bugün

ederi 5 lira olanın 100 lira olması, bir işçinin isviçre de aynı işi yapıp 20 lira kazanması, bir afganın aynı işten 2 lira kazanması. bu insanlığa ihanettir.
doğruluğu yanlışlığı tartışılır ama insanlığa ihanet olmadığı kesindir. çünkü serbest piyasa kendiliğinden oluşmuş bir düzendir. zaten adı üstünde "serbest piyasa". insan doğasına yüzde yüz uyumlu bir modeldir serbest piyasa yani. ayrıca serbest piyasada ederi x lira olan bir şeyin y lira olması diye bir şey yoktur. piyasa "serbest" olduğu için isteyen malını istediği fiyattan satabilir. fakat burada önemli olan, tüketicinin o ürüne verebileceği para miktarıdır. sen bir tişörtü 300 tlden satmaya kalkışabilirsin. ama insanlar o ürüne en fazla 50 tl vermeyi uygun görürlerse mecburen fiyatları indirirsin. ama tabi insanlar, çok afedersiniz malsa ve maliyeti 5 tl olan bir tişörte sırf üstündeki markadan dolayı 200 lira vermekte bir mahsur görmezlerse o zaman 200 liraya da satarsın. ya da yakın geçmişte gördüğümüz gibi bir lahmacuna 50 tl de verebilirler. çünkü üretici zekidir, kuruşların hesabını yapar, karını maksimize etmek için bütün harcamalardan kısıp mümkün olan en fahiş bedelden satar ürününü fakat tüketici aptaldır kimi zaman. özellikle de zengin tüketici çok aptaldır. çoğu zaman sadece en yenisi bende olsun hırsı yüzünden, atıyorum 500 tlye alabileceği bir cihaza 5000 tl verebilir. hatta bu gerzek, belki 500 tlye alacağı cihazla 5000 tlye aldığı cihazda yaptığı işlemlerin hepsinin aynısını yapabilecektir ama olsun. o yine de pahalısını seçer enayi olduğu için.
işte serbest piyasa böyle bir şeydir. kazık atmak, karşındakini kandırmak, dolandırmak, çok iyi hizmet veren bir kurumu sırf marka değil diye batırmak, küçük esnafı, küçük tüketiciyi ezmek, işçiyi köle gibi çalıştırıp kölelere verilenden daha az maaş vermek (pek çok efendi en azından kölelerinin ve onların ailelerinin karınlarını doyuruyordu çünkü) vs hepsi "serbest"tir. peki bu insanlığın doğasına aykırı mıdır? kesinlikle hayır. zaten her şey bir tarafa, bu düzeni yaratan bizleriz. o halde bu sistem insanlığa ihanet değildir.
serbest piyasa ekonomisine eklemlenmiş olan vakıflar, hayır kurumları, stklar... insanlara, topluma "sakin olun lütfen, bakın birileri gereğini yapıyor, yardımlar toplanıyor, yoksullar doyuyor, hastalar iyileşiyor..." mesajını verip sorunun kökenine inmeyen bir nevi değirmene taşıma su taşıyanların örgütlenmeleri işlevini görürler. burjuva ahlakı bunun için kah dini günler ya da ayinlerden, kuruluşlardan yararlanırlar**(ramazan bayramı, kurban bayramı, şükran günü, camiye/kiliseye yardım vb.) kah çeşitli afet, salgın ve savaş hallerini desteklerini artırmak için propaganda unsuru haline getirerek rahatlıkla yapabilirler. medya manipülasyonu da devreye girdiğinde başarıya ulaşmışlar demektir. ancak "yardım" adı altında topladıkları, bilhassa tefeciliğin kurumsallaşmış hali olan bankaların ayakta durmasına katkıda bulunur, ayrıca vijdanlar da rahatlamıştır, oh. ve yine bu bankalar, aynı zamanda borçlandırarak ve polis gücünün de desteğini alarak borçlandırdığı insanların evlerini barklarını elinden alarak yoksullaşmalarına vesile olurlar; silah tüccarlarının gözbebeğidirler, sermayelerine ellerinde bulundururlar ve doğal olarak savaşların çıkma sebebidirler; sağlık sorunlarına da adı çeşitli biçimlerde karışan uygulama* veya şirketlere* sermayedarlık ederler. yani sorunları kendi varoluşunu sürdürmek için kendi yaratan ekonomik sistem, suçlu olduğu alenen görülmemesi için bu tip kurumları maske/perde olarak kullanır; başarılı da olur.