden yalnızca biridir. o anlar bitmesin istenir. konuşmaya gerek yoktur. dudaklar birbirine değerek herşeyi anlatır zaten. günün ilk saatlerine kadar o sahilde kalmak; hatta bir sonraki günün hiç başlamamasını istersiniz. dalga seslerinin hiç bitmemesi, susmaması gibi. anılara yerleşen en güzel fotoğraf karesi. elde kadehler, güzel bir şarkı, ayışığı, deniz, güzel bir kadın ve onun hiç bitmeyen tebessümü ve gözlerdeki sönmeyen o ışıltı. bir insan bu anın bitmemesinden başka ne ister ki?..
Sabah uyandığımda kollarımda yatıyor olması.
dışarısı soğuk ve yağmurlu evde battaniye altında elimizde içkiler eşliğinde film izlemek. *
(bkz: insanı mutsuz eden başlıklar) *
bir saniyeden diğer saniye arasında olduğu ama asla 1 saniyeyi geçmediğini düşündüğüm andır...
Tangayı sıyırma anıdır.
Yağmur yağıyordu kentime geldiği gün.
Mum ışığının o titrek hali,pencereye vuran yağmur damlaları,gözlerimizin konuştuğu,kelimelerin manasız olduğu o gece.
Aylardan Mayıs. senelerden 2012...
Yıl 2013 bir Şubat gecesi. Yerlerde kırmızı Gül yaprakları, küçük mumlar döşenen zemin,not kağıtlarına yazılan cümleler yatağın üstüne bırakılan.

aklımda yer edinen en romantik anlar bunlar.

Sonuç:hepsi bitti .
Hatırlamayın sakın o anı. Acıtır...
yağmurun altında size sarkı söylediği andır.
sabaha kadar birbirinize sokulup uyumak.
sabah o işe geç kaldığı için hızlı hızlı giyinirken yatağın içinde onu izlemek. *
gece üzerinizi örtmeye çalıştığını fark ettiğiniz andır.
En son 3. sınıfta olmuştu. Parama kıyıp tost almıştım. Çok romantikti.
yaz akşamı, ay tepede ve biz bomboş kumsalın ortasında baş başayız... ayın ışığı sadece bizi aydınlatıyormuş hissiyatı... ışığın izin verdiği kadar birbirimizin gözlerinin içine bakmak, bakmak...