bugün

öyle güzel anlatmış ki ; sevgiyi , aşkı ,sevgiliyi , en sevgiliyi , cümle eksikliği bitirmiş sevgili ismet(im) özel(im).. biraz uzun ama kesinlikle okuduğunuza değer bir yazı..

sevgili sevgili

aşk içinde aşk için seslenişin en uygun biçimini bulduğum kanısındayım.
merhamet belki çok yüce bir şey ve muhtemel ki merhamet aşktan üstündür.
tapınmak.. onun yüceliğine diyecek yok. belki tapınmadaki kesinlik ve
keskinliğe aşk hiçbir zaman ulaşamayacaktır. bütün diğer işlerle uğraşan
bütün diğer insanlar gibi tapınanlar ve merhamet duyanlar da seslendikleri
zaman mutlaka hissettikleri bir farkı dile getirmiş olurlar. aşktaki
sesleniş ise farksızlığı ve bir tür özdeşliği vurgulamalı her şeyden çok.
aşkın seslenişi sevgisi olandan sevgisi olanadır ancak. çoğu kimsenin
sandığı gibi seven taraftan sevilen tarafa doğru bir akış değildir. sen
benim sevgilimsen bunu mümkün kılan sadece benim senin sevgilin oluşumdan
başkaca birşey olmasa gerek. bu yüzden sana seslenirken hep bir yankıya
kulak verir gibi sayarım kendimi.

neyi nasıl demişsem senin de bunu bana böyle söylemediğini düşündüğüm an
sana ne bunu söyleyebilirim ve ne de boşluğa böyle söyleyebilirim. benim
sana doğru gelişim senin bana doğru gelmenin öbür kanadı. uçmak için gerekli
bir çift kanadın birleştiği yere göğüs diyorlar, döş diyorlar, sine
diyorlar. çoklarının sine çák olduğu söyleniyor. şimdiye dek sineden yoksun
bir aşkı tanıyan hiç olmamış.

aşk mı? nereden bileyim aşk olduğunu? aşk başlı başına bir vakıa ise onu
diğer vakıalardan ayıran bir özelliği olmalı. besbelli ki bu özellik
tümleşmeden ibaret. " aşk gelince cümle eksikler biter " denildiğine göre
gel de seninle seven ve sevilen ayrımına bir anlam vermeyelim. borçluları ve
alacaklıları onların alacak ve verecekleriyle pazarda bırakalım. yurttaşlar
yurtlarıyla ne halleri varsa görsün. komutanlar komutlarını versin. köleler
boyun eğsin. isterse bilginler bilgi kumkuması olarak, güzeller
güzellikleriyle kasım kasım kasılarak dünyada kimseye yer bırakmasın.

onların yerinde gözü olan kim! biz değiliz. biz ikimiz sadece aşkın
unsurlarıyız. iki can ve bir canlıyız. sana gel dediğim zaman, kendim gelmiş
olmuyor muyum? gel kainatta aşkı ilk ikimiz bulmuş olalım. neden olmasın!
belki insanların yaygın olarak öteden beri bildikleri şey sahiden aşk
değildi. bir tür ilginç sayrılıktı onlarınki. neler yok ki? çıldıranlar...
canlarına kıyanlar... uzuvlarını kesip fırlatanlar... aşk sebebiyle feda
oluş, feda ediş... bütün bunlara bir anlam veremiyorum ben. sen de
vermiyorsan ve aşk ise vuku bulan, hiçbir şey ters gitmeyecek demektir.
aşkta her şey düzdür. aşkla her şey düzelir. düz değilse aşk değildir.
düzgünleştirmiyorsa aşk değildir. haydi biraz daha samimi olalım , aşkın
gözünün sahiden kör olduğunu itiraf edelim. gözü kör olan aşk eğer hareket
edecekse önü düz müdür, yoksa bayır mı nereden bilsin? aşkın dışında
duranların ters kabul ettikleri şeyleri aşk ters bilmez.

aşk insanlar arasında ve insanlar içindir. çünkü aşkın halleri ve insanın
halleri birbiriyle örtüşür. her ikisi de tende ve tenden başlamak
zorundadır. hem aşk, hem de insan tende çakılıp kalmadığı takdirde kendisi
olabilir. insandan gayrı canlıların tozlaşmasını, çiftleşmesini aşktan
arındırabilirsiniz. çünkü insandan gayrı canlıların üremesi türlerinin
devamından başka bir anlam taşımaz. insanlar ise aşk ile birbirlerini
üretir. kendilerini çoğaltır ve büyütürler.

işte bu sebepten ötürüdür ki " ey sevgili! " demem ben; " sevgili sevgili "
derim. sevdikçe söylerim, söyledikçe severim. sevildikçe söylerim,
söyledikçe sevilirim. sevdiğimi söylerim, söylediğimi severim. işkence
altında benim ifademi almak mümkün olamaz. ifademi çünkü çoktan sevgili
sevgili almıştır.
Ben de eksik olan şey.
Yok amk yok. Sıkıldım bu durumdan.